Türkülerin güçlü sesi Mahmut Tuncer, verdiği röportajda İbrahim Tatlıses hakkında bomba gibi açıklamalarda bulundu. Tuncer, İbrahim Tatlıses için “Bir daha elini öpmem” dedi. Detaylar haberimizde…
Mahmut Tuncer’in kızına hapis şoku! Üç yıl hapsi isteniyor!
Mahmut Tuncer ve İbrahim Tatlıses gerginliği
Türkülerin halaylaması, 21. Halay Komutanı olarak nam salmış, “Bana bir mendil verin dünyayı yerinden oynatayım” sözü ile hafızalara yer edinmiş olan Mahmut Tuncer, Cengiz Semercioğlu’na samimi açıklamalarda bulunduğu bir röportaj verdi. Tuncer, röportajında İbrahim Tatlıses ile arasının açık olduğunu anlattı, “Bir daha elini öpmem” dedi.
İşte Mahmut Tuncer’in İbrahim Tatlıses’ten bahsettiği o röportajdaki ilgili kısım:
İleride bir saygı albümü yapılmasını ister misiniz? En son Yıldız Tilbe yaptı. Ne diyorsunuz bu saygı albümlerine?
Saygı albümleri güzel gidiyor. Beraber düet yaptığım biri oldu.
Kiminle?
Bir milletvekili aday adayıyla yapmıştık.
İbrahim Tatlıses mi?
Evet. Şarkının adı da “Bileydim”… Seçilmeyen arkadaşla yapmıştık. O zaman iyi de iş yapıyordu. Birdenbire noterden bir kağıt geldi “Benim sesimi çıkarın, Mahmut Tuncer böyle okusun” diye… Sanki ben yeni yetmeyim. Ondan sonra bu tür şeylere sıcak bakmadım. Ama bu tür bir şey bize teklif edilirse düşünürüm…
Küs müsünüz İbrahim Tatlıses’le?
Ben hayatımda kimseyle küsmedim. Dargınlık vardır.
Bu meseleden dolayı mı?
Yok.
Neden dolayı?
Zaman zaman konuşulanlar kulağımıza geliyor.
Ne zamandır konuşmuyorsunuz?
Dargınlık yıllardan beri var da gördüğümüz zaman abi deyip elini öpüyoruz. O bizim küçüklüğümüzün vermiş olduğu saygı.
Işıl (eşi): Öpüyordun.
“Öpüyordun”… Şimdi öpmüyor musunuz?
Görsem elini tutarım ama başıma koymam. İbrahim Abi’nin yıllarca hemşerisi olarak. Ben bu adamın beni sevmediğini nereden keşfettim?
Nereden?
İnternetten. Felaket bir şey bu. İnsanın dostunu düşmanını iki dakikada gösteriyor. Zaman zaman girip bakıyorum. Belki 600 tane fotoğrafı var ama benimle bir tane yok. Buradan cebime koydum.
Nerede 600 tane fotoğrafı var?
Kendi sayfasında. Bir tane birlikte fotoğrafımız yok.
Senin fotoğrafını niye koysun ki oraya?
Öbürlerinin fotoğrafını niye koyuyor?
Sen koydun mu onun fotoğrafını?
Tabii. Ama sonra çıkarttım. Mesela lokantasına gittiysen görmüşsündür. Birçok fotoğraf var. Ama benimle yok. Herhalde göz değmesin diye saklamış beni. (Gülüyor)
Belki kebapçıya gitmiyordunuz, o da o yüzden koymamıştır.
Kebapçıya da kaç kere gittim olur mu? Beni seven insan koyardı.
Kıskançlık mı?
Kıskanma değil. Sevmeme. Bir adam bir adamın resmini yanında taşıdığında sevgisini gösterir. Resmini yanında taşımadığı zaman… Şimdi buraya girdik. Herkesin resimleri var. Herkes beni İbrahim Tatlıses’in çok yakını, arkadaşı, kardeşi olarak biliyor. İnsanın bir resmi olmaz mı orada? Koymadığına göre ne demek?
Sevmiyor demek…
Şimdi ben İbrahim Tatlıses’im. Sen de Mahmut Tuncer’sin. Ben şimdi bir lokanta açtım. Herkesin resmi var. Gittiğim her yerde insanlar “İbrahim Abi’nin durumu nasıl?” diye bana soruyor. Çünkü bizi yakın görüyorlar. Orada bir adamın resmi olmaz mı?
Vurulduğu zaman gitmediniz mi?
İlk giden bendim. Beylikdüzü’nde, Kaya Ramada’da programım vardı. Oradan geldim. Arkadaşım aradı, “İbrahim Abi’yi vurmuşlar” dedi. Ben de hemen Işıl’ı aradım. Işıl’a “Evde ne kadar para varsa al, ayrıca kan gruplarımızın yazdığı kartları hazırla” dedim. Biz konuşmuyorduk o zamanlar da. Gittiğimizde Aydemir Akbaş, Deniz Seki ve Fatih Terim gelmişti. Ameliyathanenin kapısında İdo, ben ve Ahmet vardık sadece. Konuşmamak ayrı. Burada benim hemşerim, iki gözüm söz konusu. Onun haricinde sanatçı ve yiyip içmişliğimiz var. Burada küslük söz konusu olmaz. Ben hazır olarak gittim. Paramı da aldım, kan kartlarını da… Oradaki arkadaşlara dedim “Kanlarımız A grubu, B grubu, Gizem’in 0, her şeye uyar. Haberiniz olsun”. O dokümanları da verdik. Hatta Damla da vurulmuştu. “Kan lazım olursa biz buradayız” dedik. İlk açıklamayı da zaten ben yaptım canlı yayında.
Şimdi İbrahim Tatlıses ile yıllarca çalışan Damla ile çalışıyorsunuz.
Damla kızımız kendine has bir menajerlik şirketi kurmuş. Zaten yıllardır tanıyoruz onu. Bizim kızımız gibi. “Çalışabilir miyim?” dedi. “Neden olmasın?” dedim. Şimdi beraber çalışıyoruz.