Usta oyuncu Altan Erkekli, başarılı oyunculuğu ile gönüllere taht kurmayı başarmıştır. Çağan Irmak’ın yeni filmi “Bizi Hatırla’da” rol alan Altan Erkekli, film ile ilgili samimi açıklamalarda bulundu. Altan Erkekli’nin başrollerinde rol aldığı film, 23 Kasım’da vizyona giriyor. Film, yaşlı bir babanın oğlunun evine taşınmasıyla yaşadığı zorlukları anlatıyor. Babayı oynayan Altan Erkekli, Hürriyet Kelebek’ten Cengiz Semercioğlu ile hoş bir röportaj gerçekleştirdi. İşte röportaj’dan kareler…
Çağan Irmak’ın Yeni Filmi: “Bizi Hatırla’dan Bir Sürprizde Müzikseverlere!
◊ Babanız hayatta mı?
– Yok, 1989 yılında rahmetli oldu.
◊ Ya anneniz?
– O da vefat etti…
◊ “Bizi Hatırla”da, etkileyici bir baba oğul hikâyesi var. Biz de sizin çocukluğunuzdan başlayalım.
Babanızla unutamadığınız bir anınız var mı?
– Babam, 11 yaşımdayken beni Diyarbakır’da okuyacağım yatılı okula götürdü. Bacağına sarılıp “gitme” deyişimi unutamam. İkimiz de ağlamıştık. Bana, “Sen bu okulu bitireceksin. Bu şehre vali olarak geleceksin canım oğlum” demişti.
◊ Vali değil de oyuncu olmayı tercih ettiğinizde tepki gösterdi mi?
– Hayır… Tiyatroyu seçince “Mutlu olacağın mesleği yap” dedi ama yine de biraz kırgındı. Birkaç yıl sonra Kenter Tiyatrosu’nda “Sakıncalı Piyade”yi sahnelerken beni izlemeye geldi. Oyun sonrası baktım suratı düşmüş, “Ne oldu” diye sordum. “Sen bu ordunun parasıyla büyüdün, bu orduyu eleştiremezsin” dedi. (Gülüyor)
◊ Babanız astsubay mıydı?
– Yok, albaydı… Her zaman “Ya bu tiyatroda çok koşturuyorsunuz. Bir banka müdürü olsaydın, ben senin makamına gelseydim” derdi. (Gülüyor) Bu filmde canlandırdığım Eşref de bu yönden babama benziyor, evladı için koşuşturmanın olmadığı düzgün bir hayat istiyor.
Her gece borçlarımı düşünmekten bıktım
◊ Büyük oğlunuz Efe kaç yaşında?
– 29.
◊ O da Devlet Tiyatroları’nda oyuncu değil mi?
– Evet.
◊ Siz de babanız gibi “oğlum keşke oyunculuğu değil de başka bir mesleği seçse” diye düşünüyor musunuz?
– Efe aynı anda hem uluslararası ilişkiler hem de tiyatro bölümünü kazandı. O zaman dedim ki, “Efe çok dikkatli ol, bizim başladığımız yıllardaki gibi şanslı değilsiniz”…
◊ O yılların farkı neydi?
– 1975 yılında mesleğe başladım. Dolu dolu salonlarda, haftada 16 oyun oynuyordum. O zaman televizyon yoktu. İnsanlar tiyatroya peynir ekmek gibi ihtiyaç duyuyorlardı. Şimdi durum çok farklı. O yüzden Efe’ye “Acı çekeceksin” dedim. “Ben razıyım” deyince kabul ettim.
◊ Şimdi ne düşünüyorsunuz peki?
– Yolda çevirip “Oğlunuz çok başarılı” diyorlar, çok mutlu oluyorum. Ama ekonomik olarak sıkıntıda. Ben de sıkıntıdayım, o da.
