Türk rock müziğinin en başarılı isimlerinden biri olan Teoman, neden şarkı yazamayınca komplekse girdiğini söyledi? Yazdığı “Fasa Fiso” isimli kitapta nelerden bahsetti? Kendisini baba olarak nasıl buluyor? İşte tüm bu soruların cevabı haberimizde…
Teoman Koyu Antoloji Albümüyle Geri Döndü
“Fasa Fiso”
Türk rock müziğinin en başarılı isimlerinden biri olan Teoman, kendi hayatını yazdığı ‘Fasa Fiso’ kitabında; 2 yaşındayken kaybettiği babasının ardından yaşadıklarını anlatarak içindeki derin yaraları sevenleri ile paylaşmıstı.
Önceki gün Tuba Kalçık ile bir röportaj yapan Teoman; hakkında merak edilenler kadar, siyaset hakkında da çarpıcı yorumlarda bulundu. İşte çok konuşulacak o röportaj:
Solculuk Anlayışım 20.Yüzyılda Kaldı
“Hayatınızı anlattığınız kitabın adını neden ‘Fasa Fiso’ koydunuz?
Hayat, yaşarken önemli zannettiğimiz, sonrasında ise hiçbir önemlerinin olmadığını anladığımız olaylardan oluşuyor. Benim hayatım da diğer insanlar gibi, önemsiz birçok olayla dolu. Aslında başka türlü bir kitap yapmak üzere yola çıkmıştım. Ama laf lafı, hikayeler de hikayeleri açtı. Beklediğimden çok farklı, çok daha dolu bir kitap çıktı ortaya. Kimseyi rencide etmemeye çalışırken, aynı zamanda bazı şeyleri ima yoluyla anlatmayı seçtim.
Toplumsal barışın önemine de değinmişsiniz kitapta. Toplumsal barışın yolu birbirimizi anlamaktan geçiyor, değil mi?
Tabii ki. Çocukluğuma denk gelen 70’li yıllardan beri ülkemin sosyal, siyasi dünyasının tanığıyım ve hayatım, Türkiye için toplumsal barış özlemiyle geçti. Hayatım boyunca türlü türlü nedenlerle, Türk halkının gereksiz yere birbiriyle çatıştığını gördüm. 80 öncesi yaşanan siyasi olayların şu anda ne kadar gereksiz olduğunun farkındayız. Zaman geçince, şu anda yaşadığımız çatışmaların da aslında ne kadar önlenebilir olduğunu göreceğiz. Bir an önce bu problemleri çözmek zorundayız. Türkiye, geçmişin kavgalarına, küskünlüklerine takılıp kalmamalı. Dünya tarihsel olarak zor bir dönemeçten geçiyor ve gelecekte hayalini kurduğumuz Türkiye’nin var olabilmesi için, halk olarak da çatışmasız ilişki kurmak zorundayız. Türkiye gücünü iç politikanın çatışmalarına harcamamalı.
Kitapta “Solcular, fakirleri koruyor. Biz de fakiriz, o zaman, ben de solcuyum” diyorsunuz. Solun hâlâ fakirleri koruduğunu düşünüyor musunuz?
Eskiden solun rezervi olan işçiler, Fransa’da Marine Le Pen’in ırkçı partisi Ulusal Cephe’ye oy veriyorlarsa, burada konu başkaymış diye düşünmek lazım. Ya da Trump’a oy veren zenciler ve hispanikler göz önüne alındığında… Rusya’nın ekonomisi berbat, halk perişan ama Putin’e destek yüzde 80-90’larda. Solculuk anlayışım 20’nci yüzyılda kaldı. Olayların başka türlü yürümesi gerekiyordu, şaşkınım.
Sosyal medyayla ilişkiniz mesafeli. Son yıllada sosyal medyayı kullananlar kendileri gibi düşünmeyeni linç ediyor…
Sosyal medyanın negatif etkileri büyük oldu. İnsanlar sabun köpüğü gibi bir dünya yarattılar kendilerine, sadece kendileri gibi düşünenlere yer veriyorlar köpüğün içinde. Karşıt fikirlileri düşman ilan ediyorlar. Kışkırtıcı haberler yapılıyor ve insanlar delicesine sosyal medya üzerinden savaşıyorlar. Fikir alışverişi veya tartışma olmuyor, bodoslama hakarete başlıyorlar. Ben uzlaşmacı bir pozisyonu öneriyorum. Türkiye’deki her siyasi, sosyal görüş sahibiyle aramda, karşılıklı bir saygı ilişkisi istiyorum. Türkiye’nin siyasi, sosyal kavgalarının bitmesini, Türkiye’de kimsenin kendisini mağdur hissetmeyeceği bir ortamı umut ediyorum.
Süper güçlerin Ortadoğu’daki politikalarını nasıl yorumluyorsunuz?
Ortadoğu, tüm dünyanın iştahını kabartan enerji kaynakları nedeniyle bu durumda. Bu coğrafya da, toplumsal olarak karıştırılmaya çok müsait. Hiç kimse birbirine güvenmiyor, tarihsel düşmanlıklar var. Güçlü ülkeler için kolay lokma oluyorlar. Birbirlerine kırdırılıyorlar.
Suriye’de yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok büyük bir trajedi ve bitecek gibi de görünmüyor. Suriye, din ve etnisite temelli birçok ayrılığın olduğu ülkelerden biri. Kolay bir düzelme beklemek hayalcilik olur.
Yıllardır rock müzikte popülerliğini koruyan biri olarak, tehlikelerle başa çıkmak için nasıl bir yol izlediniz?
Televizyondan uzak durmaya çalışıyorum. Çünkü televizyon insanı gereğinden çok çok daha ünlü yapıyor. TV’de var olmak çok sıcak bir ün getiriyor, bütün ülkeye yayılıyorsunuz.
Şöhretin ruhunuza ters olduğunu söylemiştiniz. Bu yüzden mi müziğe ara vermek istediniz?
Gereksiz ün hakikaten çok sıkıcı olabiliyor. Yaptığınız işin boyutlarında bir ün yeterli, fazlası zarar.
Müziğe başladığınız ilk günden beri hep farklı bir çizgide ilerlediniz…
Farklı biri olmak istiyordum ama benim yaptığım iş çocuksu bir iş olduğundan, birçok tercihim de o yönde oldu. Canım neyi çekiyorsa onu yaptım.
Başarısızlık kaygısı taşıyor musunuz?
O kaygıyı canlı canlı şu an yaşıyorum. Hem bir taraftan içimden hiçbir şarkı fikri gelmiyor, canım şarkı filan yazmak istemiyor, hem de şarkı yazmıyorum diye aşağılık komplekslerine giriyorum.
Çocukluğunuz kadınların arasında geçmiş. Böyle bir ortamda büyümek, yaşamınızın kalanını nasıl etkiledi?
Kadınlar, erkeklerden daha renkli. Ben de onlardan çok şey öğrendim.
Kendinizi baba olarak nasıl buluyorsunuz?
Ebeveynler kendilerini biraz yetersiz buluyorlar bu konuda. Ben de öyle hissediyorum. Tam beceremediğimizi düşünüp türlü türlü tavsiyelerden, kitaplardan yararlanmaya çalışıyoruz. Yüz binlerce yıldır insanlar o kitaplardan medet ummadan bugünlere geldiler; belki de çok kasmamak lazım. “