Geçtiğimiz haftalarda TRT’de katıldığı programda stüdyoyu terk eden Hakan Peker, konu ile günlerce gündemde kalmıştı. Peker, “Keşke o monitörü görmeseydim” dedi. Detaylar haberimizde…
Canlı yayını terk eden Hakan Peker haklı mı? Asıl amacı neydi?
Ünlü şarkıcı Hakan Peker, geçtiğimiz haftalarda TRT ekranlarında yayınlanan bir programa konuk olarak katılmıştı. Programda şarkı söylediği sırada ekranda kendinin gösterilmemesine sinirlenen Hakan Peker, sinirlendi ve yayını terk etti. Peker’in bu davranışı günlerce konuşuldu, çok eleştirildi.
Hakan Peker, Hürriyet’ten Tülay Demir’e röportaj verdi. İşte Hakan Peker’in o röportajı:
Hakan Peker yıllardır şarkılarıyla gündemdeydi ama iki hafta kadar önce bir canlı yayın vukuatıyla magazin gündeminin zirvesine oturdu. Şarkı söylediği sırada rejinin seyirciyi göstermesine sinirlenip yayını terk eden Peker’le ilgili sosyal medyaya mesaj yağdı. “30 yıllık kariyeri 30 saniyede bitirdi” bile denildi. Peki o 30 yılda neler yaşanmıştı, 30 saniye tüm bunları silmeye yetti mi? Ünlü şarkıcıyla buluştuk, canlı yayın kazasından Beşiktaş kırgınlığına her şeyi konuştuk.
80’lerin sonu… Ortalık “Bir Efsane” ile yıkılıyor. Sene 2018, “Bir Efsane” hâlâ çalınıyor. Nasıl olur da bir şarkı bunca yıl bıkmadan dinlenir? Nedir bu işin sırrı?
– Evet, bu şarkı 1989’da çıktı. Ama devamında “Camdan Cama”, “Hey Corc”, “Amma Velakin”, “Köylü Güzeli”, “Ateşini Yolla”, “Karam” gibi şarkıları yapmasaydım, bir şarkıyla patlayıp sonra unutulan sanatçılar kervanına katılırdım. Müzik dünyasında başarının kuralı, çok fazla şarkının topluma mâl olması, hit olması. Ondan dolayıdır 30 yıldır hiç durmadan üretmemiz. “Ateşini Yolla” da 23 yıldır her hafta Beşiktaş tribünlerinde çalınıyor.
Benim şarkım “Karam” ama… Onunla ilk gençlik yıllarıma gidiyorum.
– Ne mutlu ki herkesin benimle ilgili bir anısı, geçmişi var. Çocukluğunda hafızana kazınan şarkıları kimse silemez, bitiremez. Bitirse kendi çocukluğunu ve anılarını bitirir çünkü. Kim kendi çocukluğundan, ilk aşkından, o temiz duygularından vazgeçmek ister ki? İşte sanatçıyı ayakta tutan da bu. Üç-dört nesil benim şarkılarımla eğlendi, benim şarkılarımla evlendi, hatta çocuk büyüttü. Önemli olan sanatçının toplumdaki karşılığıdır. O sayede kendimizi buralara taşıyabildik.
Peki siz çocukken ne olmak istiyordunuz?
– Biz ailece müziğe düşkündük. Evde 45’lik plaklarımız vardı, onları dinlerdik. Radyonun başından ayrılmazdık. Müzikle 6 yaşındayken tanıştım. Abime (Zafer) 8 yaşında bağlama alındı, o bağlama çalmayı öğrendi, ben de kaşık çalıyordum. Evde yaptığımız kayıtlar hâlâ duruyor.
Sizi birbirinizden ayırmak zordu, boy farkından anlıyorduk.
– Evet abim kısa, ben uzun boyluydum. Herhalde beni kıskanmış, büyüyememiş (gülüyor).
Kimleri dinlerdiniz?
