Son dönemlerde yıldızı parlayan isimlerden biri olan Berkar Güven geçtiğimiz gün samimi bir röportaj verdi. Özel itiraflarda bulanan Berkar Güven “Birşey ummadan çok şey buldum” dedi. İşte ünlü oyuncunun o röportajı;
* ‘Üç Kız Kardeş’te canlandırdığın Somer karakteri biraz duygudan uzak ve maço. Sen nasıl anlatırsın?
Özünde maço değil. Açık vereceği ya da içinden çıkması gereken bir durum olursa maçoluğu bir araç olarak kullanıyor. Mücadeleci, kırılgan, âşık ve acı dolu bir şövalye. Biraz asil bir durumu var.
* Menfaatleri adına sevmediği bir kadınla evleniyor. Bir de sevgilisi var. Somer’i haklı görüyor musun?
Bir insanın hayatını mahvetme konusunda asla haklı görmüyorum. Ama onun da bir sebebi var. Annesi tarafından çok büyük bir baskı görüyor ve kendisi de ilişkide çıkmazda.
‘İlişkim olduğunda sadığım’
* Sen menfaatin için böyle bir şey yapar mıydın?
Hayır. Menfaatim uğruna biriyle birlikte olmam; evlilik hiç yapmam.
* Bir yanda yılların aşkı Mine, diğer tarafta yeni eşi Türkan. İkisine karşı da hisleri var gibi. Bir insan iki kişiden hoşlanabilir mi?
Ben bir ilişkim olduğunda sadığımdır. Kendi adıma söylemiyorum ama bir insan iki insandan hoşlanabilir ama âşık olamaz. İnsani ve estetik bir yerden etkilenip ilişkisini sürdürebilir ama duygusal bir şey yaşamaz.
* Mine tutkuyu, Türkan masumiyeti temsil ediyor. Sen tutkuyu mu yoksa masumiyeti mi seçerdin?
Tutkulu bir masumiyeti tercih ederim. Masumiyetin içinde de tutkulu bir alan olduğunu düşünüyorum. Türkan’la Somer arasında bazen bunu görüyoruz. Yakınlaşmaları, kendilerini geri çekmeleri… Masum bir karakter üzerinden de insanlar ‘tutkulanabiliyor’ demek.
* Peki, senin aldatma kavramına bakışın nedir?
Lise ve Üniversite zamanlarında birtakım şeyler yaşadım. İlişkiye karşı duyarlı değildim, ilişki nasıl yaşanır bilmiyordum. Ama zaman içinde sadakatin nasıl bir şey olduğunu, ne kadar kıymetli olduğunu öğrendim.
Bir şey ummadan birçok şey buldum
* ‘Üç Kız Kardeş’ bir aile hikâyesi anlatıyor. Senin nasıl bir ailen vardı?
Bir abim var, Hollanda’da yaşıyor. Anne tarafından Hollanda vatandaşlığımız var zaten.
* Annen Hollandalı mı?
Hayır, Türk. Dedemler çok eskiden gitmişler, annem de orada okumuş. Babam tekstilci, o da Almanya’da okumuş. Bir noktada Türkiye’ye dönmüş, tanışmış, evlenmişler. Ben 13 yaşımdayken ayrıldılar. Bir annemde, bir babamda kalıyordum. Bu boşanma bizi etkilemedi.
* Oyunculuk kanına nasıl girdi?
Sekiz yaşında okul tiyatrosunda sahneye çıktım ve “Ben oyuncu olacağım” dedim. Tüm hayatımı bunun üzerine kurdum. Sinema ve televizyon okumak için İstanbul’a geldim. Sonra New York Film Academy’de eğitim aldım. Türkiye’de Craft’a başladım. ‘Babam’ filmi için Susan Batson’dan oyuncu koçluğu aldım.
* Birçok yeni oyuncu var. Senin farkın ne?
8 yaşından beri kendimi donatarak gelmiş olmam. İşimi çok iyi yapmak için çok çaba sarf etmem. Bir yerde keşfedilmedim ya da mankenlikten gelmedim. Hayatım boyunca oyunculuk yaptım. Benim için önce oyunculuk, sonra televizyonun ve dizi matematiğinin kaygıları geliyor.
* Ve diziler… Ne umdun, ne buldun?
Beklentileri çok yüksek biri değilim. Bir şey beklemiyordum, iyi insanlarla tanıştım, iyi oyuncularla çalıştım. Bir şey ummadan birçok şey buldum.
* Beş sene sonrası için hayallerin ne?
Çok fazla yazıyorum; dizi, film… Bunları çekmek istiyorum. Yönetebilir, oynayabilir, yapımcılığını üstlenebilirim.
* Sen jön müsün?
Jönlük kavramı tuhaf. Bugün jön diyebileceğiniz bir karakter oynuyorum ama bundan öncesinde başka karakterler de canlandırdım. Ben karakter oyuncusuyum. Gerektiğinde jönlük de yapıyorum.
Kalabalığa karışmıyor, izole yaşamayı seviyorum
* Mutluluk nedir?
Bir sonuç duygusudur.
