Salı akşamı ilk bölümüyle izleyiciyle buluşan ‘Mehmed Bir Cihan Fatihi’ dizisini yerden yere vuran Sabah Gazetesi Yazarı Hıncal Uluç, “Benim insanım eroin, bonzai mi alıp oturuyor ekran başına? Bu ne rezilliktir” dedi.
Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, yakışıklı oyuncu Kenan İmirzalıoğlu’nun baş rolünü üstlendiği “Mehmed Bir Cihan Fatihi” dizisini yerden yere vurdu.
[affiliate_news id=”42945″]
Hıncal Uluç diziyi ritimsiz, eylemsiz ve ruhsuz olmakla suçlayarak, dizi ile ilgili ağır ifadeler kullandı. Uluç, yazısında “Benim insanım saatlerce evde oturup bu rezilliğe tahammül mü ediyor? Bağımlı mı bunlar? Eroin, bonzai mi alıp oturuyorlar ekran başına da, saatler boyu bu ritimsiz, temposuz, ruhsuz, hareketsiz, eylemsiz rezilliği izliyorlar?” dedi.
İşte Hıncal Uluç’un yazısındaki ilgili kısım;
Salı günü öylesine yorucu oldu ki bu hafta, 90a çekiminden turşu gibi dönünce, evden çıkamadım. Birikmiş dergi ve gazeteler de var..
Kendime bir “Dinlenme gecesi” verdim..
Haberleri izlerken baktım.
Günlerdir devasa reklamları yapılan “Mehmed, Bir Cihan Fatihi” adlı dizi, o gece başlıyormuş..
Film Üzerinden Örnekledi
Birden anılar canlandı gözlerimin önünde.. Çocuktum daha izlediğimde. Yıl 1951.. Kilis’te ilkokuldayım.. “İstanbul’un Fethi” filmine, hem de iki defa gitmiştim.
Öyle güzeldi..
Fatih’i, şimdiki Bora’nın babası Sami Ayanoğlu oynuyordu. Ulubatlı Hasan’ı da Türk sinemasının gelmiş geçmiş en büyük oyuncularından Turhan Seyfioğlu..
Bir sahneyi hiç unutmam. Bizans zindanlarında işkence gören Ulubatlı, gök gibi gürleyen Türk toplarının gümbürtüsü duyulmaya başlayınca, işkenceci Bizans subayına bağırır..
“Dinle kumandan!. Bu Bizans’ı almaya yemin etmiş olanların sesidir.. Ve yine dinle kumandan!. Bu Türk’ün sesidir!.” Sahne, 1951’den beri ezberimde kalmış.
67 yıl..
O zamanın imkânlarıyla hem de nasıl nefes kesen bir film yapmıştı Yeşilçam!.
“Anılarım canlanır.. Çoktandır dizi mizi de izlemiyorum. Hele bir bakayım” dedim..
Bakmaz olaydım!.
Eğer bu Mehmed İstanbul’u aldıysa şaşarım.. Bu dizideki Mehmed pazardan karpuz alamaz, yahu..
Sultan Murad ölmüş.. İki oğlundan Mehmed Manisa’da..
Orhan Bizans’ta.
İkisinden hangisi, zamanın payitahtı Edirne’ye önce gelirse padişah olacak. Ötekinin kellesi gidecek.
“Zaman her şeyden kıymetli” deyip, her türlü güvenlik önlemini kenara bırakarak fırlıyor Mehmed.. Ama salonun bir ucundan, kapıya yarım saatte geliyor. Atına biniyor. Ok gibi fırlayan at, beş metreyi beş saatte geçiyor..
Çünkü dizinin nerdeyse yüzde 80’i yavaş çekim.. Dizinin nerdeyse yarısı hem de diyalogsuz, yavaş çekim..
Yavaş çekim yürüyor, yavaş çekim gidiyor ve hiç konuşmuyorlar. Diyalog yok bütün ormanı yavaş çekim geçiyorlar ki, 10 dakikada bitecek minnacık senaryo, üç tam üç saate uzasın.. Yönetmenin tek amacı var, uzatmak.. Sakız ayni sakız.. Ama çekersen ucunu dişinle ısırıp uzar.. İğrenç değil mi?. Dizi de öyle..
Bu Ne Rezilliktir Yahu?
Benim insanım saatlerce evde oturup bu rezilliğe tahammül mü ediyor?.
Bağımlı mı bunlar?. Eroin, bonzai mi alıp oturuyorlar ekran başına da, saatler boyu bu ritmsiz, temposuz, ruhsuz, hareketsiz, eylemsiz rezilliği izliyorlar?.
Bu ülkenin TV yazarları ne yapıyor yahu?.
“Bu ne utançtır” diyen yok mu?.
“İmdaaaat!..” diyen yok mu?.