Yapımcılığını BBO Yapım’ın üstlendiği, başarılı sunucu Jülide Ateş’in sunumuyla 40, Haber Global ekranlarında her Perşembe ekrana gelmeye ve gündemi değiştirmeye, çok konuşulmaya devam ediyor. Jülide Ateş’in 20 Ağustos Perşembe akşamı konuğu gazeteci, yazar Hıncal Uluç oldu. Medyanın deneyimli ismi Uluç, çocukluğundan ailesine, gençlik yıllarından mesleğine, dostluklarından yazılarına, yaşadığı silahlı saldırıya, gazeteciliğin içinde bulunduğu duruma, siyasete, magazine kadar pek çok konuyu, tüm samimiyeti ve içtenliğiyle Jülide Ateş’e anlattı! Detaylar Haberimizde..
Hıncal Uluç: “Ece Erken’in Yaptığı Zina ve…”
“Defne Joy Foster İçin Su Testisi Su Yolunda Kırıldı” Dediğime Pişmanım!
Jülide Ateş, Hıncal Uluç’a Defne Joy Foster’ın vefatının ardından Uluç’un yazdıklarını sordu ve “Defne Joy Foster için yazdıklarına pişman mısın?” sorusunu yöneltti. Uluç bu soruya şöyle yanıt verdi: “Sadece son cümlesine, yazmasam daha iyi olurdu; su testisi su yolunda kırıldı demeseydim… Geri kalan her satırının altına her gün imzamı atarım. Bir yanda bekar bir erkek var, bir yanda 6 aylık bebeğini evde bırakıp, bir erkekle bara giden bir anne var, o barda tanıştığı bir erkeğin evine gidiyor. O cümleyi yazmamam lazımdı.”
“Sezen’e Kırgınlığımı Silemiyorum!”
Jülide Ateş, Hıncal Uluç’a Sezen Aksu’yu da sordu. Ateş: “2004 yılında Sezen Aksu için bir yazı yazıyorsun, ardından da Sezen Aksu’nun verdiği yanıtla bu dostluğun bittiğini öğreniyoruz. Sezen Aksu’nun dostluğunu özlüyor musun?” dedi.
Hıncal Uluç: “Sezen Aksu’nun dostluğu benim hayatta sahip olduğum en büyük dostluklardan biridir. O dostluğu yaşayıp da özlemeyecek insan dünya üzerinde yoktur. Sezen Aksu hala, hayatta en sevdiğim insanların başında gelir. Benim için yaptıklarını, hem de en sıkışık anlarımda, kendimi en bitkin yorgun hissettiğim anlarımda yaptıklarını benim unutmama imkan yok. Onlar kalbimde…..
“Sezen’le Küs Değilim Kırkınlık Kalbimde”
……Ama bir kırgınlık var. Herkes beni Sezen’le küs zannediyor, gel barıştıralım diyorlar. Yahu Sezen’le küs değilim ki! Ama kırgınlık insanın kalbinde. Ben Sezen’le biraraya gelsem, o ulaştığımız zirveye bir daha çıkamayız. Kafamızda o yaşanmış, kırılmamızda sebep olan olaylar var. Onlar bir daha olursa diye düşündüğün anda o zirveye çıkamazsın. Sezen’e sevgim, özlemim, saygım, duygularım tartışılmaz. Ama kırgınlığımı silemiyorum. Çünkü ondan hiç ama hiç beklemediğim, ummadığım, bana karşı hiç yapılmaması gereken bir şey yaptı.”
“Kendisi Biliyor Ne Yaptığını……”
“Kendisi biliyor ne yaptığını… Ama insan ev sevdiklerine kırılabilir, vazoyu kırmayacaksın. Dünyanın en büyük ustalarını Çin’den getirip, hiç belli olmayacak şekilde o vazoyu yapıştırsalar bile 2 kişi o vazonun kırık olduğunu bilir. Sen ve o. Sezen de ben de biliyoruz ki o vazo kırık! Sezen Aksu’nun bana yazdığı o satırların, Sezen Aksu tarafından yazıldığına inanmıyorum. O yazıyı Sezen Aksu’nun çevresi yazdı, Sezen Aksu’yu o sırada boğmaya uğraşan bir grubun elebaşısı yazdı; benden nefret eden! Sezen ona izin verdi!” dedi.
“O İsmi Ağzıma Almaktan Utanıyorum!”
Jülide Ateş. “Fazıl Say ile aranızdaki mesele neydi?”
Hıncal Uluç: “O ismi ağzıma almaktan utanıyorum! O dediğin isim kendine güveniyorsa, Kadir Dursun’un, benim, Gürer Aykal’ın, Menderes Türel’in olduğu bir oturumda bizimle otursun! Ve bu yazdığı satırları yüzlerimize karşı bir söylesin bakalım! Hepimiz hayattayız. Menajeri Kadir Dursun da dahil. Bu olay nasıl başladı diye Kadir Dursun’a sorun! Ben konuşmayayım, benim yerime Kadir Dursun konuşsun, Fazıl’ın menajeri ne derse kabul ediyorum! Daha ne diyim? O ismi telaffuz etmek benim için zul! Gürer Aykal’a yönelik yaptığı utanmazca ithamlara karşılık ben artık o adı telaffuz edemem. “
İstanbul Sözleşmesi İçin Hıncal Uluç Ne Düşünüyor?
