Geçtiğimiz sene Covid 19 ‘a yakalanıp ölümlerden dönen usta oyuncu Burak Sergen, “O dönemi hayatımdan çıkarmak istiyorum, hiç yaşamamış sayıyorum” dedi. Ünlü oyuncu, Pandemi sürecinde zor günler yaşadığını, sağlık sistemimiz hakkındaki düşüncelerini, yeni kurduğu tiyatrosunu ve oğluyla ilişkisini de anlattı… Çarpıcı açıklamalarıyla Burak Sergen röportajının Detayları Haberimizde…
Burak Sergen: Oynayacağım Rolleri Hep Seçerim
Burak Sergen ‘den Çarpıcı Açıklamalar: “Entübe Oldum…Aldatıldım…”
Usta sanatçı Burak Sergen, GÜNAYDIN ‘a çok özel açıklamalarda bulundu. İşte o Rçportaj;
- “Geçen yıl hem sağlığınızla ilgili hem de özel hayatınızda zor günler yaşadınız. Buna dair neler söylemek istersiniz?”
“O dönemi hayatımdan çıkarmak istiyorum, hiç yaşamamış sayıyorum. Çok zorlu bir süreçti. Her açıdan beni çok kötü etkiledi. Öldüm ve geri döndüm desem yanlış olmaz. Yaşama şansım yüzde 2’ymiş. Yüzde 98 ölür demiş doktorlarım. Ama demek ki daha yaşamam gerekiyormuş. Entübe sürecini de yaşadıktan sonra artık ölümden korkmuyorum. Entübe zaten tama yakın bir ölüm anlamına geliyor. Hastaneden çıktıktan sonra uzun süre yürüyemedim. Birçok ilaç kullandım. Uzun süre tedavigördüm. Yoğun bakımda günlerce kalmak zorunda kaldım. Bu insanı çok kötü etkiliyor. Allah kimseye yaşatmasın. Beni hayata oğlumun duaları döndürdü. Pandeminin en ağırını ben geçirdim diyebilirim. O süreçte çok arkadaşımı da kaybettim. İnsanlığın geçirdiği en büyük salgınlarından biri. Teknoloji ne kadar ilerlemiş olursa olsun, insanoğlu bu salgın karşısında aciz kaldı.Neyse ki, aşılanma süreciyle birlikte insanlar artık daha hafif geçiriyor. Mutlaka herkes aşısını yaptırsın. Salgınla mücadele için çok önemli bu…”
- “Türkiye’nin salgınla mücadelesini nasıl değerlendiriyorsunuz?”
“Ülkemiz bu süreçten yüzünün akıyla çıktı. Salgınla çok başarılı şekilde mücadele edildi. Aşıyı bulanlar bile Türk.”
Dışarıdan Tiyatrocu Olunamaz…
- “Oyunculuk sektörüne TRT’de başladınız değil mi?”
“Evet, çok önemli isimlerle TRT 1’de dizi yaparak bu sektöre girdim. O zamanlar dizide oynamak çok seçkin bir şeydi. Sektörde dublaj yapan ayrı, tiyatro yapan ayrı, dizi çeken ayrıydı. Şimdi artık herkes her şeyi yapıyor. Dışarıdan nasıl doktor avukat olamıyorsak, dışarıdan tiyatrocu da olunamaz. Bunun da akademik açıdan eğitimi var. Bu işin okulunu okumuş insanlarla oynamak benim her zaman tercihimdir. Bu sene sanat yaşamımın 40. yılındayım. Bu zamana kadar istikrarlı biçimde oyunculuk yaptım, zaten mühim olan da istikrardır. Bir-iki diziyle popüler olup da kaybolmak yerine istikrarlı biçimde oyunculuğunu devam ettirmektir önemli olan. Aksi takdirde yaptığınız iş ciddiye alınmaz. Özellikle pandemi süreci sonrası seyirciler de daha seçici davranıyor. İyi filme, iyi tiyatroya gitmek istiyorlar.”
- “Sanat yaşamınızda kendinizi nerede görüyorsunuz?”
“Daha yolun başında görüyorum kendimi. Yapacak çok şey var. Sanatta ben oldum dediğiniz zaman gerilemeye başlarsınız. Sanatta trendleri ve yenilikleri takip etmek zorundasınız. Ben bu yeniliği yapmam diye bir şey yok. Ne teorik ne de pratik olarak geride kalmamak gerekiyor. Edirne’nin ardını da takip etmeliyiz. Ben yıllar önce Amerika’da Broadway’de ‘Neyzen’i oynamıştım. Hatta o zaman ülkemizde ufacık bir haber olmuştu ama Amerika’da tam sayfa haber yapılmıştı. Bunu görünce de üzülmüştüm. Ben yurt dışında ülkemi temsil etmek için gitmiştim çünkü. Ülkemi de insanını da çok seviyorum. Ülkem insanının hep daha iyi olmasını istiyorum. Bu toprağın sanatçısıyım, tarihimizden, kültürümüzden ve gelenek-göreneklerimizden besleniyorum. Zaten böyle de olmalı. Teknoloji sanatta çok ileri bir noktaya gitti ama ülkeler sanat alanında yeniden özlerine dönmeye başladı, yani geriye gidiliyor. Geçmişteki klasiklerin günümüzdeki yansımasının peşine düştüler….”
- “Sanatçı muhalif mi olmalı sizce?”
