Dila Tarkan, Trendyol’un Instagram hesabından canlı gerçekleşen “Mert Vidinli’yle Sıkıştıran Sorular” programının konuğu oldu. İşte o röportajın detayları…
Aşık Olmadan da Sevebilirsin
Hangisi daha kötü senaryo: Kimselere aşık olamamak mı her aşkınızın kötü bitmesi mi?
İkisi de birbirinden beter… Vazgeçtim yok yok, her aşkın kötü bitmesi daha beter. Çünkü insanın yıpranmaktan artık ne kimseye güveni ne de inancı kalır. Kimseye aşık olamamak da çok kötü tabii ama en azından aşık olmadan da sevebilirsin. Olmaz mı ya, olur bence.
Affetmek mi unutmak mı?
Unutmak bir koruma kalkanı. Vücudumuzun kendini korumak için geliştirdiği bir refleks gibi. Affetmekse olgunluk gerektirir. İnsanı kökünden rahatlatıp o konudan arındırır. O yüzden mümkünse affetmek, affedip yoluna devam etmek…
Bir insan için hangisi daha ağırdır? İhaneti bilip de susmak mı, habersiz yaşamak mı?
Bilip de susmak. Habersiz yaşamak da çok üzücü ama en azından habersizsin, mutlusun, hala bir inancın ve güvenin var. Bilip de belli sebepler yüzünden susmak çok ağır. İnsanın inancını, güvenini, neşesini, her şeyi alıp götürür.
Aşkın karşıtı: Nefret mi kayıtsızlık mı?
Nefret. Çünkü ikisi de çok yüklü hisler. Duygu kategorisinin iki farklı ucu. Kayıtsızlık bence tamamen farklı bir şey, duygu eksikliğinden yani.
Beyaz yalan ne zaman hoş görülebilir: Sevdiğiniz zaman mı sevildiğiniz zaman mı?
Sevdiğim zaman. Çünkü insan sevdiği zaman bazı şeyleri affetmesi veya mazur görmesi daha kolay oluyor.
Hatır için çiğ tavuk… Yenir mi, yenmez mi?
Yemek konusunda seçiciyim, mümkünse kimse benden çiğ tavuk yememi istemesin. Daha mantıklı isteklerle gelinirse sevinirim (Gülüyor)…
Mantık mı içgüdü mü?
İçgüdü… 3-4 sene öncesine kadar sadece içgüdülerime ve duygularıma göre davranır, hayatımı öyle yaşardım. Neyse ki sonradan biraz da mantık girdi işin içine. Ama şu an bile hala yüzde 70 içgüdü, yüzde 30 mantık.
Geleceğe Gitmek Beni Korkutur
Bir şeyi gece planlamak mı sabah planlamak mı?
Gece planlanan şeyler sanki bir yarım kalıyor. “Aa tamam, yarın bakarız, konuşuruz” oluyor hep. O yüzden gündüz sakin kafayla, biraz daha iş bitirici bir modla sabah.
Zaman makinesi icat ettiniz, nereye giderdiniz: Geçmişe mi, geleceğe mi?
Geleceğe gitmek beni korkutur. Çünkü gördüklerimden sonra kesin farklı yapmak isteyeceğim şeyler olurdu. Bu sefer de geri dönüp onları değiştirmeye çalışır, her şeyi rayından çıkarırdım. Geçmişe gitmek hepimiz için daha hayırlı. Bir de birçok farklı döneme gitmek isterdim. Dinozorların çağıyla başlayıp günümüze kadar çok durak var!
Sizce hangisi daha avantajlı: Zengin ve çirkin doğmak mı, fakir ve güzel doğmak mı?
Duruma avantaj olarak bakacaksak zengin ve çirkin. Günümüzde estetiğin geldiği noktaya bakarsak o kadar parayla kimsenin çirkin kalma şansı yok. Estetikle insanlar o kadar değişiyor ki yakında herkes komple Instagram filtrelerine dönüşecek. Bence önemli olan zengin, fakir, güzel, çirkin değil; bu hayatta şanslı ve iyi kalpli olmak. Bu ikisi olunca insanın önüne doğru kapılar açılıyor.
Abla olmak mı kardeş olmak mı?
Ben ablayım. Ama kardeş olmak daha güzel. Kardeş olunca daha az sorumluluğunuz oluyor. Aileniz ilk çocukta bütün sınavlarını atlatmış oluyor. Daha rahat büyüyorsunuz. İkinci çocuklar her zaman daha şanslı.
İstanbul’un: Anadolu Yakası mı Avrupa Yakası mı?
Geçen seneye kadar hep Anadolu tarafında oturdum. Ailemin büyük kısmı, çocukluk arkadaşlarımın çoğu da o tarafta. Ama hayatımın yüzde 90’ı Avrupa tarafında geçiyor ve bu tarafa taşındıktan sonra lokasyonun ne kadar önemli olduğunu anladım. Sakinlik ve güzellik bakımından Anadolu Yakası. Fakat Avrupa Yakası’nda çok çok daha mutluyum.
İmkan olsa hangisini seçerdiniz? Tüm müzik aletlerini çalabilmek mi, bütün sporları yapabilmek mi?
Valla ikisi de çok iyi olurdu. Bu arada bir sürü sporda aslında başarılıyım, çocukluğumdan beri denemediğim sayılı spor kalmıştır. Ama bu soruya bütün müzik aletlerini çalabilmek diyeceğim çünkü müzik, hayatımda inanılmaz yer kaplıyor. Günümün gidişatını bile değiştirebilecek bir etkiye sahip. Ah bir de sesim güzel olaydı… Beni kimse tutamazdı (Gülüyor)…
Murat Cemcir’den Dila Tarkan Hakkında Şok Gelişme..
Gelsin Uykusuz Bir Gece
Sofrada hangisine tahammül daha zordur? Obura mı gevezeye mi?
Ben de çok konuşan biriyim. O yüzden herhalde obura tahammül daha zor olurdu. Sofradakilerden çok yemekle ilgilenmesi insanı bir tık sinir edebilir. Evet evet, eder.
Asla hatırlamadığınız biri size çok samimi davranıyor… Yekten hatırlamadığınızı mı söylersiniz, dolambaçlı sorularla kim olduğunu mu anlamaya çalışırsınız?
Ayyy bu bazen oluyor, eğer siması tanıdıksa genelde hatırlamadığımı çaktırmıyorum, sohbetin bir yerinde zaten hatırlıyorum. Ama eğer yüzünü bile hatırlamıyorsam o zaman direkt hatırlamadığımı söylüyorum.
Eve yatılı misafir geldi, horlamasından uyunmuyor. Uyandırır mısınız uykusuz mu kalırsınız?
Eğer çok yakınımsa uyandırırım, hiç çekinmem. Yok eğer çok samimi bir arkadaşım değilse geçmiş olsun, gelsin uykusuz bir gece!
Uçakta habire omuzunuzda uyuyan bir amca var… İnce ince ittirir misiniz, hostese mi şikayet edersiniz?
Koronadan önce olsa kesin ince ince ittirirdim. (Gülüyor) Ama şu an amcam bir zahmet sosyal mesafeye dikkat etsin. Karşımdakiyle çözmeye çalışırım, kimseyi şikayete gerek yok.