Nazlı Kayı: Hacı ile İlişkimizde Çok Sevgi Var! Hacı Sabancı ile olan birlikteliği ile magazin basınında sıkça görmeye başladığımız Nazlı Kayı, verdiği röportajda hakkında bilinmeyen birçok soruya samimi cevaplar verdi. İşte haberimiz hakkında merak ettiğiniz tüm detaylar…
Hacı Sabancı ile Zeynep Nazlı Kayı Aşkında, Bomba İddia!
Nazlı Kayı: Hacı ile İlişkimizde Çok Sevgi Var!
Nazlı Kayı: Hacı ile İlişkimizde Çok Sevgi Var! Hacı Sabancı ile olan birlikteliği ile adını son dönemlerde magazin basınında sıkça duyduğumuz Nazlı Kayı, bir derginin Aralık sayısına konuk oldu. Verdiği röportajada hem kendisi hem ilişkisi hakkında merak edilen bir çok soruyu tüm samimiyetiyle cevaplayan Kayı, bakın neler anlattı…
Aynaya baktığımda gördüğümden memnunum!
Herkes tarafından beğenilen ve takip edilen bir isimsiniz ama sizi çok da tanımıyoruz. Kendinizi biraz anlatır mısınız?
26 yaşındayım. Yeni üniversiteden mezun oldum ve şu anda hala eğitim hayatıma devam ediyorum. Bursalıyım, ailem Bursa’da, ben de liseye kadar Bursa’daydım, lisede Koç Lisesi’ni kazanınca İstanbul’a geldim. Üniversite için Londra’ya gittim. İlk sene Foundation Queen Mary University Of London’daydım. Daha sonra University Of Westminster’da hukuk bölümünden mezun oldum. Mesleğimi çok seviyorum ve aslında çok yapmak istiyordum, fakat sanata olan merakım beni bundan alıkoyuyor. Yani hukuku okurken çok sevmiştim ama çalışırken mutlu olmadığımı hissettim ve bir aile dostumuzun bana verdiği “Mutsuz olduğun hiçbir şeyi yapma, hayat mutsuz olduğun bir işi yapmak için çok kısa” tavsiyesine uydum. Şu an İstanbul Modern’den sanat tarihiyle ilgili dersler alıyorum ve 1700’lerin başından neredeyse günümüze kadar yavaş yavaş öğrenmeye çalışıyorum, öğrenecek daha çok şeyim var.
Sanata olan bu ilgi hep var mıydı yoksa sonradan mı ortaya çıktı?
Aslında annemin sanata merakı vardır ve tanıdığımız Yiğit Yazıcı gibi bazı sanatçıların eserlerini alırdı. Ben o zaman bu kadar farkında değildim. Ama sonra herhalde bilinçaltıma işlemiş olacak ki sanatla ilgili her şey çok heyecanlanmama neden oldu. İçime işlemiş, yurtdışındaki eğitimim için okul dışı projeler yapmak gerekiyordu. Ben hep sanatı tercih ederdim. Ama asıl Londra’da okumak bu ilgimi körükledi. Orada her adım başı dünyanın en iyi galerileri, en iyi müzeleri yer alıyor. Öyle bir yerde oturuyordum ki Saatchi Galeri evimin dibindeydi. Tate Modern’in Londra’da olması…
İlk okul bizi yönlendirdi ama ben gitmeye başladıkça, bunu adeta bir iş edindim. Her hafta minimum bir tane sergi ya da müze geziyordum. Aslında üniversitenin son senesinde hukuğun istediğim kariyer olmadığını anladım. Bitirince de İstanbul Modern’de böyle bir eğitim olduğunu gördüm. Şimdi oradan ders alıyorum, bitirdikten sonra eğitime devam edeceğim ama…
Başlangıç seviyesinde bir şey yapmak istemiyorum. Gerçekten bir işe girdiğimde, biri benden bir eser satın almak istediğinde, o eserin tarihçesini, sanatçının hayatını ve neden etkilendiğini iyi anlatabilmeliyim.
Herşeyin mükemmel olması gerek
Genel yaşantınızda da böyle misiniz? Garantici, detaycı, mükemmeliyetçi?
