Mehmet Ali Erbil Jülide Ateş’in sunduğu 40 programına konuk oldu. Erbil, aylar süren hastalığı ve iyileşme süreci sonrası, ilk kez bir tv programına katıldı ve adeta 40’ta muhteşem bir Mehmet Ali Erbil belgeseline imza attı. Çocukluğu, gençliği, ilk meslek yılları, evlilikleri, aşkları, tutkuları, çocukları ve sanatıyla ilgili Jülide Ateş’in her sorusuna içten, hiç düşünmeden, tüm gerçekliğiyle yanıt verdi, hatta zaman zaman gözyaşlarına hakim olamadı! Röportajın detayları haberimizin devamında…
Bizi Üvey Babama Ezdirdi
Anne ve babanıza hala öfkeli misiniz?
14 yaşıma geldiğimde, üvey baba beni ergen döneme girdiğim için evde istemedi! Annem de çaresiz kaldı, çok sevdiği için saygı duyuyorum, bize sahip çıkamadı. Film gibi, üvey annem de abimi istemedi. Dediler ki bunlara bir yatılı okul bulalım, en yakını baba sanatçı ya, konservatuar olur. İkimizi de konservatuar sınavlarına soktular, ben 14 abim 17 yaşındaydı. Beni üstün yetenek olarak 14 yaşında konservatuara aldılar, ilk öğrenciyimdir. Abim kazanamadı. Ben yatılı okula girmiş oldum ve annem Ankara’da ben de Ankara’da okuyorum. Yine ilişkimiz hiç normal değil. En acısı, hiç unutamadığım, kirli çamaşırlarımı anneme yıkatmıyordu üvey babam. Komşumuz vardı ben komşumuza deterjan alırdım, komşumuz yıkardı benim çamaşırlarımı. Yatakhaneye gelirdim gece ağlardım, ‘Allahım ben hiç böyle olmayacağım ben hiç ayrılmayacağım, hiçbir zaman karımla ayrılmayacağım, böyle çocuklarım olmayacak benim’ derdim. Ama hiç dediğim olmadı, dünya istediğin gibi sürmüyor. Bu arayıştan, bu sevgisizlikten 4 tane eşimden de ayrıldım, annemi sevemedim sonra. Bu benim hatam değil. Sevemedim Annemi, içimden öyle şeyler boşaldı gitti ki, sevemedim asla! Bizi üvey babaya ezdirdiği için!
Serdar Ortaç’la dostluğunuza ne oldu?
Hiçbir zaman bozulmadı dostluğumuz, asla! Ama biz ona çok tavsiyelerde bulunduk, şunu bırak artık dedik, nedir yani kazanacağın? Ne kazanabilirsin? Kaybettiklerine bak önce bir ya! Neler kaybetti benim canım arkadaşım, neler kaybettiğini biz çok iyi biliyoruz! O kadar bağımlı oldu ki bir türlü kopamadı! O da öyle deşarj oluyor. Besteyi oradan etkilenerek yapabiliyor diyelim… Bütün telif haklarını sattı, buraya kadar geldi durum! Hayatının garantisiydi, emekli maaşıydı, telif haklarını satmak ne demek ya? Ne için sattığını biliyor musunuz? Evinde kumar oynamak için sattı! Ben çok yakın arkadaşıyım, bunu benden iyi kimse bilemez! Şimdi şarkıları nerede çalınsa, parası sattığı adama gidiyor! O parayı aldı kumarda bitirdi! O bizden vazgeçmez, biz de ondan vazgeçmeyiz ama vazgeçemiyoruz kumardan!
Çocuklarımın Hayatını Garanti Altına Aldım
Kumar bağımlılığınız hayatınızda nelere mal oldu?
Hiçbir şeye mal olmadı, ne bir ev, ne bir araba kaybettim kumarda. Sahneye çıkardım, onun ücretini alırdım, ayrıca bana orada oyun oynamam için para, fiş verirlerdi, onunla oynardım, kaybedersem bırakırdım. Hiçbir zaman için evimi satayım, arabamı satayım, bağımlı olayım; hiçbir şeyim olmadı. Çünkü arkada çoluğum çocuğum var. Evlerim barklarım olmazdı, ben ölmeden çocuklarımın her birinin evi var, her birinin hayatını garanti ettim. Yine oynayabilirim, hepsinin hayatını garanti etmişim ama… Öyle arkadaşlarım var ki, evlerine dev ekran kurup kumar oynuyorlar, ama böyle bir huyum yok, Allah beni ne uyuşturucuya ne kumara bağımlı yapmadı, hiçbir şeye bağımlı olmadım!
Severek Aşkla Evlendim
Mehmet Ali Erbil’in aşkını şöhret ve para için kullanan kadınlar oldu mu?