– Türkülerle, Türk sanat müziğiyle büyüdüm. Atakan Çelik’ler, Şakir Öner Günhan’lar, Neşet Ertaş’lar… Önümüzdeki aylarda kısmetse bir türkü albümü yapmak istiyorum.
Gelelim dansa…
– Dansa da yeteneğim vardı. Zaten dansçı olarak sanat camiasına girdim. İlk 1979’da sahneye çıktım.
Dans doğuştan gelen bir yetenek miydi?
– Doğuştan gelen yetenekti. 1981’de Türkiye Dans Şampiyonu oldum. 1983’te askerden geldim ve Hakan Peker Dans Grubu’nu kurdum. 1983’ten 1989’a kadar televizyondaki bütün müzik eğlence programlarında dans ettim. Gazinolarda da vardım. Sahnede büyüdüm yani.
Şarkı söylemeye nasıl karar verdiniz?
– 1989’da dansı bıraktım. Çünkü gelebileceğim en iyi noktaya gelmiştim, daha ilerisi yoktu. Devamında müzik yapmak istedim ama bu da o yıllarda çok zordu. Önce beste aramaya başladım, ona gittim, buna gittim. Dansta o kadar popülerdim ki yadırgandı, “Ya bu adam dansçı, ne alaka, nasıl becerecek?” dediler. Çok ciddiye almadılar açıkçası ama inat ettim. Ve sonunda “Bir Efsane” albümünü yaptım. Pop müzikte “Bir Efsane” ile var olduğum dönemlerde arabesk ve fantezi müzik zirvedeydi. Benden sonra başkaları da cesaretlendi. Baktılar pop müzik satıyor, arkadaşlarım peşimden geldi.
Özel kanalların çıktığı dönemden mi söz ediyoruz?
– Yok. Ben TRT zamanında çıktım. “Bir Efsane”yi ilk TRT’de lanse ettim. Ardından reklam filmleri geldi. Ama bir dönem TRT’den boykot yedim. 1.5 sene kadar televizyona çıkamadım. Derken özel kanallar açıldı, “Hey Corc” albümüyle InterStar’da yer aldım. Bu başarıyı gören birçok sanatçı, “Aaaa bak pop müzik satıyor” diyerek arkamdan geldi, beni takip etti.
Kimlerdi sizin açtığınız yolda yürüyenler?
– Tarkan’ından Mustafa Sandal’ına, Çelik’ine… İkinci kuşağın başlangıcı olarak Türk pop müziğini domine ettik. Ben çıktığım zaman Türkçe şarkılarla dans etmek ayıpken, daha sonra Türkiye’nin bütün kulüplerinde bizim şarkılarımızla coştu insanlar. En sosyetikleri dahil. Şamdan’da bir gecede beş kere “Köylü Güzeli” çalardı.
Sizin dönemin starları yan yana gelir, birbirine destek de verirdi.
– Çünkü hem rakip hem arkadaştık. O kadar komplekssizdik ki herkes birbirinin albümüne destek verirdi. Ercan Saatçi’nin bende de şarkısı vardı, Burak Kut’ta da. Mustafa Sandal daha şarkıcı değildi, bana “Amma Velakin”i verdi. Sözü ve müziği ona aittir. O dostluklar hâlâ devam ediyor.
Hayallerinizi süsleyen projeyi sorsam…
– Şöyle söyleyeyim. Ben 1989’dan bugüne, yani 29 yılda dünyanın her tarafında konser verdim. Amerika’sından Rusya’sına… Sadece Türkiye’de tanınan bir sanatçı değilim. Bütün albümlerim çok sattı. 2000’de hem en çok satan albüm hem de yılın pop müzik sanatçısı ödülünü aldım. Artık müzikte kendimi kanıtlayacak, “Şunları da yapacağım” diyecek durumum yok. Tek arzum güzel şarkılar yapmaya devam etmek. Yeni albüm önümüzdeki ay çıkıyor zaten.
Nasıl bir albüm geliyor peki?
– Bomba gibi. En az iki hit çıkar.