“Genelde sanatçı muhaliftir çünkü muhalif kanaldan beslenirler. Ama bu muhaliflik bizim anladığımız muhaliflik değil. ‘Her şeye karşı geliyorum, hiçbir kural tanımam, her şeyi eleştiririm çünkü ben sanatçıyım’ demek değil. Ahlaki değerleri, geleneklerimizi, toplumsal değerleri göz ardı ederek muhaliflik yapılmaz. Yapan da zaten sanatçı değildir. Sanatçıyı rol-model alanlar da olduğu için yanlış mesajlar vermemek gerekiyor. Vicdanlı, ahlaklı, örfüne, adetine, geleneklerine bağlı sanatçılar rol model alınmalı derken işte bunu söylüyorum. Sanatçılar doğru mesaj vermeli. Her şeyi eleştirmek muhaliflik anlamına gelmez. Güzel yapılan işleri de takdir etmeliyiz. Bir söz var ‘Yiğidi öldür ama hakkını yeme’ diye. Yani sırf muhalif olacağım diye hak da yememek gerekiyor. Bakın sağlık sistemimiz gayet iyi. Bunu görmezden gelip, sadece eleştirmek olmaz.”
“Ahlaklı, Örfünü, Adetini Bilen İnsanlar Çoğalsın”
- “Bayram mesajınız nedir?”
“Herkesin bayramı kutlu olsun. Bu bayramla birlikte dünyaya barış gelsin, savaşlar bitsin artık. Özellikle Ukrayna’daki çocukları görünce çok canım acıyor. Umarım bu savaş bir an önce son bulur. Ahlaklı, örfünü, adetini bilen insanlar çoğalsın istiyorum. Allah herkesi iyi insanlarla karşılaştırsın.”
“Yanlış Çift’i Eylül ‘de Sahnelemeye Başlayacağız”
– Yeni bir tiyatro kurdunuz. Bundan biraz bahseder misiniz?
“Tiyatromun olmasını hep çok istemiştim. Kendi adıma tiyatroyu uzun süredir hayata geçirmek istiyordum. Nihayet zamanı geldi ve Burak Sergen Tiyatrosu’nu kurdum. Genel koordinatörüm Gizem Şağban ile birlikte ilk oyunumuz olan ‘Yanlış Çift’i eylül ayında Türkiye ve yurt dışında sahnelemeye başlayacağız. Oyundaki partnerim sevgili Pelin Öztekin olacak. Bugüne kadar birçok film, dublaj ve dizi yaptım ama benim esas işim tiyatroculuk. Devlet Tiyatroları’ndan emekli oldum. Ondan sonra da bu hayalimi gerçekleştirdim.”
“Oğlumla Çok Renkli Bir İlişkimiz Var…”
- Oğlunuz Cansın’la nasıl bir ilişkiniz var?
“Oğlumla çok renkli bir ilişkimiz var, bazen güzel, bazen fırtınalı, bazen durağan, bazen ılıman. Tek tipli olmasını da istemem açıkçası. Tek tip yetiştirmek de istemem oğlumu. Yaşaması gereken iyi-kötü şeyleri yaşayacak ve ondan da dersler çıkaracak. Yaşayıp birçok şeyi görmeli. Çocuğumu geleneklerimizi, kültürümüzü unutturmadan ahlaklı bir birey olarak yetiştirmeye çalışıyorum.”
- “Ülkeler artık özlerine dönüyor dediniz. Bizim topraklarımız, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış…”
“Evet. Çok zengin bir tarihimiz ve kültürümüz, büyük düşünürlerimiz var. Anadolu topraklarında hüküm sürmüş, bütün medeniyetler, büyük kültürel miras bıraktı bizlere. Bunların kıymetini bilmeliyiz. Düşünün; dünyaya hakimiyet kurmuş Osmanlı İmparatorluğu’ndan geliyoruz. Türkler dünyayı yönetmiş bir millet. Tarihimize bakarak ondan dersler çıkarmalıyız. Biz de millet olarak böyle bir kabiliyet var demek ki. Tarihimize bakarak bundan güç almalıyız.”
“Evliliğe Kapı Kapatmadım”
“Evliliğe kapılarınızı kapattınız mı?”
“Hayır. Hayatta hiçbir kapı tamamen kapatılmaz. Hele ki yaşadığımız dünyada, kapı kapatmamamız gerekiyor. Evliliğe de kapatmadım. Aralık bıraktım. Çünkü hayat bu hiçbir şey belli olmaz.”
- “Peki bir daha baba olmayı istiyor musunuz?”
“Tabii ki baba olmak isterim. Çok ulvi bir duygu. Ama hayat neyi gösterir bilemem. Rol model seçtiğimiz sanatçının insanlığınada Bakmalıyız”
“Rolmodel Seçerken Sanatçının İnsanlığına da Bakmalıyız”
– “Çok tartışılan bir konu olduğu için sormak istiyorum; sizce sanatçı rol model olmalı mı?”
“Görsel sanatlarda birini rol model aldığınız zaman onun özel yaşamını da rol model alıyorsunuz. Özel yaşantısı ile sanatsal yaşantısının çakışması gerekiyor bu yüzden. Rolmodel seçerken sanatçının insanlığına da bakmalıyız. Yani ahlakına, geleneklerine, hayattaki duruşuna bakmak gerekiyor. Ben de görsel sanatlarla uğraşan biri olarak, elimden geldiğince özel hayatıma dikkat ediyorum. Ahlaklı, toplumsal örf ve adetlere dikkat ederek yaşamaya çalışıyorum.”