* Biraz açsak…
Neden çoğu film mutlu sonla bitiyor? Çünkü mutluluktan sonra seyircinin izleyeceği bir şey yok. Hayat içinde de mutluluğu diğer duygulardan ayıran tek fark, diğer duyguların süreç, mutluluğun sonuç olması.
* Sen mutlu musun?
Şu an çok mutluyum. Güzel bir ilişkim, işim ve hayatım var. Mutluluk kısa bir anın içinde kendini iyi hissetmeye izin vermek demek. Kendimi çok kolay mutlu edebilirim.
* Neleri kafana takarsın?
İnsanlarla çok problem yaşıyorum. Duyarsızlığa, saygısızlığa, hadsizliğe, adaletsizliğe ve nezaketsizliğe tahammül edemiyorum. Toplumdaki bireyler çok fazla bencil, birbirinin hayatını kolaylaştırmakla ilgili hiçbir şey düşünmüyorlar. Bu trafikte de, sokakta da böyle…
* Bu hayat sana zor…
Evet, çok fazla kalabalığa karışmıyorum, izole yaşamayı seviyorum. Bunun tanınmakla da alakası yok. İngiltere ya da Amerika’da da uzakta olmayı seviyorum.
Sevgilimin yorganı olmak isterdim
* Tanınmak, hayatında neleri değiştirdi?
Çok bir şey değişmedi. Müdavimi olduğum yerler var. Yeni yerler keşfetmem. Günlük hayatımda tanınır olduğumu hissetmiyorum.
* Instagram’da 700 bin takipçin var…
Aa, o kadar olmuş mu?
* Evet. Aldığın en garip iltifat ne oldu?
‘Köpekdişleri güzel adam’ (gülüyor).
* Kendini seksi bulur musun?
Kendimle barışığım, beğenirim ama kendimi seksi ya da başka bir şey bulmam.
* Libidosu yüksek bir adam mısın?
Libido Yaşam enerjisi olarak tanımlanır. Yaşam enerjim yüksektir. Cinsel açıdan soruyorsan, o da yüksektir (gülüyor).
* Kendini nasıl anlatırsın?
Prensipli, kuralları olan, anlayışlı, çok iyi dinleyen, sevgi dolu, yumuşak ve nezaketli.
* Kendinde bir özelliği değiştirecek olsan…
Hepsi bana ait ve bir yapbozun parçası.
* Arkadaşlarının sende en çok şikâyet ettiği özellik nedir?
Çok karışmam; ‘öyle yapma, böyle yap’.
* Sevgilinin odasında bir obje olsan…
Yorganı olurdum. Hem sarıp sarmalar, hem ısıtır hem de rahat ve güvende hissettiririm.
* Dizide üstsüz sahnelerin var. Soyunmak hangi noktada sorun olmaktan çıkıyor?
Karaktere göre… Mesela Somer estetik anlamda bir şeylere hizmet eden bir rol. Aylarca spor yapmadığımda kendimi o sahnelerde güvende hissetmeyebilirdim. Ama estetik kaygıları olmayan bir karakterde bunu düşünmem.
İlişkimizde ‘yaş’ sadece kimlikte yazan bir şey
* Aşk nedir senin için?
Duygunun sevgiye dönüşüp bakileşmesinden önce yaşadığın; hataların, heyecanın ve tutkunla içinde var olduğun; yaratıcılık duygunu sonuna kadar arttıran, eşsiz bir duygu.
* Nihal Yalçın’la ilişkiniz nasıl?
Çok güzel, keyifli. Çok mutluyum.
* Evde iki oyuncu olunca gündem hep diziler, festivaller ve sanat mı?
Hayatımız çok fazla oyunculuk bazlı. Tabii film, tiyatro izlemek hoşumuza gidiyor ama bütün hayatımızı bununla donatmıyoruz. Beraber eğleniyoruz. Nihal çok yetenekli bir oyuncu; ondan ne öğrenebiliyorsam öğreniyorum.
* 13 yaş fark ilişkinizi nasıl etkiliyor?
İkimizin de içinde çocuk ruhu var. Dolayısıyla çok müşterek bir ilişki kuruyoruz. Eşitiz. İlişkimizde ‘yaş’ sadece kimlikte yazan bir şey. O yüzden de çok keyifli ve mutluyuz.
Diziyi, tamamen bittikten sonra izlerim
* Kendini ekranda izler misin?
Hayır.
* Nasıl? ‘Üç Kız Kardeş’ dizisini hiç baştan sona izlemedin mi?
İzlemedim.
* Neden?
Yadırgayan suratını görüyorum şu an…
* E, bir garip ama…
(Gülüyor) Başlarda rol aldığım dizileri izliyordum. Sonra oynarken akışı bozduğumu fark ettim. Çünkü yaptığım bazı şeyleri oyunun içerisindeyken düzeltmeye çalışıyordum. Oyunculuk yaparken her şeyin hayat gibi akmasını isteriz. Ama kendimizi hayatın içinde izleyemeyiz, bu yüzden oyunculuk yaparken de izlememeliyiz ki kendi gerçeklik algımızın dışına çıkmayalım. Bu sebeple dizi bittikten sonra izliyorum. Düzeltmek ve geliştirmek istediklerimi görüp, onları sindirip öyle devam ediyorum.
Kaynak:Hürriyet