Fi 2. yeni sezon Çi’nin Can Manay’ı Ozan Güven diziyle ilgili merak edilenler, Arif v 216 ve kadın erkek ilişkileri hakkında konuştu. Güven, Can Manay’ın Duru’ya olan sevgilisi için “Hangimiz birilerini stalk’lamıyoruz?” dedi. Cem Yılmaz filmleri için ise “Acayipti. İlk sahnede gözlerimiz doldu” diye konuştu.
İşte Güven’in açıklamaları:
Hadi başlayalım, ama hala karakterdeyim, kendini kolla!
Hala karakterdeyken sorayım, ‘Fi’de canlandırdığınız psikopat Can Manay ne kadar sizsiniz?
– Uzaktan yakından onunla alakam yok. Tek ortak yanımız, ikimizin de erkek olması. Teknolojiyi onun gibi kullanamıyorum, onun gibi kendimden vazgeçecek kadar âşık olur muyum, olmaz mıyım onu da bilmiyorum.
Şimdiye kadar hiç kendinizden vazgeçecek kadar âşık olmadınız mı?
– Oğlum Ali Ateş var. Olmuşum demek ki (gülüyor)… Ama Can Manay’a dönersek, ben kendisini seviyor ve haklı görüyorum. Zararı kendine. Empati kuramasam canlandıramam. Psikopat dedin ama belki değildir. Yaptıklarının bir sebebi olabilir.
Bu kadar normalleştirmesek… Sevgilisinin evini gizli kameralarla donatıp röntgencilik yapan bir karakterden bahsediyoruz.
– Hangimiz birilerini stalk’lamıyoruz?
Can Manay, Türk toplumundaki erkeklerin ne kadarını temsil ediyor?
– Sosyoekonomik sınıf olarak yüzde 1’ini. Düşünce olarak daha fazlasını. Elimize fırsat geçse hangimiz sevdiğimiz kadını 24 saat gözlemeyiz?
Siz kimleri stalk’luyorsunuz?
– Stalk’lamanın ne demek olduğunu bile geçenlerde öğrendim. İki sene öncesine kadar mail adresimi isteyenlere ev adresimi veriyordum. Teknolojiye o derece yabancıyım.
Twitter’ı da bu sebeplerle mi terk ettiniz?
– Orada ne yazsam olmuyordu. “Ben bununla niye uğraşıyorum ki” diye düşündüm. Mesela evinde oturmuş 12 yaşındaki bir çocuk birden “Ozancım” diye başlayan bir şeyler yazıyor. Twitter kullanmanın bana bir faydası olduğuna da inanmıyorum.
Sizi çözmek zor. Bir yanda ayakkabı dükkânında müşterileriyle ilgilenen bir adam, diğer tarafta yıldız bir başrol oyuncusu… Bazen komik ve neşeli, bazen cool ve zor bir duruş…
– Kimseye sempatik görünmekle mükellef değilim. İşimi sevsinler, benim için tamam. Ayaküstü röportaj yapmayı sevmiyorum, insanların ellerinde sadece kamera ve mikrofon olduğu için her şeyi sorma hakları olduğunu da düşünmüyorum. Bunu seven olabilir, özel hayatını açar ama açmayı tercih etmeyen de vardır. Sonra birileri bunu görüp, “Ay ne soğuk adam” diyebiliyor. Ama ben bununla ilgilenmiyorum, sevdiğim işi yapıyorum, yaptığım işi sevenler olursa da her zaman onlara minnettar olurum.
Peki, çapkınlıklar ne oldu?
– Sana ne? (gülüyor) Ben ilişki severim. Eskiden gençtik, vaktimiz oluyordu. Şimdi “Yerim sabit olsun” diyorum.
Yıllardır ekranda farklı kültürlerden âşık adamları canlandırdınız, çözdünüz mü aşkı?
– Aşk ne kadar uzun sürerse ayrılığın acısı da o kadar uzun sürüyormuş.
Oğlunuz Ali, 13 yaşında. Hep anneler çocukla değişen hayatlarını anlatır. Peki, babalık sizde neyi değiştirdi?
– Bir erkek baba olmadan ölürse hayatın yarısını yaşamamış saysın. Ben oğlunun hastası bir babayım.
Yıllarca kadın ayakkabısı satmak kadınlar hakkında ne öğretti?
– Dünyanın en zevkli ve zor işi. Ufak ufak yazıyorum bunu. Önceleri, gençken, çevrendekiler “Vay ne güzel, kadınların içindesin” derken bir süre sonra o bir iş oluyor ve geleni bir kadın değil, karaltı görüyorsun. Tabii bu arada kuaförler gibi sohbet ediyorsun. Eşleriyle arkadaş hatta akraba gibi oluyorsun.