İki yıl önce 17 yaşındaki oğlu Alp’i ATV kazasında kaybeden Ali Şen’in gelini Begüm Şen, oğlunun ölümünün ardından ilk kez konuştu. Yaşadıklarını anlatan acılı anne, “Bu bir rüya, yarın normal hayatımıza döneceğiz.” diyerek yaşadıklarını özetledi. İşte Begüm Şen’in oğlunun ölümünü ve ardından yaşadıklarını anlatan sözleri… Bundan iki yıl önce 17 yaşında genç bir çocuk ATV ile trafik kazası yaparak can vermişti. O genç çocuk, Ali Şen’in biricik torunu, Adnan ve Begüm Şen çiftinin canı, ciğeri, evladıydı… Fenerbahçe’nin eski başkanlarından Ali Şen’in torunu 17 yaşındaki Alp, ATV ile korkunç bir kaza yapmış ve hayatını kaybetmişti. O dönem, tüm Türkiye’nin içi yanmış, herkes genç Alp için gözyaşı dökmüştü. O günlerde evladını kaybetmenin acısını en derinden yaşayan gözü yaşlı anne Begüm Şen, yaşadığı korkunç günleri “Bu bir rüya, yarın normal hayatımıza döneceğiz!” sözleri ile özetledi. Aradan tam iki yıl geçmesine rağmen hala daha aynı acıyı yüreğinde hisseden anne begüm Şen, ilk kez konuştu. Dünyanın en ağır acılarından birini yaşadığını ifade eden Şen, “Bana “Allah daha büyük acı vermesin!'” dedikleri zaman “Daha nasıl büyük bir acı olabilir?” diye düşünürdüm… Başta çok ağır gelmişti o söyledikleri, çok rahatsız olmuştum nasıl söylerler diye ama insan sonra anlıyor. Çok şükür bir oğlum daha var 14 yaşında, Can. Eşim var, ailem var. Maalesef hayatta çok ağır şeyler oluyor ve başımıza gelen acıları iyiliğe dönüştürmemiz lazım. Bizim ailecek misyonumuz oldu bu.” dedi. Kazanın nasıl olduğunu anlatan begüm Şen, “Artık konuşabiliyorum, anlatırım. Şile’deydik. ATV ile çıkmışlar, evimize 10 dakikalık mesafede. Sana şu anda oraya gidinceye kadarki hislerimi anlatmam gerçekten mümkün değil. Büyük bir stres, eşim de ben de sanki kalp krizi geçiriyormuşuz gibi. Başta o kadar tedirgin olmamıştım. Eşimi görünce inanılmaz korktum. Yolda hiç konuşmadık. Adnan çok soğukkanlı bir insandır ama verdiği tepkiler farklıydı ve beni çok rahatsız etti, kalbim sıkıştı. ‘Ne oldu acaba?’ diye düşünüyorum ama inan böyle bir şey beklemiyorum. Gittiğimde manzara korkunçtu. Hafif dokundum oğluma ama içgüdüsel olarak diyorum ki “Dokunma, oynatırsan yanlış bir şey olabilir.” Aletin üzerinde herhangi bir şey olabilir. İlk yardımda kuraldır, oynatmamak. Ama inan o anın büyük acısını çekiyorum. Keşke tutup kendine getirmeye çalışsaydım, keşke sarılsaydım. Çok danışıyorum bu konuda doktorlara, aile dostumuz Özlem Cankurtaran, Acıbadem Hastanesi’nden çok ilgileniyor. Hep soruyorum hala “Geç mi kaldık? Ne yapabilirdim orada, yanlış mı yaptım?” diye… “Yapabileceğin bir şey yoktu, sen gidene kadar her şey olmuş” diyorlar. Biliyorum bunu ama inan yeniden yeniden duymak istiyorum, çünkü çok ağır geldi. Onun acısını çekiyorum hala. Kelimelerle anlatılmaz. Hastanedeyiz eşimle, manzara feci ama ümitliyiz. Dönüp diyorum ki “Ben de 20 sene önce trafik kazası geçirdim, kalçam çivi dolu, belki benim gibi ameliyat olur.” Adnan o anki şoku ve iyi niyetiyle “Yok canım ameliyata bile gerek kalmaz” diye cevap veriyor. Düşünsene durumumuzu. Hiçbir şeyin farkında değiliz. Tamamen şok. Şile Devlet Hastanesi’nde bekliyoruz kapıda. Çok uzun geldi o bekleyiş bana. Bitmek bilmedi. O kapıda yaşlandım sanki, seneler geçti. Ve sonra haber geldi, bittik biz eşimle. Son hatırladığım nokta. Ambulansa aldılar beni. İnanmadım, inanmak istemedim. Ertesi gün camide hala “Bir umut vardır belki, yeterince bir şey yapamadık” diye düşünüyordum, şaka değil. Hala her gece yatarken “Bu yaşadıklarım umarım rüyadır ve ben yarın uyandığımda sabaha normal kalkacağız” diye dua ediyorum.” Küçük oğlu Can sayesinde toparlandıklarını anlatan Şen, “Bizi karı-koca kendimize getirip tetikleyen küçük oğlumuz Can oldu. Onun bize ihtiyacı olduğu gerçeği. Giden ne kadar benim oğlumsa onun da ağabeyi olduğu gerçeği… Eşimin ben çok kötüyken “Begüm Can var, eve gidiyoruz!” diye uyarması ve benim de o kötüyken ona destek olmam sanırım etkili oldu. Ama hala Şile’ye gidip gelirken, o yol bitmiyor benim için. O yoldan dönüşü hayatımın sonuna kadar unutmayacağım.”