Dediği her sözle gündeme damgasını vuran isimlerden biri olan Yeşim Salkım “Herkesle hesabım bitti” dedi. İşte Salkım’ın o röportajı;
* “Benim hiç yabancı düşmanım olmadı, hepsiyle bir kahve içmişliğim var” diye bir lafın var. Hâlâ sosyal medyada dolaşıyor. Çok mu dost kazığı yedin?
Dost kavramının içini çok doldurmuşum ben. İnsan beşer, şaşar. Ama iyilikten maraz doğuyormuş, onu anladım.
O yüzden sadece kendine iyilik yap, kendine çalış, kendi dünyanda kal! Evet, çok kazık yedim ve bunu bir daha yaşamak istemiyorum. O insanları temizledim, evrene bıraktım, saldım. Onlar da beni salarlarsa çok mutlu olurum.
Ver paranı, al şarkını…
* Artık kahve içtiğin insanlara dikkat ediyor musun?
Herkesle kahve içiyorum ama kimseye iyilik yapmıyorum. Herkes kendi mücadelesini kendi vermeli. Belki o zaman daha az acıtırız birbirimizi… “Benim senin üzerinde şu hakkım var. Ben sana şu yardımı ettim…” İnsanız, bunlar söyleniyor. O yüzden özellikle mesleki anlamda ‘ver paranı, al şarkını’ diye düşünüyorum. Herkese hak ettiği gibi davran, samimiyetle laubaliliği karıştırma, sırlarını kimseyle paylaşma. Biraz sessizlik ve gizlilik iyidir.
* Senin vaktiyle haksızlık yaptığın kimse olmadı mı?
İnan bana mesleki anlamda kimseye haksızlık yapmadım. Çünkü eskiden de bu kafada bir kadındım. Bir insan sonradan kötü ya da iyi olmuyor. Ben hep şirketine gelene kapısını, kasasını, hatta gardırobunu açmış bir kadınımdır.
Sevin birbirinizi, öpüşün…
*Hakan Uzan’la evli olduğun Kral TV dönemlerine dönersek; “Yeşim Salkım, ödüllerimizi, kliplerimizi, konserlerimizi engelledi” diyenler vardı…
Hayatım boyunca hiç kimsenin ne ödülünü ne klibini engelledim. Bir kişi hariç ki onunla da artık hiçbir hesabım kalmadı. 25 senedir söylüyorum. Zaten aralık gibi kitabım çıkıyor, orada o dönemde müzik kanalında kimler neyi, nasıl yönetti, isimleriyle okuyacaksınız. Ebru Yaşar da bir televizyon patronuyla evli, hiç kimse böyle konuşmuyor onunla alakalı. Ben burada bana karşı bir kötü niyet arıyorum. Bunu söyleyenler kendi beceriksizliklerine bir suçlu, kurban aradılar ve beni seçtiler. Hep şunu savundum; kendi yasaklı olduğum, şarkılarımın çalınmadığı bir yerde başkasını yasaklayacak nasıl bir güce sahip olabilirdim ki?
* Sen yasaklı mıydın?
1996-2000 arası kliplerim bir çalar, bir kalkardı.
* Bunlar sen evliyken mi yaşanıyordu?
Tabii. Bunun en büyük şahitlerinden biri de Gezegen Mehmet’tir. O dönem radyoları yönetiyordu.
* Sebep neydi?
Eşimle abisi tartışırdı, Cem (Uzan) sinirlenip “Yeşim’in kliplerini yayımlamayacaksınız” derdi. Ona inat eşim 10 kere döndürürdü şarkıyı. Sonra Cem kızar yine beni yasaklardı, üç ay yayımlamazlardı. Buna o dönemki DJ’ler şahittir. Ben hayatı boyunca kendi kocasının televizyon kanalında yasaklı bir kadındım. 1999 yılı itibariyle Cem’le (Uzan) sorunlarımızı aştık. Ama ben ne anlatırsam anlatayım herkes inanmak istediğine inanıyor.
* Hayatının bir evresini silecek olsan hangi dönemi silerdin?
Kendi hayatımdan bir evre silmezdim, o zorunluluklardan çok şey öğrenerek buraya geldim. Ben bu toplumun bir insanıyım. Toplumun gerektirdiği, istediği gibi yaşadım. Bana da sınırlar konuldu, bana da emrivakiler yapıldı. İnsan olduğum için tepkilerim de insani ve doğaldı.
* Yaşam sana ne öğretti?
Hayatın çok kısa olduğunu. Sevin birbirinizi, âşık olun, öpüşün, sarılın, şarkılar söyleyin. Sevmek çok kıymetli, bize tabular yüzünden unutturdular ama sevgi bir tabu değil. Sevgi insanın içinden akan bir ırmak gibi.
Bu ülkede her şey yetişti ama menajer yetişmedi
* Müzik dünyasında bu yıl sahne kıyafetleri gündemde. Kimi “isteyen istediğini giyer” diyor, kimi “anne olan giymemeli.” Sen ne diyorsun?
Sahne bir şov dünyası. Gülşen güzel bir kadın fizik olarak, gittikçe de güzelleşti. Bakıyor kendine, ben bu noktada ancak ona saygı duyarım. Yoksa bugün dünyada Madonna, Cher, Jennifer Lopez olmazdı. Çocukları rahatsız edecek bir durum olarak da görmüyorum. Çünkü zaten çocuklarımız sosyal medyada her şeyi yeterince görüp izliyor, her şeye bizden çok daha vâkıflar. İstemezsen bakmazsın, görüşmezsin, seyretmezsin, kendine çok ayrı bir dünya kurabilirsin. Ben yıllarca sahneye dekolteyle çıktım. Öyle fotoğraflarım da oldu. Kadın dekolteli güzel. Tabii yerinde.