Dediğiniz gibi garanticiyim. İşimi şansa bırakmamaya çalışıyorum. Çünkü daha önceki tecrübelerimde deneyimlediğim gibi işimi şansa bıraktığımda ve bir şey yanlış gittiğinde o günkü tüm modumu düşürüyor. Böyle bir şeye fırsat vermemek için de bir şeyi 10 kere sorarım (gülüyor). Aslında bana göre bu, zamanımı iyi değerlendirmek. Zaman kaybetmemek için herkesin detayları düşünmesi iyi bir şey. Ama tabii şöyle bir negatif yönü var; kafam rahat olsun, ne olacaksa olsun diyerek kendimi rahat bırakamıyorum. Her şeyin tamamen kitabına uygun, mükemmel olması gerek, evet, bu beni biraz yoruyor ama seviyorum. En azından az hayalkırıklığı oluyor.
Sanat size ne ifade ediyor? Sadece sanatsever misiniz, sanatçı tarafınız var mı?
Sanat bence bir tutku. Çünkü sanatçıların duygularını ve düşüncelerini bir yere nakletmesi çok etkileyici. Bunu yansıttığı biçimi görmek beni çok mutlu ediyor ve heyecanlandırıyor. Ben görücü, izleyici, araştırıcı, okuyucu safhasındayım. O kadar çok şey öğreniyorsun ki; o sanatçıyla ilgili, tabloyla ilgili ve neden, nasıl, niçin yaptığıyla ilgili… Bir de benim ezber yeteneğim çok iyidir, unutmam. Mesela Tate Modern’de bir Pablo Picasso sergisini gezdik. Onun hayatının iki yıllık dönemini anlatıyordu. Ondan beri Picasso ile ilgili bir konu geçtiğinde o bildiklerimi aktarırım, yanımdakiler “Evet hala unutmamışsın” diyor (gülüyor). Derslerde de bir sanatçı ile öğrendiklerimi aklımın bir köşesine yazarım.
Çağdaş sanat hayranıyım
Gelecekte sanatla ilgili ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Yakın gelecekte bile sanatla ilgili yapmak istediğim planlarım var. Belki de plandan daha fazlası (gülüyor). Birçok sanatçıyla ilgili birçok bilgim var. İsterim ki; bu bir sanat okulu olabilir, insanların da benim gibi öğrendiği, belki sadece gezebildiği, görebildiği, izleyebildiği bir sergi alanı olabilir ya da insanların benim beğendiğim sanatçıların eserlerini görebildiği, bunları satın alıp evlerine götürebileceği bir galeri olabilir, böyle bir yerim olsun. Yani bu kısmet ama sanatın koluyla ilgili bir şey yapmak istediğime eminim. Bakalım şu an eğitim aşamasındayım, kısmet…
Sanatın hangi dönemini seviyorsunuz?
Kesinlikle çağdaş sanat… Çok yeni Art Basel Miami’deydim. Orada da bir sürü fuar gezdik ve klasik sanat da vardı. Klasikler, benim kalbime ve ruhuma hitap etmiyor. Görüş açısından çok güzeller, bir kere fotoğraf gibiler. Ama benim kalbime ruhuma hitap eden modern sanat, herhalde o alanda devam ederim diye düşünüyorum.
Şu an çok ilgi çeken, merak edilen ve beğenilen bir isimsiniz. Mütevazı bir yapınız var. Bu ilgiyi ilk gördüğünüzde nasıl hissetiniz, korkutucu geldi mi?
Ben bir senedir Instagram kullanıyorum. Bu ilgiden mutluyum aslında… Tarzımın ve hayat stilimin insanlara örnek olmayacak bir noktada olduğunu düşünmüyorum. O yüzden birileri örnek alıp, ilgi duyuyorsa bence bu çok güzel bir şey. Kendimi nasıl koruyorum; aslında şöyle: Ben genelde ikili ilişkilerimde, bu ailem veya arkadaşlarım olsun, sınırlarımı çok iyi bilen biriyim ve karşımdakinden de aynısını bekliyorum ve o mesafeyi koruyorum. Eğer o mesafe aşılırsa, ben orada bir daha bulunmuyorum. Sınırlarımı iyi koruyabildiğimi düşünüyorum.
Niye bana bu kadar kötü yorum yazıyorlar?
Bunu sosyal medyada yapabilmek zor. Kötü yorum geldiğinde canınız sıkılmıyor mu?
İlk başlarda kötü yorumlar yazıldığında soruyordum “Niye bana bu kadar kötü yorum yazıyorlar, ben ne yaptım?” diye… Sonra düşündüm ki beni hayatı boyunca sokakta görüp merhabalaşmamış biri, bana bu yorumu yazıyorsa, bu onun kendi mutsuzluğu… Artık gerçekten o kadar kötü yorumlar geliyor ki okumuyorum ve silmiyorum bile. Annem arada söylüyor sil diye, silmiyorum çünkü silersem ciddiye aldığımı düşünecekler. Sadece terbiyeyi aşan ve bizim örf adetlerimize aykırı şeyler yazıldığında onları silip, engelliyorum.