◊ Siz niye sıkıntıdasınız? Bir sürü dizi, film çektiniz…
– Herkes öyle düşünüyor, “O ne yapıyorsun paraları” diyorlar. Ama biz hep kısıtlı bütçeler aldık. Hiç gece hayatım, kumarım olmadı ama yine de birikimim yok. Dün de sayısal loto oynarken bir adam geldi, “Biraz da bize bırakın paraları” dedi.
◊ Sayısal loto mu oynuyorsunuz?
– Evet, hep oynuyorum. (Gülüyor)
◊ Hiç tutturdunuz mu peki?
– Bir kere 5 tutturdum. Ama bir gün kazanırsam borçlarımı bitirip geri kalan parayı LÖSEV’e bağışlayacağım. Şu borcum bitsin artık. 63 yaşımda, her gece onları düşünmekten bıktım.
◊ Ev borcunuz mu var?
– Evet, tek evim var, başka hiçbir şeyim de yok zaten.
◊ Meslekte kaçıncı yılınız?
– 43 sene oldu.
◊ Bu kadar senede hiç birikim yapamadınız mı?
– Yapamadık, herhalde biraz da bizim sersemliğimiz yüzünden.
◊ Estağfurullah…
– Biz hiç para düşünmeyelim, iş yapalım para arkadan gelir dedik. Ama gelmiyordu (Gülüyor).
◊ Tabii 3 çocuğa bakmak da zor… Ortanca oğlunuz Fransa’da okuyor değil mi?
– Evet, bu sene Fransa’ya gitti. Daha 3 yılımız daha var, bakalım. Onun için bol bol oynamak zorundayım (Gülüyor) Euro kuru da böyle giderse, mahvolacağız.
◊ O Fransa’da ne okuyor?
– Sosyal psikoloji ve konservatuvarda piyano eğitimi görüyor.
◊ Kaç yaşında?
– 19…
◊ En ufağın Ali de 7 yaşında… Ali doğduğunda siz kaç yaşındaydınız?
– 56.
◊ 56 yaşında baba olmaktan korkmadınız mı?
– Ebru’nun hamile olduğunu öğrenince, “Aldıralım mı, aldırmayalım mı” diye ikilemde kaldık. Ama sonra “Böyle bir acımasızlık yapmayalım. Türkiye’yi bu çocuk kurtaracak” dedik.
◊ Aranızdaki bu büyük yaş farkı Ali’yi etkiliyor mu?
– Biraz üzülüyor çünkü yolda bizi görenler hemen “Torun mu” diyorlar. Gerçi onlar da haklı, beni hep ekranda dede rollerinde gördüler.
◊ Ben de tam onu diyecektim abi, sinemada erken yaşta mı yaşlandırdılar sizi?
– Galiba (Gülüyor)
◊ Bu filmde de öyle, olduğunuzdan daha yaşlı iki büklüm bir adamı oynuyorsunuz…
– Cengiz, hayat bizi çökertti (Gülüyor) Şaka bir yana beni büyük kitleler “Vizontele” ile tanıdı. Orada bir torun vardı kucağımda. Herkes beni rolle sevince, diğer işler de öyle devam etti.
◊ Eşiniz Ebru Hanım, filmdeki gibi sizin babanızı kabul etmek istemeseydi ne yapardınız?
– Eşimi bırakırdım. Babamı alır, babamla çıkardım. Babam rahmetli olmuştu, dedim ki şanslıyım bu durumları yaşamayacağım. Çünkü insan eti ağırdır. Ama sağ olsun Ebru annemi yıkadı, tırnaklarını kesti. Annesinden daha fazla hürmet gösterdi, o açıdan hiç hakkını yiyemeyeceğim.
◊ Ebru Hanım’la aranızdaki 14 yaş farkı hiç sorun oldu mu?
– Geçenlerde Ebru ve Ali ile markete gittik. Orada çalışan hanım dedi ki, “Altan bey çocukları da almış gelmişsiniz.” Ebru da “Aaa yapmayın” dedi. Kadın, “Bir hata mı yaptım” diye sordu. Ben de “Yok” dedim.