Hıncal Uluç, gündemde olan ve tartışılan İstanbul Sözleşmesi için düşüncelerini şu cümlelerle anlattı: “Bugünkü tartışılma tarzından ve sebebinden nefret ediyorum. Çünkü İstanbul sözleşmesi bir sosyal olay. Günümüzde bu siyasete alet ediliyor. Kalsın diyenlerin hepsi bir siyasi görüşe sahip, devam etsin diyenler hepsi bir siyasi görüşe sahip. Yani adamı alıp o gazeteden bu gazeteye koysan, adamı o partiden alıp bu partiye koysan tersine söyleyecek! Bu mu İstanbul sözleşmesi? “
“Bugün Camilerimizde Ezan Sesi Duyuyorsak, Atatürk’ün Sayesinde Duyuyoruz”
Jülide Ateş’in “Atatürk ve onun temsil ettiği değerler neden eleştiriliyor?” sorusuna Hıncal Uluç; “Bugün camilerimizde ezan sesi duyuyorsak, Atatürk’ün sayesinde duyuyoruz, Atatürk olmasaydı oralarda çanlar çalıyordu belkide. Atatürk’e kızanlar kim? Hristiyanlar değil, Müslümanlar kızıyor. Çünkü oy öyle gerektiriyor. Bunun için siyasetten hoşlanmıyorum. Bunun için siyaset yazmıyorum.”
Hıncal Uluç: “Galata Kulesi’ndeki inşaatın ne olduğunu, ne olacağını bilseler insanlar… İstanbul’un sembolü olacak Galata Kulesi. Kule duruyor, kulenin içinde yapılan değişikliklerle, kuleyi orijinal haline getiriyorlar. Herkes için Galata Kulesi’ne gitmek muhteşem bir olay haline gelecek… Sadece İstanbul’a gelen turistlerin değil, İstanbul’da yaşayanların da…”
“AKP’li İktidar Yapıyorsa CHP’liler Karşı Çıkıyor, CHP’li Belediye Yapıyorsa AKP’liler Karşı Çıkıyor.”
“Ama bu kimsenin hoşuna gitmiyor, ne tartışılıyor? CHP’li Belediye mi, AKP’li iktidar mı yapsın bu işi? AKP’li iktidar yapıyorsa CHP’liler karşı çıkıyor, CHP’li belediye yapıyorsa AKP’liler karşı çıkıyor. Böyle şey olmaz! Ayıptır ya! Dünyada her şey siyasi değil! Cumhuriyet’te ve Sözcü’de bunu yazan arkadaşlar gidip gördüler mi ne oluyor diye sordular mı? Hayır! Onlar yapıyorsa kötü, biz yapıyorsak iyi! Parti fark etmez. Gazetecilik bu hale geldiği için gazete satılmıyor Türkiye’de!”
“Benim Yazımın Muhatabı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti idi. Uğur Çakıcı Kendi Kendine Alınmış”
1994 yılında silahlı saldırıya uğrayan Hıncal Uluç’a Jülide Ateş, “Polis dostlarınız sizi Alaattin Çakıcı’ya karşı neden koruyamadı?” sorusunu yöneltti. Uluç, bu soruyu da şöyle yanıtladı: “Öyle bir koruma talebim yok. Benim yazdığım yazıda Alaattin Çakıcı eleştirisi de yoktu. Benim yazdığım yazı doğrudan doğruya Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne yönelikti… ‘Ey Cemiyet senin bir üyen tek başına hastanede yatarken tek başına odasına giriyorlar, tehdit ediyorlar, gidiyorlar şimdi sen bu üyene sahip çıkmazsan ne işe yararsın?’ Gazetecilerin bazen tek başlarına çaresiz oldukları şeyler vardır. Koca bir iktidar vardır, Demokrat Parti döneminde yaşadık… Mafya vardır, şu vardır bu vardır. Ben kalkıp mafyaya meydan okuyamam Hıncal Uluç olarak. Ama cemiyet sahip çıkabilir. Yazımın muhatabı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti idi. Uğur Çakıcı kendi kendine alınmış. Bu yazıdan böyle bir sonuç çıkarılacağını benim kendim düşünmüyorum ki nerede polis düşünecek, emniyet düşünecek? Hala benim için İstanbul emniyet müdürlüğünde hala koruma var. Çabalayarak istek üzerine geri çevirdim. Benim isteğimle…”
Jülide Ateş, Hıncal Uluç’a Alaattin Çakıcı ile yemek yer misin diye de sordu. Zira Alaattin Çakıcı, yıllar öncesindeki ifadesinde Hıncal Uluç’un vurulma olayında alakası olmadığını söyleyerek “1994 Dünya Kupası’nda olaydan sonra Los Angeles’ta yemek yedik. Ben vurdurttuğum insanla yemek yemem!” demişti.
Jülide Ateş: “Alaattin Çakıcı İle Yemek Yer misin?”
Hıncal Uluç: “Alaattin Çakıcı ile yemek yerim. Yarın da yerim, öbür gün de yerim. Çünkü beni vurduran birisi ile oturup karşılıklı konuşmak, hem gazeteci olarak hem Hıncal Uluç olarak çok önemli bir olay. Üstelik o vurdurma kararı, Uğur Çakıcı’nın kararıydı. Buna rağmen Alaattin kesinleşmiş tek cezasını benim yüzümden aldı.”
“Ortaköy’de Otururken, Gencay Çakıcı Geldi”
“Alaattin Çakıcı, Los Angeles’da benimle karşılaştı, benim koltuk değneklerim var, masaya geldi. ‘Hayrola Hıncal Bey?’ dedi. ‘Önemli değil iş kazası’ dedim ben… Türkiye’ye geldim, bir gün akşam üzeri Ortaköy’de oturuyoruz; Gencay Çakıcı geldi, Alaattin’in kardeşi, ‘Abimin size selamını getirdim, Los Angeles’daki kişi benim ağabeyimdi, dedi ki iş kazası dedi, üzerinde bile durmadı, ne biçim adammış, git ondan özür dile tarafımdan dedi, üzerimde kalmasın abimin selamı diye iletmeye geldim’ dedi.”