Stil konusunda da beğenilen birisiniz. Stilinizi nasıl tanımlarsınız?
Sade, güçlü, özgüvenli bir kadın stili. Bir de ben galiba daha minimalistim. Ben hep tek renk, düz, net kesim parçalar tercih ediyorum. Yalın olmayı tercih ediyorum. İnsanların kafasını karıştırıcı şeylerin insanları yorduğunu düşünüyorum. Bir de sabah uyandığımda kıyafet konusunda çok kafamı yorarsam, bu da benim için bir zaman kaybı. Diyeceksiniz ki çok mu yoğunsun, hayır ama ona ayıracağım zamanı kitap okumaya ayırıyorum, spor yapmaya ayırıyorum, bir dostumla sohbet etmeye ayırıyorum. Yani ben bir saat bir gardırobun karşısına oturup, şu küpeyi takayım, şu tacı takayım diye zaman harcamanın benim hayatımdan götürdüğüne inanıyorum.
Bütünlük oluşturmak için mesai harcamak lazım
Stilinizde en çok kullanmayı sevdiğiniz marka ve tasarımcılar kimler?
Raisa&Vanessa’nın yaptığı her şeyi çok beğeniyorum. Yaptıkları her şey gerçekten bence bir sanat eseri gibi… İnce işçilik var, kızlar çok uğraşıyor ve çok yakın arkadaşlarım. Onun dışında çok yeni giymeye ve sevmeye başladığım Nedret Taciroğlu, ‘Nedo’ var. Bayılıyorum. Kendime de çok yakıştırıyorum. Yabancı markalar olarak Yves Saint Laurent en beğendiğim marka. Tabii ki de alım gücünün biraz yüksek olması gerekiyor, her şeyi almak mümkün değil ama YSL’nin bana yakışmadı dediğim bir şey daha hiç olmadı (gülüyor). Onun dışında daha sık sık alışveriş yaptığım Iro var. For Love and Lemons da çok sevdiğim bir marka. Onun dışında Rag&Bone, Urban Outfitters’ı da çok seviyorum. Tasarımcı olarak ise Anthony Vaccerello, tek diyebilirim. Keşke tanışsak ve bana bir tasarım yapsa (gülüyor).
Size göre şık olmanın anlamı nedir? Kime stil sahibi dersiniz?
Gördüğümde bütünü bozan hiçbir şeyin olmaması lazım. Mesela bir kıyafeti giyersin, çok yakışır ama saçın olmamıştır, o zaman olmaz. Total görünümün mükemmel olması lazım. Çok zor bir şey… Ben de sürekli bir event için giyiniyorum ama her giydiğim kıyafeti beğenmiyorum. Bugün de yüzde 100 oldum demiyorum. Bütünlük oluşturmak için mesai harcamak lazım. Bence stil sahibi olmak sadece giyinmeyle ilgili değil, hayatın her anıyla ilgili. Bir duruş, konuşma, edep-adap, bir ev düzeni… Bir stili varsa, bunu hayatının her alanına yayıyor olmalısın.
Stilinize yansıyan, içinizden gelen bir maskülenlik de var gibi…
Çok var. Günlük hayatta makyaj yapmam, saçımı hep düz, hafif dalgalı ve sade tercih ederim. Jean, deri ceket ve botlarla gezerim. Bazı insanlar vardır görünce de çok beğenirim. Öğlen yemeğine ince stiletto, ipek gömlek, cigarette pantolonla gelirler… Beğenirim ama o ben değilim. Bugün çektiğimiz kadın aslında benim ruhuma çok uygun. O yüzden zorlanmadım.
Hafta içi makyaj yapmıyorum
Bakım konusunda nasılsınız? Var mı bakım sırlarınız, annenizden öğrendiğiniz tüyolar?
Küçüklüğümüzden beri bize öğretilen evde temiz olmaktır. Vücudu, tırnakları, saçları temiz tutmak. Cilt bakımı yaptırıyorum ama 6 ayda bir mesela… Onun dışında makyaj hafta içi yapmıyorum, bir yemeğe gideceksem rimel, eyeliner sürüyorum ama her zaman temizliyorum. Mesela anneannemin hep dediği şey cildi nemli tutmaktır. Gül suyunu anneannem uzun seneler önce kullandırırdı. Saçımı kurutmayan şampuan ve saç kremi kullanmaya dikkat ediyorum ve duştan sonra mutlaka argan yağı kullanıyorum uçlarına yumuşak olması için. Ekstra yaptığım bir şey yok ama yüzüm de, saçım da çok işlem görmüyor. Küçük şeylere dikkat edince, büyük işlemler yapmaya gerek kalmıyor.
