Ana SayfaÜnlülerEkin Koç: Film Yüzünden Sosyal Hayatım Etkilendi!

İlgili Postlar

Ekin Koç: Film Yüzünden Sosyal Hayatım Etkilendi!

Ekin Koç: Film Yüzünden Sosyal Hayatım Etkilendi! Bu hafta vizyona giren ‘Bizim İçin Şampiyon’ filminde rol alan başarılı oyuncu Ekin Koç, verdiği röportajda filmin hazırlık aşamalarını, çekimlerde yaşadıklarını ve gerçek hikayenin ayrıntılarını anlattı. İşte haberimiz hakkında merak ettiğiniz tüm detaylar…

Ekin Koç çapkınlık turunda

Ekin Koç: Film yüzünden sosyal hayatım etkilendi!

Ekin Koç: Film yüzünden sosyal hayatım etkilendi! Efsane yarış atı Bold Pilot sayesinde aşk yaşamaya başlayan Halis Karaman  ve Begüm Atman’ın hikayesini konu alan ‘Benim İçin Şampiyon’ filmi vizyona girdiği ilk günden beri büyük bir ilgi görüyor. Begüm Atman’ı Farah Zeynep Abdullah, Halis Karataş’ı Ekin Koç ve Özdemir Atman’ı Fikret kuşkan’ın canlandırdığı filmde izleyiciler oyuncuların performansına şapka çıkarttı.

“Bizim İçin Şampiyon” da profesyonel jokey olan Halis Karataş’ı canlandıran Ekin Koç, film hakkında tüm ayrıntılarını Sonat Bahar’a anlattı. İşte o röportaj…

Halis Karataş - Begüm Atman
Halis Karataş – Begüm Atman

Ekim Koç kimdir?

Ben çabuk pes ederim

– Bu filmin en önemli mesajlarından biri de vazgeçmemek. Sizin hayatında tutkuyla bağlı olduğunuz vazgeçemediğiniz bir şey oldu mu?

– Olmadı galiba. Bir taraftan rekabeti seviyorum, çıta koyan, engelleri aşmayı seven bir yapım var. Ama diğer yandan çabuk pes ederim. Olmuyorsa çok zorlamam, küserim. Sadece insana değil, yaptığım şeye küsebilirim. Ama Halis Karataş, pes etmiyor. Filmde pes etmeyen, istediğini yapmak için kılı kırk yaran, canını dişine takan kişiyi çıkarabildiysem ne mutlu… Eğer Bold Pilot’la anlaşamasaydım, onu değiştirip başka ata geçerdim. Israr etmezdim onun gibi. Ama o öyle yapmıyor, uğraşıyor. Benim hevesim kırılır. Beceremiyorsam bırakırım.

Şanslıydık, Halis Karataş’la görüşebildik

– Aile ile de tanıştınız sanırım.

– Tabii. Halis Karataş’ın çok yoğun bir yarış temposu var, hâlâ haftanın iki günü yarışıyor. Onu yakalamak mümkün değil. Ama şanslıydık, görüştük, Adana’daki yarışını izledik, yemek yedik. Begüm’le olan ilişkisi üzerine sohbet ettik. Zeynep ve Lale Hanım’la, yani Atman Ailesi’yle daha çok vakit geçirdik. Çok tatlı insanlar, hoş sohbetler. Şanslıydık böyle insanlar oldukları için.

– Bu rol, bir oyuncu için epey zorlayıcı olmalı. Elinize senaryo ilk geçtiğinde neler düşündünüz?

– Hiç bilmediğim bir hikaye vardı elimde. Senaryoyu okuyana kadar Bold Pilot’ı hiç bilmiyordum. Bold Pilot Gazi Koşusu’nu kazandığında, 1996 yılında, dört yaşımdaydım.

Güvenliğin nasıl sağlanacağı soru işaretiydi

– Senaryo sizi hem okuyucu hem de oyuncu olarak çok etkilemiş olabilir ama sonuçta size teklif edilen şey bir jokey gibi at binmeniz… Bu biraz iddialı…

– Bunu uzun uzun düşündüm ama bana bu teklifi yapanlar da düşünmüştür dedim. At meselesine yabancı değildim aslında, konkur stili binmiştim, jokey stiline dair fikrim yoktu. Ama at binmenin nekadar tehlikeli olduğunu biliyorum. ‘Nasıl yapacağız, güvenlik nasıl sağlanacak?’ bunlar çok önemli soru işaretleriydi. Güvenlik çok önemli bir sorun, bir kaza geçirirsin, kariyer falan kalmaz ortada, bırak kariyeri hayatın söz konusu. Ama sette çalışan herkes güvenlik konusunda taviz vermedi, güvenlik açığı yoktu.