Çıkış yapmak o dönem mi daha kolaydı, yoksa şimdi mi dersiniz?
– Her dönemin kendine göre zorlukları var. O zamanlar çok iyi şarkıcılar, çok iyi besteciler ve çok iyi şarkılar vardı. Sosyal medya “Aman ne olacak, ben de söylerim” kolaycılığını getirdi. Kalite düştü, kalite düştükçe daha çok insan çıktı. Ve insanlar yapılan müziği ciddiye almamaya başladı.
Yeni jenerasyondan beğendiğiniz kimse yok mu yani?
– Olur mu canım. Mesela bir İrem Derici var, çok güzel şarkılar yapıyor. Yalın var, Buray var, Oğuzhan Koç ve Edis var. Ama onlar da üretmeye devam ederlerse kalırlar. Üretmezlerse “Bir zamanlar bunlar vardı” denir, o kadar.
“Ateşini Yolla” Beşiktaş tribünlerinde çalınmaya, söylenmeye devam ediyor yıllardır.
– Beşiktaş tribünü onunla inliyor evet. Üstelik ben Fenerbahçeliyim (gülüyor)… Gerçi artık onların şarkısı, benim değil.
Ne dersiniz, bir de Milli Takım için mi yazsanız?
– Yok… Bir müziğin nereye gideceğini siz bilemezsiniz. Özel şarkı yaparsanız halk bunu istemez. Halk kendi bulacak şarkısını.
Siz de mi öngöremiyorsunuz ne tutar, nerede tutar?
– Hayır. Ben nereden bileyim “Ateşini Yolla”nın Beşiktaş’a mâl olacağını, Beşiktaş seyircisinin onu bu kadar seveceğini… Bakın orada Beşiktaş’la, siyah-beyazla, maçla, sporla ilgili tek laf yok. O yüzden sipariş şarkılara inanmıyorum. Halkın duygusunu ipotek altına almak olmaz, olamaz.
Beşiktaş taraftarına ne söylemek istersiniz?
– Onlar beni çok seviyor, ben de onları. “Abi n’olur maça gel” deyip duruyorlar, tek dertleri o. Her hafta Çarşı’da Hakan Peker şarkıları çalınıyor, söyleniyor. Sonra tribünlerde… Ben bunu engelleyemem, durum beni aştı. Şarkılar halkındır. Ben Beşiktaş Başkanı Fikret Orman’a geçen sene “Başkanım şampiyon oluyorsunuz, gelip statta canlı söyleyeyim” dedim.
Fikret Orman’dan neden böyle bir şey talep ettiniz ki?
– Seyirci her maçta “DJ uyuma, Hakan Peker çalsana” diye tezahürat yapıyor. “Uyumadık, işte getirdik” densin istedim. Ama sanıyorum Fenerbahçeli olmamdan dolayı başkan biraz çekindi. “Beni zaten Beşiktaş taraftarı seviyor. Fenerbahçeli olduğumu bildikleri halde bu şarkıyı yıllardır çalıyorlar. Üstelik Fenerbahçe seyircisi de bu yüzden bana tepkili değil” dedim. Fakat durum değişmedi. Başka Beşiktaşlı arkadaşları çıkardılar oraya. Her şarkı arasında tribünler “DJ uyuma, Hakan Peker çalsana” diye bağırınca, benim şarkımı altı kere çalmak zorunda kaldılar ama! Gitsem bir kere söyleyecektim halbuki.
Fikret Orman’a sitem etmeyin, onun durumu farklı. Kendisine “Ya damat adayları başka takımlardan olursa” diye sormuştum, “Herkes bir gün Beşiktaşlı olacaktır nasılsa”ya getirdi sözü.
– İyi ama her fırsatta dostluk diyoruz, fair play diyoruz. Bu gibi organizasyonlarda takımcılık yapılmaz. Sporda bu fanatizmi bitirmenin yolu bundan geçiyor.
Bundan sonra teklif gelirse?