Şuramı yaptırayım gibi bir derdim yok
Kendinizi güzel buluyor musunuz?
Buluyorum (gülüyor). Aynaya baktığımda gördüğümden memnunum. Şuramı yaptırayım, buramla oynayayım gibi bir derdim yok. Dış görünüme çok kafayı bozmuş bir tip olduğumu düşünmüyorum.
Kötü hissettiğinizde modunuzu yükseltmek için neler yaparsınız?
Problemle baş etme yetisi güçlü bir insan olduğum için kolay düşmüyorum aslında. Problem çözme kabiliyetim benim yüksektir, o yüzden soğukkanlıyımdır. Mood düşüklüklerim çok yok benim. Aksine çevremdekilerin morali bozuk olduğunda, onları yükselten kişiyimdir.
Seyahat etmeyi de seviyorsunuz, nerelere gitmeyi seviyorsunuz?
Ben hiç gitmediğim, yeni ülke ve şehirlere gitmeyi çok seviyorum. Bir de uzaktan nasıl görünüyorum bilmiyorum ama yemeye düşkün biriyimdir. Sırf yemek için bir seyahate gidebilirim. Restoranlar için şehirleri seçerim. En son Uzak Doğu’ya gittim. Orada hiç görmediğim lezzetleri tattım. Seyahatlerde yeni yemekleri tatmak, en sevdiğim şeylerden biri… Bir de ben yürümeyi çok seviyorum, Amerika ve Uzak Doğu’da öyleydi, her yere yürüyebiliyorsun, o bana keyif veriyor. Müze ve sergi gezmek de tutkum olduğu için onlara önem veriyorum. Yazlık bir yere gidip, denize girip güneşleneyim derdim yoktur tatil anlayışımda.
Hiçbir zaman uçarı kaçarı bir tip olmadım
Karşımda çok olgun bir insan duruyor. Bu olgunluk nereden geliyor?
Ben çocukluğumdan beri böyleymişim. Mesela 5-6 yaşlarındayken bir gün annemle sokakta yürürken yağmur yağmaya başlamış ve ben dönüp anneme “Anne bugün hava çok soğuk ve yağmurlu, çamaşır yıkamayın yoksa kurumaz” demişim (gülüyor). Annem diyor ki öyle şeyler söylüyordun ki küçükken ben inanamıyordum… Yani benim doğuştan içimden gelen böyle hep bir sakinlik vardı. Hiçbir zaman böyle uçarı kaçarı bir tip olmadım. Daha sakin ve oturaklı bir hayatı, daha planlı programlı insanları daha çok seviyorum. Diğer türlü kafam çok karışıyor.
Şu an hayatınızda nasıl bir noktadasınız?
Kelebeklerin uçuştuğu bir noktadayım (gülüyor).
Hayatta en çok yapmaktan hoşlandığınız şeyler neler?
Sevdiklerimle uzun, kalabalık yemek sofraları en keyif aldığım şey… Bu sofraları ben de kurmaktan hoşlanırım. Yapabildiğim birkaç şey olmasına rağmen onları gerçekten restoranda yiyormuşsun ayarında gibi yapabilirim (gülüyor). Seyahat etmek, yeni yerler görmek, yeni sokaklara girmek, yeni insanlarla tanışmak, kültürler öğrenmek. En çok yapmaktan hoşlandığım diğer şey de kitap okumak. Eskiden hep roman okurdum, daha sonra tarih kitaplarına merak sardım. Üniversitede hukuk ve emsal davalarıyla ilgili çok kitap okumak zorunda kaldım. Sonra yine roman, romantik kitaplar, biyografi, otobiyografi okuyordum. Son zamanlarda özellikle kişisel gelişim kitaplarına çok merak sardım. Özellikle ‘Tanrılar Okulu’ tavsiye edebileceğim kitaplardan. George Orwell’in ‘1984’ unutamadığım kitaplardandır. Türk edebiyatı olarak da çok fazla yazarı seviyorum; Orhan Pamuk, Zülfü Livaneli birkaç tanesi ama Kürşat Başar’ın ‘Başucumdaki Müzik’i unutamam, ağlatıyor bayağı sonunda (gülüyor).