– Bir oyuncu olarak insanın içini gıcıklayan bir rol mü bu?

– Tabii bir mücadele var. Hem tahrik ediyor, hem de motive ediyor. Çünkü karşında bir engel var. Bu ister istemez bir rekabet, onu aşma hissi doğuruyor. Kafa kurcalıyor sürekli, içinde büyüyor insanın. Hep yaptığım şeyi yapsam, rutine bağlayan her şey gibi o da sıkıcı hale gelirdi. Bu yeni bir şey ve beni çok motive etti bu rol. Bu tür rollerin insanı çeken taraflarından biri de şu; sadece karakterperformansı sergilemiyorsun, bir yandan fiziksel performansım da söz konusu. Esas mücadele oradaydı. Dört ay sadece bu işle uğraştım. At, diyet, spor… Başka hiçbir şey yapmadım. Zaman ilerledikçe psikolojik boyutu devreye girdi. Sosyal hayatım etkilendi, kurduğum ilişkiler değişti,sürekli bir at dünyası içindeydim, rutinim değişti. Çekimlerle birlikte altı ay sürdü bu.

35 saniyeden sonra bacaklarım zangır zangır titriyordu

– Nasıl bir düzenle hazırlandınız?

– Sabah uyanıp ya ata gidiyordum ya da spora. Sürekli bir diyetisyenle çalıştım. Bana paketle geldi yemeklerim, her şey ayarlıydı. Ata gitmeye başladığım ilk zamanlar hemen canlı ata geçmedim, mekanikle başladık. Çünkü bacaklarımın güçlenmesi gerekiyordu. İlk zamanlar 35 saniyeden sonra bacaklarım zangır zangır titriyordu. İlerleyen zamanlarda üç-beş dakikalara çıkarabildim. At binme işi bitiyor, spora gidiyordum…

– Ciddi spor yapıyor muydunuz daha önce?

– Bizim spor salonunda yaptığımız spor değil onu anladım. Bu başka bir şey. At binmek çok ciddi bir spor.

Nolur hamburger yiyeyim diye diyetisyeni aradım

– “Offf bu ne ya” demediniz mi hiç?

– Demez miyim, kaç kere hem de. Çünkü o rutin boğucu bir şey. En çok o yordu beni. Ama Halis’in bana ilham olan mücadele hissi devam etmeme neden oldu. Sonuçta bir iş yapıyorum, bir vaatte bulundum insanlara. Bunu bırakamazdım ki… İki ay sonra eve gidip kek yemeğe başlayamazdım… Mesela inmem gereken kiloya inememişim, bu yüzden sete çıkamıyoruz, böyle bir şeyin pişmanlığıyla baş edemezdim. Kendimi motive etmeyi başardım. Küçük aralar verdim, iki gün tatile gittim, diyetisyenden bir gün hamburger yeme izni kopardım. “Nolur hamburger yiyeyim” diye diyetisyeni aradığım oldui. O tek hamburger beni birkaç hafta götürüyordu. 10 kilo verdim.

Bazı atlarla bariz biçimde anlaşamadık

– Atları sever misiniz?

– Severim ama hepsini degil, tıpkı insanlar gibi. İnsanın da bazısıyla ısınamazsın. Bazı atlar vardı, bariz biçimde anlaşamadık, kim

– Kaç kez düştünüz?

– Bir kez düştüm ama ben çok temkinliyimdir. Pimpirikli biriyimdir. Hocam Kıvanç Tüysüz işinde çok iyiydi. Hiçbir şeyi riske atmıyordum. Üç gün geç koşayım ama riske atmayalım mantığında ilerledik. . Mesela starting box’tan çıkmak, atla dört nala koşmak, şaha kalkmak… Dışardan nasıl görünüyor bilmiyorum ama epey hızlı koşuyoruz o karelerde. Dengen kaybolsa, at bir ses duysa, dikkatin dağılsa yandın. Hazırlık sürecinde bazı yarışlar izledik, oradaki kazalara inanamadım. Düştüğümü düşünsene… Ayağımı kırdım, film yarıda kaldı ya da başka oyuncu buldular. Zordu zor…

– Tüm o şaha kalkma, aşamalarında korkmadınız mı?

– Hep o korku var. Belli bir hızdan sonra ister istemez korkuyorsun.

– Atla insan arasında telepatik bir durum var galiba…

– Kesinlikle öyle… Atın üstündeki insan aklından geçirdiği şeyi ata hissettirebiliyor. Bütünleşip bir oluyorsun atla. Bir süre geçince at senin ne yapmak istediğini hissediyor. Evli çiftler birbirini tanır ya, onun gibi…

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son Haberler