– Çıkacağımı zannetmiyorum. Bu teklifi bir kere götürdüm, istemediler. Benim için konu kapandı. Fikret Orman başkanıma sordum; “Anket yapsanız başkanım, sonuç ne gelir?” dedim kendisine. “Yüzde 100 Hakan Peker gelir” dedi oysa. Neyse…
TRT olayını sormadan geçmeyeceğim tabii. Niyeydi o tavır, neden canlı yayını terk ettiniz? Şimdi kibirli ve egolu olduğunuzu düşünüyorlar. Değer miydi?
– Benim egom ve kibrimden söz ediyorlar değil mi? İyi de ben Türkiye’de en popüler olduğum yıllarda genç sanatçılara destek oldum, Burak Kut, Özlem Tekin, Ali Güven gibi sanatçıları çıkardım. Egom, kibrim, megalomanlığım olsa bunları yapmaz, kendi şirketimden genç sanatçılar çıkarıp kendime rakip yaratmazdım. Çok takılmıyorum bu yorumlara.
İyi de sosyal medya yıkıldı… Onca olumsuz mesajı görmezden mi geliyorsunuz?
– Sosyal medyanın sokağa yansıdığını düşünmüyorum. Gerekli açıklamayı da yaptık zaten.
Sokakta durum ne?
– Birileri “30 yıllık kariyer 30 saniyede bitti” demiş. Baktık ertesi gün sokaklara, bitmemiş. Her yer yine “Ateşini Yolla”yı çalıyor. Konserler yine dolu. Beni bitiremezler çünkü halk beni tanıyor, seviyor ve o lafı ne niyetle söylediğimi biliyor.
İş ve özel hayatınızda zor biri misinizdir?
– İşimde biraz zorum. Titizim, mükemmeliyetçiyim. Çünkü bu işin her adımını yaşayarak öğrendim. Öğrenmeseydim keşke!
O neden?
– E o zaman birileri her işi yapardı, ben de konforunu yaşardım. Ama biz o yıllarda her detayı öğrenmek zorunda kaldık. Klip çekmeyi de, yönetmenliği de, montajı da, rejiyi de. Yeri geldi arabamızın arkasına afişlerimizi koyup Ege’yi şehir şehir dolaştık. Önce duvarlara afiş yapıştırdık, akşamına sahneye çıktık. Önce kapıda bilet sattık, sonra şarkı söyledik. Şimdi biri organizasyondan bahsedince haliyle “Baba bana bunları anlatma” diyorum. Biri televizyonu, rejiyi anlattığı zaman diyorum ki “Baba bir orada kal, ben üç sene reji yaptım”… Keşke öğrenmeseydim, çünkü şimdi şunun gibi bir durum yaşıyorum; doktorsun ama sana “Ameliyattan anlama, bildiğini unut” diyorlar. Olur mu? Beyin ameliyatına girmişsin, böbreği kesiyorsun!
Reji isyanına geldi konu…
– Haliyle… Bakın şunu yapabilirlerdi. O monitör bana dönük olmasaydı, çekim sırasında hiçbir şey görmeseydim, programı bitirir eve giderdim. Seyrederken de en fazla şunu derdim, “Ya kötü çekmişler”. Ama gördüğüm ve ikaz ettiğim halde sorun devam ettiği için patladım. Keşke görmeseydim. Şunu da biliyorum ki bundan sonra monitörü sanatçının göremeyeceği şekilde çevirecekler.
VE SONUÇ ESTETİK YÖNÜ GÜÇLÜ
Son derece azimli ve çalışkan biri. Sevenlerinden aldığı güç, bu özelliklerini besliyor. Başarı grafiğinin olumlu yöndeki seyrinin temelinde ise güçlü empati yeteneği yatıyor. Küçük yaşlardan beri dansa düşkün olması, şov ve estetik yönünün de güçlü olduğunun göstergesi. Bu sektörde 30 yıl var olabilmek için sürdürülebilir projelerin olması gerekir ki kendisi de tam olarak bunu başarmış.