Naif bir insanım
Romantik bir tarafınız var mı?
Romantik miyim bilmiyorum ama çok duygusalım… Sevdiğim birisinin söylediği bir söz veya herhangi bir küçük olumsuzluk benim kalbimi kırabilir. Mesela karşıdaki için o cümle unutulur gider, ama benim hep içime oturur (gülüyor). Biraz naif bir tarafım var.
Hacı’dan çok şey öğreniyorum
Hacı Sabancı ile güzel bir ilişkiniz var. Çok ortak noktanız da var; başta sanat olmak üzere… En çok beraber yapmaktan hoşlandığınız etkinlikler neler?
Onunla yapmaktan en keyif aldığım etkinliklerin başında sanat geliyor. Bir müzeye, sergiye, bir açılışa gitmek en büyük keyfimiz. Bir sanatçıyla tanışmak, sanatçı ile sohbet etmek, onun ağzından bir şeyler duymak, fotoğraf çektirmek kitabını imzalatmak. Bunlardan çok hoşlanıyorum. Sergiden çıktığımızda Hacı’nın birikimi benden çok çok fazla, hem yaşça benden büyük hem de benden çok daha önce bu işe gönül vermiş. Ben kendisinden çok şey öğreniyorum sanatla ilgili. Oturduğumuzda kendimize göre o sergiyle ilgili kritik yapıyoruz, neyi beğendin, bir önceki sergiyle ne farkı vardı? Bunları konuşmak en sevdiğimiz aktivitelerden biri…
Biz günümüzü bunlara göre ayarlıyoruz. Günde üç tane arka arkaya sergiye gitmemiz gerekiyor bazen. Haftada bir, kesin bir günümüzü sanata ayırıyoruz diyebilirim. Ortak özelliğimizin bu olması beni çok mutlu ediyor çünkü o olmadan gidip gezeceğim sergiyi onunla gezebiliyorum ve bu onun zorunlu, sadece ben seviyorum diye yaptığı bir şey değil. Bir de yanında sürekli bilen, sanatçıları tanıyan, bunlar hakkında bilgi sahibi olan ve bana öğreten biri var. Bu benim için çok çok iyi bir şey. Beraber spor yapmaktan da çok hoşlanıyoruz. Birçok sporu beraber yapıyoruz. Çok fazla ortak hobimiz var. En sevdiğimiz bir diğer şey de beraber konser ve müzik festivaline gitmek… Müzik festivalleri benim bir numaram…
Beraber bu kadar zaman geçirebilen ve ortak noktası olan çifti bulmak zordur…
Biz bu konuda şanslıyız. Sevdiğimiz şeylerin ortak olması bizim için çok güzel bir şey, çünkü karşı tarafın o sevdiği için yapayım demesine gerek yok. Çok eğleniyoruz o yüzden…
Bizim ilişkimizde çok sevgi var
Size göre bir ilişkinin olmazsa olmazı nedir?
Saygı en önemlisi, bu sadece sevgililikte değil, her ilişkide olmalı. Benim ilişkimde saygı, güven ve çok sevgi var. Bunun dışında bence ilişkinin olmazsa olmazı; empati yapma yetisi… Empati yapabilme çok önemli. Mesela karşı tarafın yoğun çalışan biri olduğunu düşünürsek ki Hacı öyle… İşteki bir stresinden dolayı oluşan tavrını ben kişisel algılayamam. Trip atmak, çocuk gibi davranmak doğru değil, birbirimizi anlamamış oluruz. Aynı şekilde bu benim için de geçerli… Böyle ilişkiler uzun süreli olmaz, arkadaşlık dostlukta da öyle. İlişkide empati yapmanın gücüne inanıyorum. Bir de bizimkinde çok sevgi var.
Çocuklukta yılbaşı gecelerini hatırladığınızda aklınıza nasıl bir sahne geliyor?
Biz ailecek her yılbaşında Uludağ’da olurduk. Tüm aile; teyzemler, dedemler, kalabalık bir şekilde. O yüzden yılbaşı denince aklıma kar, şömine, yılbaşı ağacı geliyor…
Bu yıl ne yapacaksınız?
Daha net bir programım yok ama mesela eğer bir restorana gidersek, biraz orada kalıp, sonra eve geçerim. Ama en çok sevdiğim arkadaşlarımla toplanıp, bir evde geri sayım yapmak. En sıcak, en samimi, en keyifli hali bence…