Ana SayfaDedikoduEngin Akyürek'ten Samimi Açıklamalar

İlgili Postlar

Engin Akyürek’ten Samimi Açıklamalar

Bir süredir Star Tv ekranlarında yayımlanan “Seferin Kızı” dizisinde rol alan başarılı oyuncu Engin Akyürek uzun bir süre sonra röportaj verdi. Ayşe Arman’la röportaj yapan Engin Akyürek’ten samimi açıklamalar geldi. İşte o açıklamalar;

“SESSİZLİK” ENFES BİR KİTAP MUTLAKA BULUP, OKUYUN

Benim eşekliğim, “Sessizlik”i yeni okudum. ve dumura uğradım! Bu ne ya! Böyle güzel bir şeyi nasıl yazabildin?

-Estağfurullah, okunacak o kadar çok kitap var ki, benim kitap sırasını beklemiş… Beğenmene çok sevindim, kitapla ilgili güzel bir şeyler duyunca çok mutlu oluyorum. Her şeyiyle bana ait olduğu için belki de…

BİRBİRİNDEN GÜZEL 21 ÖYKÜ VAR… SADE, ABARTISIZ, YALIN

Gerçekten de su damlası gibi bir kitap. 21 öykü de birbirinden sade, abartısız, yalın. Oyunculuğun mu, yazarlığın mı daha iyi bilemedim…

-Ben oyunculuğumun daha iyi olmasını dilerim. Mesleğim oyunculuk. Yazmayı çok sevsem de kafamda sürekli kurgusal hikayeler dönse de kendimi bir yazar olarak görmüyorum. Yaşar Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sait Faik Abasıyanık, Sezgin Kaymaz gibi büyük yazarların ürettiklerini okuyunca, kendimde o hakkı görmüyorum.

ESKİ BAYRAMLAR, MAHALLE ARASINDA OYNAYAN ÇOCUKLAR, GERÇEK İNSANLAR, GERÇEK DEĞERLER

Sıcak, samimi bir dil. Tertemiz bir Türkçe. En önemlisi saf, gerçek duygular. Eski bayramlar, mahalle arasında oynayan çocuklar, gerçek insanlar, gerçek değerler… Bu kavramlara değinmenin özel bir sebebi var mı?

– Bilmem, ben içimde saklı duran o küçük çocuğun, samimiyetini göstermeye çalıştım.

“Geçmiş”, bir hafıza, aynı zamanda bir derinlik. Benim çocukluğum 80’lerde, ergenliğim 90’larda geçti. Bayramlar daha sıcaktı, ilişkiler daha samimiydi, cep telefonu yoktu… Ama bunları, geçmişe övgü olsun diye söylemiyorum, tespit yapıyorum. Cep telefonunun hayatımıza kattığı rahatlığı, kolaylığı saymaya başlarsak, hiçbirimiz geçmişe filan gitmek istemeyiz. Böyle karşılaştırmalar, kafamda hikayeler kurgulamama sebep oluyor. Eskiden sevgilimizi aradığımızda, ev telefonunu babasının açma ihtimali vardı. Bugün ev telefonu kullanılmıyor neredeyse. Biz, ev telefonunu bırak, cepten aramak yerine Instagram’dan ona mesaj atmayı daha konforlu buluyoruz. Ben bu değişimler üzerine hikayeler kurgulamayı seviyorum.

SON 20 YILDA DÜNYA DAHA ÖNCE YAŞAMADIĞI BİR DEĞİŞİMİ YAŞADI

Eski Türkiye’yi ve değerlerini özleyenlerden misin?

-Geçmişi hepimiz özleriz. Orada biz varız çünkü. Şimdiki zaman, bizi ne zaman darlasa, gelecek ne zaman bizi korkutsa, geçmişe sarılır, oradan birkaç anı bulur, ona sığınırız. Son 20 yılda, dünya daha önce yaşamadığı bir değişimi yaşadı. Bizler de buna tanık olduk. Bunların içinde de hikayeler var. Bu hikayelere kafa yormak, üzerine yazmak hoşuma gidiyor.

BİRBİRİMİZİ DİNLEMİYOR, SEVMİYORUZ. SABIRSIZ, EMPATİDEN YOKSUN VARLIKLARA DÖNÜŞTÜK. BENCİL VE ŞİŞİK EGOLARIMIZLA BİRBİRİMİZE ÇARPIP DURUYORUZ

Günümüz dünyasında, sence en çok eksilen hangi duygu oldu?

-Eksilmekten çok, değişime uğradı diyelim. O duygular hala var, sadece başka bir şeye dönüşmüş durumda. Ben bunları olumsuz bir yerden söylemiyorum. Tabii ki iyi kalpli, merhametli güzel insanlar hala var bu dünyada. Ama eskisi kadar birbirimizi dinlemiyor, sevmiyoruz. Sabırsız, empatiden yoksun varlıklara dönüştük. Bencil ve şişik egolarımızla birbirimize çarpıp duruyoruz. Ama şu da var: 1940’larda, 2. Dünya Savaşı’nda 40 milyondan fazla insan öldü. Dünyanın geçmişi, bugünden daha masum değil!

ÖNCE BİZ DEĞİŞECEĞİZ!

Herkesin birbirine kazık attığı, kendi çıkarlarını kolladığı, yırtmak için uğraştığı, birbirine şiddet uyguladığı, haksızlıkların tavan yaptığı, adaletin yerini bulmadığı… Nezaketini, inceliğini, saflığını kaybetmiş bir dünyada yaşamaktan senin de yorgun düştüğün oluyor mu?