* Şu an müzik dünyasını nasıl yorumluyorsun?
90’lar şarkıları hâlâ çalıyor. Ama şimdi bu yaza baksak yaz şarkısı bile yok… Herkesin duygularına o kadar karışıldı, herkesin özel hayatı o kadar başkalarına ait olmaya başladı ki… Artık duygusal olarak üretemeyen insanlar olduk. Dünya çapında ekonomik koşullar da değiştikçe, şarkıcı ya da oyuncu olmaktan öte şöhret olmak isteyenler çoğaldı ve bunlar da tüketmeyi tercih etti.
* Sence şu an star kim?
Tarkan’dan sonra Edis’i çok star görüyorum. Yeni jenerasyonda, dansıyla ya da sandalyede oturup şarkı söylediğinde bile star. Aleyna Tilki de star. Kabul etsinler ya da etmesinler. Ama mesela Hadise ve Aleyna’yı mukayese etmiyorum. Hadise bir önceki jenerasyon. Burada strateji çok önemli. Bizim kaderimizi menajerler değiştiriyor. Bir menajer, starın ya da star olabilecek birinin kaderini çizebiliyor. Bu ülkede her şey yetişti ama menajer yetişmedi.
* Bunu yapan menajerler yok mu yani?
Yok. Şu an herkes para kazanma derdinde. Bence strateji olarak doğru menajerler olsaydı, buradan dünyaya gidebilecek çok isim vardı.
KİMSEDEN KÜS GİTMEK İSTEMİYORUM
* Neden albüm değil de yine bir tekli çıkardın?
Harcanan paraya yazık. Dünya da artık single’lara döndü. Benim bir yolum var. Bu şarkı ‘Deli Mavi’ tadında oldu, sevildi de… Gerçek tıklanmalarla kendi yolunda ilerliyor.
* Şarkın ‘Küstüm Ne Demek’. Ne anlatıyor?
Kimseye küsemediğimizi, küsmenin aslında ben buradayım demek olduğunu, gidemediğimiz insanları… Bir de benim için zor bir seneydi. Aile büyüklerimi kaybettim. Ölümü çok yakından tanıdım. Hayatı daha çok sorguladım ve böyle bir şarkı çıkarmak istedim. Çünkü kimseden küs gitmek istemiyorum.
Hayat daha keyifli olabilir
* Şu an kimseye küs değil misin?
Hayır, içimde her şeyi affettim. Kimseye küs, kırgın değilim. Kırılmayacağım, kızmayacağım, küsmeyeceğim. Hayat her gün bize bir şey öğretiyor, kendi sınavımızla gidiyoruz bu hayattan. Dolayısıyla bunun çok boşa harcanan bir zaman olduğunu fark ettim. Ailene, aşka, sevdiklerine, mesleğine zaman ayıracağına kafayı bu tip duygularla doldurduğunda gerçekten kendine zarar veriyorsun. Hayat çok yaratıcı, zaten gerekene dersini veriyor.
* Gülben Ergen’e küslüğün ne oldu?
Bizim hesabımız kapanmıştır. Benim herkesle hesabım bitti. Ben artık tamamen evrene teslim olmuş bir kadınım. Yaradan’a teslimiyet iyi bir şey. Sanat camiasındakilere tek bir şey söyleyebilirim; ölüm var gerçekten. Bu kadar hırsla ya da ‘o da benim olsun’la bir yere varamayız. Bizim birlik içinde yeniden eski güzel günlere dönmemiz gerekiyor.
* Seni bu noktaya yaşadığın kayıplar mı getirdi?
Evet; babamı, teyzemi ve halamı kaybettim. Teyzem kanserle mücadele ediyordu. Onun son evrelerine şahit olmak, ölüsünü yıkamak… Oysa bambaşka planlarımız vardı. Annem KOAH hastası. Ölüm gerçeğini hissettiğinde, kimseyle küs olmaya gerek yokmuş diyorsun.
* Şimdi geçmişe baktığında yaşadığın kırgınlıklar için harcadığın zamana pişman mısın?
Kendimi o kadar boş şeylere üzmüşüm ki… Hiç kimse, başka bir insanın hayatından en kıymetli duygularını alıp çekip gitmesine izin vermemeli. Çünkü biri hayatına geliyor, evleniyorsun, çocukların oluyor ya da aşk yaşıyorsun, sonra o çekip gidiyor… Sen onun için verdiğin savaş ve mücadelenin bedelini hep ödeyerek yaşıyorsun hayatta. Halbuki hayat daha keyifli olabilir.
* Bir anda Pollyanna mı oldun?
Pollyanna olmadım ama artık çok daha sakinim.
‘O güzel adamlar, o güzel atlara binip gittiler’
* Çok güzel ve enerjik görünüyorsun. Aşk yok mu?
Yok, çok üzgünüm.
* Neden?
‘O güzel adamlar, o güzel atlara binip gittiler’ sanırım. Geçenlerde
“Hepsi öldü herhalde” dedim. Oysa bu olgunluğumla aşka çok hazırım ama, yok. Galiba herkes çabalamaktan çok yoruldu.
*Bir daha evlenir misin?
Hayır, evlenmem.
* Annelik nasıl gidiyor?
Gizem (32) artık iyi dostum. Ona karşı anneliği de arkadaşlığı da iyi becerdiğimi düşünüyorum. Küçük kızım Ada (11) da yaşından çok olgun. Dersleri iyi. Onları özgür büyütüyorum. Hayata bir kere geliyoruz. İstedikleri gibi yaşasınlar.