Uzun bir süre ekranlara dönen Devrim Yakut çok özel bir röportaj yaptı. Hem kendisi, hem de dizi hakkında samimi açıklamalarda bulunan Devrim Yakut “Her karanlık noktanın arkasında büyük hikayeler var.” dedi. İşte o açıklamalar;
Rol aldığınız “Camdaki Kız” dizisi seyirciden tam not aldı. Neler hissediyorsunuz?
Çok teşekkür ederim… ‘Camdaki Kız’ öyküsü, rejisi ve kadrosuyla içinde olmaktan mutluluk duyduğum bir iş oldu. İlk bölüm yayınlanana kadar çok hummalı, yorucu bir çalışma aşmasından geçiyorsunuz. Oturup izlediğinizde, değdiğini görüyorsanız, tüm yorgunluğunuz geçiyor. Bizde de öyle oldu.
Dizide hayat verdiğiniz Gülcihan, eşine karşı kırgınlıkları olan ve evlatlarına sığınan bir kadın. Siz Gülcihan’ı nasıl yorumlarsınız?
Gülcihan, bu ülkedeki pek çok kadınla aynı kaderi yaşıyor ne yazık ki… Isısı, sevgisi eksik bir evlilikte kalbindeki kocaman boşlukları evlatlarıyla doldurmaya çalışan bir anne. Bana kalırsa, orada da pek başarılı olduğu söylenemez. Dengeleri kaymış her ilişkide olduğu gibi, Gülcihan’ın çocuklarıyla ilişkisinde de sağlıksız bir durum var. İlerleyen bölümlerde, Gülcihan’ın hikayesini daha net göreceğiz.
Koroğlu Ailesi’nin tutumlu halini nasıl yorumluyorsunuz? Adeta varlık içerisinde yokluk çeken bir aile gibi…
Koroğlu Ailesi’ndeki “tutumluluk” gibi görünen mesele de hastalıklı bence. Takıntılı bir durum. Tutumlu olmakla aşırı cimrilik arasında büyük fark var.
Rafet’in bu takıntısı, tüm aileyi sağlıksız bir hale getiriyor. İlerleyen zamanlarda, bu durumun nedenlerini de görecek seyirci…
GÜLCİHAN ‘İYİ Kİ’LERİM ARASINDA OLACAK
Gülcihan’ın çocuklarıyla farklı ilişkileri var. Sedat’ı daha fazla kollarken, odasından çıkmayan büyük oğlu ile neredeyse hiç iletişimi yok. Kızı Selen’le ise dost gibi… Bu konu hakkında neler söyleyeceksiniz?
Bu dizide gördüğünüz her karanlık noktanın arkasında büyük hikayeler var. Şu kadarını söyleyeyim, bu aile içinde neredeyse tüm dengeleri kuran kişi Selen.
Annesinin hep yanında, onun zaaflarını iyileştirme çabasında, babasıyla ailenin arasındaki köprüyü kuran da hep o. Dolayısıyla Gülcihan’ın sırdaşı, arkadaşı Selen.
Bir de Gülcihan sanki içine atan bir karakter, sizce söyleyebilse eşine ve çocuklarına neler söylerdi?
Gülcihan’ın bütün hikayesi söyleyemediklerinde zaten. O yüzden bu soruya cevap verirsem, yine ipucu vermiş olurum. (Gülüyor) O yüzden bırakalım seyircimiz izlesin ve görsün.
Bugüne kadar sizi hep bambaşka rollerde, hep farklı renkte karakterlerle izledik. Gülcihan’ı, bu yelpazede nereye koyarsınız?
Ben hep beni oynamak için heyecanlandıran rolleri seçmeye gayret ettim. Gülcihan da, zamanla göreceğimiz hüzünlü hikayesiyle, derinliği olan bir karakter olduğu için beni heyecanlandırdı. İleride “iyi ki”lerim arasında olacağını düşünüyorum.
Yazmak meselesine aşık oldum
Sizinle tanışmak, konuşmak da ayrı bir keyif, çünkü hep pozitif ve güler yüzlüsünüz. Bu enerjinizi neşenizi neye borçlusunuz?
Öncelikle çok teşekkür ederim. Böyle algılanmak benim için büyük mutluluk… Sorunuza gelirsek, bu karanlık, artık neredeyse yaşamanın her geçen gün daha da zorlaştığı dünyada pozitif kalabilmenin bir “seçim” olduğunu düşünüyorum.
Ben kaygı, öfke, endişe duygularıyla ilerleyebilen biri değilim. Hayat çok kısa ve her şeye rağmen, çok güzel… Neşemin ve pozitifliğimin kaynağı sanırım hep bardağın dolu tarafına bakmayı seçmem…
Pandemi dönemini iyi değerlendirenlerdensiniz… Yakın zamanda bir kitabınız da çıktı, “Aklımın Aynalı Çarşısı” adıyla. Nasıl başladı kitap yazma süreciniz? Devamı da gelir mi?
Senelerdir hayalimdi yazmak. Ancak ne öyle bir zamanım oluyordu, ne de ne yazacağımı biliyordum. Hayatımıza pandemi girip evlere kapanınca, bilgisayarın başına oturdum. İlk öyküyü bitirdikten sonra da kalkamadım başından.
Benim için tılsımlı bir süreç oldu ve yazmak meselesine aşık oldum. Kitap okurlarla buluşup, beni çok heyecanlandıran yorumlar alınca heyecanım daha da arttı. İkinci kitabı yazmaya başladım bile.
Ama bu tempoda ne zaman biter ve okurla buluşur, onu bilemiyorum.
Kitabınızın gelirini de çocuk sağlığıyla ilgili bir kuruma bağışladığınızı duyduk…
Evet ilk kitabımın bana ait gelirinin tamamını çocuklarla ilgili önemli çalışmalar yapan bir vakfa bağışladım. Bunun tek sebebi var. En büyük ibadetin paylaşmak olduğunun öğretildiği bir ailede büyütülmüş olmam. Kendi payıma bunu yaparken de kitabımı okuyan her okuyucuyu elinden tutup bu yardıma ortak etme niyetim.
Çünkü çocuklar sağlıklıysa geleceğimiz sağlıklı olur diye düşünüyorum. Bu niyete ortak olan her okuyucuya da buradan kalp dolusu selam yolluyorum.