– Eğri oturup, doğru konuşalım. Evet, bunların hepsi günümüz gerçeği. Yorulmaktan çok, üzülüyorum. Çünkü insan olan üzülür, bunları kendine dert eder. Dertten kastım da şu; Bizler ancak, işimizi elimizden gelen en iyi şekilde yaparak sözümüzü söyleyebiliriz. Ahlaklı olarak, dürüst olarak işlerimizi yaparsak… Merhamet arıyorsak, adaletsizliğe isyan ediyorsak, vicdanlı bir toplumda yaşamak istiyorsak, kadına şiddete karşıysak, önce bizler değişeceğiz. Bizler, o istediğimiz insanlar olacağız. Dünyanın sorunu bu bence; Talep ettiklerimizi, kendi dünyamızda, hayatlarımızda yapmamamız…

İŞİMİ İYİ YAPARSAM SÖZÜMÜ DE HİKAYEMİ DE ANLATMIŞ OLURUM

Sen kendini nasıl koruyorsun bu kötülüklerden, çirkinliklerden?

– Kendi dünyamı güzelleştirmeye çalışarak. Yazarak, çizerek, okuyarak. Bir çabam var en azından. Niyet etmek de güzel…

Küçük Prens gibi kendi gezegeninde mi yaşıyorsun?

– Alakası yok. Bağdat Caddesi’nde yaşayan, sosyal hayatı olan bir adamım. Kendimi korumakla ilgili bir çabam yok.

Engin Akyürek’ten O Uygulamaya Flaş Başvuru…

İyi de sen, hem ortadasın hem değilsin. Çok ortada gibi durup, aslında hiç ortada olmamayı nasıl başarıyorsun?

-Ortadayım ama sadece işimle var olmak istiyorum. Ben işimi iyi yaparsam, sözümü de hikayemi de anlatmış olurum. Daha fazlasına gerek yok. Büyük laflara gerek yok. Bülent Ortaçgil, Fikret Kızılok çok sevdiğim sanatçılar. Onlar, söyleyeceklerini şarkılarıyla söylediler, söyleyecekler. Biz onların hayatını çok bilmeyiz bile, bilmemize de gerek yok…

HERKES, HERKESİN HER ŞEYİNİ BİLMEK, ÖĞRENMEK İSTİYOR. AMA BAZEN DE BAZI ŞEYLERİ BİLMEMEK GÜZELDİR!

Haftada 2 kez kendisini manşette görmeyince huzursuz olan insanlar var. Hani, “Reklamın iyisi kötüsü yoktur, yeter ki gündemde olayım!” diyenler…

-Bunlar, 90’larda kalmadı mı ya? Özel kanalların ilk çıktığı zaman oluşan bir kültür bence. Artık bugünün dünyası daha gerçek… ve acımasız… İşinle var olmak esas… Ama herkes, herkesin her şeyini bilmek, öğrenmek istiyor. Ama bazen de bazı şeyleri bilmemek güzeldir! Ben oyunculuğun Türkiye’deki algısının biraz yanlış olduğunu düşünüyorum. Oyuncuların aslında kendilerini çok anlatan ve çok konuşan insanlar olduklarını düşünmüyorum. Biraz böyle içeride olan bir şey bence. Tarihçilik nasıl bir araştırmaysa, oyunculuk da bir araştırma aslında, bir karakter araştırması…

HİKAYE KÖTÜYSE İSTEDİĞİN KADAR İYİ OYNA, OYUNCULUĞUN BİR ETKİ YARATMAZ!

Millet, ölüp bitiyor sana. Ama bu seni şımartmamış görünüyor. Pek çok erkeğin böyle bir tezahürat karşısında, egosu tavan olurdu! Sen yoksa, gizli narsist filan mısın? Alçak gönüllüyü oynuyor olabilir misin?

-Bütün bunları oynuyorsam, Oscar almam lazım bence! Mesleğimi yapıyorum, sevilmek, beğenilmek, ilgi görmek, bu işin özünde var zaten. Sizi bu mesleğe davet eden duygu beğenilmek ve onay görmek. Ama bütün bunlar şımarmanızı gerektirmez. Bir de 2021’de şımarmak falan komik geliyor, işimizde profesyonel olmamız gereken bir çağdayız. Bu arada, Türkiye’deki ve yurt dışındaki başarı, tabii ki sadece benim başarım değil. Hikayenin, projenin bir gücü var. Siz, istediğin kadar iyi oynayın, hikayeniz kötüyse, bir etki yaratmaz.

EN BÜYÜK İLTİFAT: RESMEN O ADAM OLMUŞ!

Oyunculuk yapmazsan ölür müsün…

-Oyunculuk hep yapmak istediğim iş. Beni çok heyecanlandırıyor. Ama hiçbir şey ölmeye değmez! Yazmak da hep olacak hayatımda. Bunu da biliyorum. Kağıt yoksa kafama yazarım…

Oyunculuğunla ilgili en çok hangi yorumlar ayaklarını yerden kesiyor?

-“Resmen o adam olmuş!” lafı. Bu, benim oyunculuğu algıladığım yer. Yani başka biri olma haline geçiş. Oynamak değil de o olmak… İnsanları o adam olduğuma inandırabiliyorsam, çok mutlu olurum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son Haberler