Rol aldığı filmin çekimi sırasında ayağı kırılarak hastaneye kaldırılan, oksijen tedavisi sırasında sara nöbeti geçirdiği ve şuuru kapandığı belirtilen Cem Özer’den haber var! Cem Özer, tedavisinin devam ettiği İstanbul Florence Nightingale Hastanesi’nde düzenlenen basın toplantısında, sağlık durumunu hakkında bilgi vermiş, sağlık durumunun daha iyiye gittiğinin müjdesini vermişti. 42 gün yoğun bakımda kalan Cem Özer kendi cenazesi için konuşarak hayranlarını şaşırttı. İşte Detaylar…
Cem Özer’den Samimi Açıklamalar!
42 gün yoğun bakımda kalan Cem Özer Posta’dan Suna Akyıldız’a konuştu. İşte o röportajdan dikkat çeken sohbetler…
Zaman kavramını kaybettim…
Çok geçmiş olsun. Hepimizi korkuttunuz. En merak ettiğim soruyla başlıyorum. Neden dublör kullanmadınız?
Bu tür tehlikeli sahneler için başka teknikler var, düşmeden montajla düşmüş gibi gösterilir. Ama yönetmenimiz Sinan Çetin daha gerçekçi olmasını istedi, atlamamı, düşmemi tercih etti. Bizim iş biraz gaz verme işidir. Setten “Abi yapma!” diyenler oldu. “Alt tarafı iki buçuk metrelik çukur. Ben zaten 1.87’yim. Ne var, atlarım” dedim. Sinan da “Atlar” dedi, gazı verdi. “Atlayacağım yeri göreyim. Önlemleri alalım” dedim. İki kat boş koli, onun üstüne sünger koyulur böyle sahneler için. Koli bulunamadı. İki tane yastık geldi altına. Çukurun üstü açılmadı. Ben de göremedim düşeceğim yeri. Koştuğum istikametteki duvara çarptım, üç yerinden kırıldı ayak.
Hastaneden ilk gelen görüntülerde sadece ayak kırığı gibiydi. Ama sonra uzun süre yoğun bakımda kaldınız.
O sadece bir kırık değil üçlü ve çoklu kırık. Kırılan kemiklerden biri dokuyu zedelemiş. Orada lezyon oluşturmuş. “O lezyonla çalışırsan iltihap olur” dediler. Onun üzerine İsrail’den gelen bir formülü kullanarak suni deri yapıştırdılar. Derinin yerine deri yapıştırıldı yani. “O şekilde gönderemeyiz seni” dediler. Ama Sinan bana baskı yaptı, ben doktorlara baskı yaptım. Hızlı iyileştirmek için ‘Hiperbarik oksijen tedavisi’ yapıldı, bünyem tepki verdi. Hava embolisi oluştu. Aslında biraz kaprisli olmanın, burnu havada olmanın, “Ben yapmam kardeşim” demenin faydası var herhalde. Bunu da 60 yaşında öğrendim.
Sinan Çetin bu süreçte sağlık masraflarınızı karşıladı mı?
Hayır. Sigorta da yapmadı. Sette kimse sigortalı değildi. Üstüne kırık ayakla bir gün set bozulmasın diye ısrarla devam ettim. Afyon’da ayağımı geçici alçıya aldılar. “Biz bu kırığı burada ameliyat edemeyiz, İstanbul’a gidin” dediler. Madem bu kadar zor ve tehlikeli bir ameliyat bu, dünya çapında iyi olduğunu bildiğim bir hoca var, Prof. Dr. Azmi Hamzaoğlu. “Bari ona yaptırayım” dedim. Bu kez de “O kazıkçı” dediler. Sponsor bir hastane buldular. “Orada yaptır” dediler. Kabul etmedim. İsmini bile duymamışım… Ertesi güne set organize edilmişti. “Aman iptal olmasın iş. Çekelim sahneyi, ondan sonra İstanbul’a giderim” dedim. Ve sonuç bu oldu…
İyileşince yarım kalan filme devam etmeyi düşünüyor musunuz?
Sinan ile bir noktada anlaşırsak bunu düşünürüm. Ama Sinan’ın öyle düşündüğünü sanmıyorum. Benim sahnelerimi baştan çekecek herhalde. Ya beni oynatacak ya da beni çıkarıp sahneleri baştan çekecek. 10 misli fiyata mal olacak.
İstediği hastanede tedavi olmadığınız için mi aranız açıldı?
Kırık ameliyatının ücreti isteniyor. O da yüzde 50 indirimli. Azmi hoca “Sen merak etme Cem’ciğim, ben gerekeni yaparım” dedi. Ben bir şekilde ödedim parayı. Şimdi Sinan’dan bir adım bekliyorum. Epeydir görüşmüyoruz. 10 gün oldu. İlk gün gelmişti yoğun bakımdayken bir de çıktıktan sonra o kadar.
Her şeyi cebinizden mi ödüyorsunuz?
Evet. Hallediyoruz çok şükür Sinan Çetin’e muhtaç değiliz.
Sinan Çetin bu duruma ne diyor?
Mağdur olduğunu söylüyor. “Filmim yarım kaldı” diyor. Bir tuhaf işte. Ben daha mağdurum.
Emekliliğiniz var mı?
Yok. Hayatımda sosyal garantiler yaptırmamış biriyim.
Çok şükür ben ölmeden cenazemi yaşadım…
Yoğun bakım sürecini merak ediyorum… Hayatınız film şeridi gibi geçti mi gözünüzün önünden…
Yok. Altı gün uyutulmuşum, iki gün sandım. Zaman kavramını kaybettim. Uyutulduğum dönemde her şeyi algıladım diyemem, algılamadım da diyemem. Çok acayipti. Algılıyorsun ama anlamıyorsun. “Burada ne yapıyorum?” diye düşündüm. “Ölmek böyle bir şey herhalde. Demek insan öldükten sonra son bir iki gününü hatırlıyor” dedim.
Siz yoğun bakımdayken eski eşiniz Nurgül Yeşilçay destek oldu mu?
Nurgül ile hiçbir sorunumuz yok. Hastaneye geldi. Hastanenin kafesinde fotoğraf çekmek isteyenler olmuş. Sosyal medyada paylaşmamalarını rica ettik. Gündemi meşgul etmeyi sevmiyorum. Böyle zamanlarda insan dostunu ve düşmanını anlıyor galiba…Aynen öyle. Benim ıskaladığım, beni ıskalayan çok insan olmuş. Onu gördüm. Ummadığımız insanlar geldi. Gözlerimiz dolu dolu oldu. İyi ki benim başıma bir şey geldi de öğrendik.
Kendi cenazenizin nasıl olacağını hiç düşündünüz mü?
Ben çok merak ederdim. Çok şükür ben ölmeden cenazemi yaşadım. Artık cenazelere gitmiyorum. Marka eşarplar, gözlükler, tabutun başında selfie’ler falan… Benimkine hayatına gerçekten dokunduklarım, sevenler gelsin. Öyle küçük bir camiden kalksın, Teşvikiye falan olmasın.