Asla olmadı. Benim hissettiğim, eşlerimin hiçbirisi bana böyle bir şeyi hissettirmedi. Kimle evlendiysem, severek aşkla evlendim. Onlar da benimle hiçbir beklentisi olmadan evlendiler. Hele biri 18-19 yaşındaydı, ne beklentisi olabilirdi benden? Erkek diye ilk beni gördü kız! Yine şöhrettim, ama o da iyi bir aileden geliyordu, ona haksızlık ettim, 1 buçuk yılda ayrıldık. Çünkü çok genç olduğu için birçok şeyi paylaşamadık! O yüzden ayrıldık, çok üzülürüm onun arkasından, gerçekten haksızlık ettiğimi düşünürüm, ama mümkün olmuyor bazı şeyler, elden gelmiyor…İlk eşim; çok aşık oldum, o kadar aşık oldum ki, nişanlandık, benim durumum kötüydü beni içgüveysi aldılar. Bunu kimse bilmez. O zamanlar daha devlet tiyatrosuna yeni girmiştim, çok az maaş aldığım için ev kirası verecek durumum yoktu, onların evinde kalıyordum. Ama beraber uyumadık, o günkü kültür adetlerimize göre öyle bir şey yoktu. Annesi, babası, abisi, ben ve eşim, ben onların evinde yatıyordum. Abisiyle aynı odada kalıyordum. Öyle beni inletirdi ki, çok aşıktım, evden nişan yüzüğümüzü bahçeye atardı, ben ağlayarak gider yüzüğü arardım, attı diye… Hiçbiri benim için, şöhretim için evlenmediler. Muhsine hanımla evlendiğimde 21 yaşındaydım, böyle bir durumdaydım.İkinci evliliğim Nergis Hanımlaydı, o da bir aşk. İlkinden Sezinim oldu, ilk kızım değerlim benim. Benim için çok değerlidir, kız evlat dünyanın en zenginliği bu! Kız evlat! Oğlum da var, onu da çok seviyorum ama, kız evlat başka bir şey! 9 ay yoğun bakımdan ayrılmadı!
Mehmet Ali Erbil’in şakaları başını belaya soktu mu?
Tabii soktu, benim hiparaktifliğimden, enerjimden çok hareketli olmamdan kaynaklandı. Don indirme olayı diyorlar… Rutin olarak her gün yaptığımız bir şeydi… Casting olarak paralı alarak gelen seyirciden insanları çıkarıp diziyordum, pantolonlarını indiriyordum altlarından uzun don çıkıyordu, kiminin pijama çıkıyordu, yazın sıcağında yünlü don çıkıyordu, millet geberiyordu gülmekten; bunu her gün yapıyordum. Arkadaki ekip de donları sıkı sıkı bağlıyordu, pantolon inince donları kalıyordu. Yine bir gün canlı çekimdeyiz, yine indiriyorum indiriyorum, bir tanesi tumanını bağlamamış, her şeyi indi! Her şey göründü! Yönetmen de dur dur dur oraya zoom yap! Şimdi bunda benim suçum ne kadar siz söyleyin! Allah aşkına! Avrupa yasasına göre bunda sorumlu prodüktör ve kanalmış. Mahkemede hiç ceza almadım, ama bende benim suçum yok, o kadar kişi boşuna mı çalışıyor, sıkı sıkı bağlayıp kontrol ediyorlar… Kanala ceza geldi.
Allah Beni Çocuklarıma Bağışladı
Yaşadığı sağlık sorunları Mehmet Ali Erbil’in karakterini değiştirdi mi?
Bilemiyorum, bilincinde değildim. 9 ay hastanede kaldım, 6 ayı yoğun bakımdaydı, kızkardeşim başımdaydı, duyuyordum, ‘kurtulma şansı yok’ diyorlardı, profesör kızkardeşim… 24 saat kızım başımdaydı, normalde su içmem, kızkardeşim başımda damla damla su veriyordu. Burnumu bile hemşireler kaşıyordu. Kızkardeşime ‘bitkisel hayata girersem fişimi çek, yaşamak istemiyorum, yaşayamam, bütün Türkiye beni severken, izlemişken, benim fişimi çek, bu benim sözüm ne olur’ dedim. Abi hiç merak etme dedi, kabullendi gibiydi nerdeyse… Bitkisel hayata girme riskim vardı, her gün 3 ameliyat oluyordum; kaburgalarım bir gün akciğerime batıyordu, bir gün böbreğimi kaybediyordum, bir gün pankreasımı kaybediyordum… Diren vardı vücudumda, her gün kan akıyordu, görmedim, Allah büyük, bana göstermedi. Kızım ve doktorum görüyordu. Tanık olmadım bütün bunlara, şanslıyım, yine de şanslıyım. Allah çok büyük, dualarla… Damadım başucuma geliyordu, dua okuyordu, bilmediğim duaları tekrar ediyordum, o dualarla, sevenlerimin dualarıyla, muska getiriyorlardı, tesbih getiriyorlardı… O dönemi çok geçirdim. Normal insan 2 hafta yatakta yatsa, yürüme problemi oluyor, kaslarını kaybediyor, ben 9 ay yattım yatakta. Bu hayat benim için ikinci bir hayat. Allah beni sevenlerime, çocuklarıma bağışladı.