Ünlü şarkıcı Sibel Can’ı 21 yıl önce villanın balkonunda çıplak fotoğraflayan muhabir Ayhan Kimsesizcan, yıllar önce yaşanmasına rağmen hafızalarda yer edinen olayın nasıl gerçekleştiğini anlattı. Detaylar haberimizde…
Geçtiğimiz hafta Çeşme’de kaldığı otelin balkonunda bikinili olarak görüntülenen ünlü şarkıcı Sibel Can’ın bikinili görüntüleri, 26 Mayıs 1996’da villanın balkonunda çıplak fotoğraflanması olayını hatırlattı. ünlü şarkıcıyı fotoğraflayan muhabir Ayhan Kimsesizcan, olayın nasıl gerçekleştiğini anlattı. İşte Ayhan Kimsesizcan’ın açıklaması:
“Sibel Can’ın Fethiye’deki sosyetik tatil köyü Hillside’da olduğu haberi magazin bölümünün şefi Bekir Saçar’a geldi. O zaman 26 yaşında olan Sibel Can bikiniyle denize, havuza giriyormuş. Bu istihbaratın geldiği 25 Mayıs 1996 Cumartesi günü bir oda tutup müşteri gibi Hillside’a gittim. Uçak, yol derken saat 21.00’de otele ulaştım. Baktım Sibel Can yemek salonunda. Beni tanır diye hiç ortalarda görünmeden, bir sandviç alıp odaya kapandım.
Sabah 8.30’da kahvaltıya indim. Sibel Can yine oradaydı. Aynı hızla salondan çıktım. Sibel Can’ın kaldığı villaya hakim bir noktayı seçtim ve havuz başında şezlongumu o yöne çevirip sözüm ona güneşlenmeye yattım. Teleobjektif takılmış fotoğraf makinem havlumun altındaydı. Sibel Can havuza geldi. Burun burunayız. Etrafta otelin güvenlik görevlileri de var. Makineyi alsam ve Sibel Hanım’a doğrultsam kıyamet kopacak. Hiç oralı olmadım, yüzüstü yatmaya devam ettim.
Sibel Can havuza girdi ve villasına döndü. 3-5 dakika geçti geçmedi, ıslak mayosunu asmak için çırılçıplak vaziyette ağaçların arasındaki villasının balkonuna çıktı. Gözüm 100 metre ötedeki villada olduğu için durumu hemen fark ettim.
Şezlongdaki yüzüstü pozisyonumu hiç bozmadan yerde duran fotoğraf makinemi havluyla birlikte aldım. Villaya doğrultup otomatik deklanşöre bastım. Gözümü vizöre koyamadığım için netlik yapamamıştım. Aklıma her şey gelirdi de saat 15.00’te, millet ortalıktayken ünlü assolist Sibel Can’ın çırılçıplak balkona çıkacağı gelmezdi.
Gazeteden emanet olarak yanıma verilen cep telefonundan şefim Bekir Saçar’ı arayıp müjdeyi verdim! Dijital fotoğraf makineleri henüz icat edilmemişti. Film yıkanmadan çektiğim fotoğrafları görmem imkansızdı. Heyecan diz boyu… Belki gören olmuştur, güvenliğe haber verirler kuşkusuyla dört günlük rezervasyonum olmasına rağmen parayı yakıp 15 dakika içinde Hillside’dan ayrıldım.
Telaşımı gören resepsiyonculara “Annem hastalanmış acilen İstanbul’a dönmem gerekiyor” dedim. Otelden kiraladığım araçla Dalaman Havaalanı’na gittim. Bir hayli uçak bekledim. Saat 24.00’ü biraz geçe İstanbul’a vardım. Hemen gazeteye gidip filmi laboratuvara verdim. Evet, başarmıştım. 25 kareden ikisinde Sibel Can çırılçıplak kadraja girmişti.
28 Mayıs günü fotoğraflar POSTA’nın birinci sayfasında hiçbir fotoşop ve sansür uygulanmadan çıktı. Hiç fotoşop uygulamadığımız için Sibel Can’ın mayoda iz yapmasın diye kullandığı altındaki pedi bile silmedik. Ve ortalık bayağı karıştı.
Benim gibi Karagümrüklü olan Sibel Can’ın Karagümrüklü o meşhur hamileri beni telefonla gazeteden defalarca arayıp bayağı bir verip veriştirdiler. Sonraki günler de hiç kolay geçmedi. Tehditler havalarda uçtu durdu. Sonu gelmiyordu. Eve gitmiyor, gazetenin ayırttığı adresi gizli otelde kalıyordum.
Yaş o zaman 20. Böyle streslere hiç alışkın değilim henüz. Sıkıntıdan mide kanaması geçirdim. Teşhisi müdürlerim Mehmet Yılmaz ve Rıfat Ababay koydu. Gazetenin doktoru Sabahattin Koç da onayladı.
İstinye Devlet Hastanesi’nde günlerce yattım. Her işte bir hayır vardır!!! Sibel Can’ın Karagümrüklü hamileri hastaneye yattığımı duyunca günler sonra aramayı nihayet kestiler. Bir büyük magazin olayı da böylece küllenip gitti.”