◊ “Bizi Hatırla”nın fragmanı bile göz yaşartıyor. “Babam ve Oğlum” gibi bir etki yaratacak mı?
– Çok daha büyük etki yaratacak gibi geliyor bana. Filmde, günümüzdeki acımasız yaşamın içindeki her şeyin cevabı var. Eşref, çok isimsiz bir kahraman. Bir filozof gibi, bir pedagog gibi, bir sosyolog gibi insanlara yol gösteriyor. Ve bunu yaşamın doğal akışı içinde yapıyor.
◊ Eşref rahatsızlığından dolayı köyden şehre oğlunun yanına geliyor. Gelini, torunları ile İstanbul’da bambaşka bir hayatla karşılaşıyor. Oradaki durumu nasıl analiz ediyorsunuz?
– Eşref’in memleketi Ege. Çekimleri İzmir, Foça’da yaptık. Eşref, çevrenin o kadar katledilmediği bir yerden gelip İstanbul’daki böyle büyük binaları görünce şaşırıyor. “Maşallah adamlar neler yapmış” diye düşünüyor. Ama tabii o büyük binaların içinde yaşananları görünce, pek ‘maşallah’lık bir durum olmadığını anlıyor. Her şey üst üste geliyor. Ve zorla geldiği İstanbul’dan sessizce kaçıyor.
◊ Yarın öbür gün Eşref gibi sizi de gelininiz istemezse, ne yaparsınız?
– Ben hep “Elden ayaktan düşmeyeyim de kimseye muhtaç kalmayayım” diyorum. Kimseye yük olmadan bir köşede kendi başımıza yaşayalım istiyorum.
◊ Eşref de filmde “İnsan eti ağırdır” diyor…
– Çok doğru bir söz. Ben de hiç öyle bir durumla karşılaşmak istemiyorum, hatta gece evlerinde bile kalmayayım. Çocukları görelim sonra evimize dönelim. Bir de oyuncu olduğum için insanların mimiklerini iyi okurum. Evlerinde beni istemediklerine dair bir mimik bile görsem yıkılırım.
◊ Ebru Hanım’la kaç yıldır evlisiniz?
– 22 yıl oldu.
◊ Bu camiada 22 yıl bir evliliği sürdürebilmek kolay değil… İşin sırrı ne?
– Zaman zaman biz de herkes gibi gerginlikler yaşıyoruz. Ama işin sırrı bu gerginlikleri uzatmamak.
◊ Ne yapıyorsunuz tartışma olunca?
– Susuyorum ve dışarı bakıyorum. (Gülüyor)
◊ Sizi pek fazla dışarıda da göremiyoruz. Neden?
– Çünkü ben evime çok düşkünüm, evde olmak istiyorum. Yüksek ses, bağırış çağırış hoşuma gitmiyor. 7 yaşımdan beri yatılı okuduğum için korkularım var. Ben düdükle büyüdüm. Düdük çalardı yatardık, düdük çalardı kalkardık.
◊ Babanız ve annenize sizi 7 yaşında yatılı okula verdikleri için kırgın mısınız?
– Yok, annem çok ağır bir ameliyat geçirmişti. Babam alay komutanıydı. Bana bakacak kimse yoktu. Sonra bana dediler ki, “Daimi yatılı okur musun” dedi. Ben zaten yatılı okuyorum ya daimi kelimesini anlamadım “Okurum” dedim. (Gülüyor) Sonra İstanbul’dan Diyarbakır’a gittim
◊ Filmin senaryosunu okuduğunuzda ilk ne hissettiniz?
– Senaryoyu okudum ve Eşref’in durumuna hüngür hüngür ağladım.
Çağan’a (Irmak) hemen telefon açtım “Helal olsun kardeşim, meseleleri ne kadar güzel yakalıyorsun” dedim Çalışmaya bu konuşmayla başladık, tıkır tıkır da işimizi yaptık.
◊ Daha önce birlikte çalışmış mıydınız?
– Yok… Daha önce de istemişti benimle çalışmak ama kısmet olmadı.