Türkiye’de babamdan başka iyi yönetmen yok! Yönetmenliğini ve başrolünü üstlendiği ilk filmi ile vizyona girmeye hazırlanan Rafael Cemo Çetin, verdiği röportajda samimi açıklamalarda bulundu. Ülkede babası Sinan Çetin dışında iyi bir yönetmen olmadığını iddia eden Rafael Cemo Çetin, New York in New York filmini çekerken asıl amacının oyunculuğunu göstermek olduğunu itiraf etti. İşte haberimiz hakkında merak ettiğiniz tüm ayrıntılar…
Sinan Çetin’in Oğlundan Cem Özer’i Şaşırtan Davet!
Türkiye’de babamdan başka iyi yönetmen yok!
Türkiye’de babamdan başka iyi yönetmen yok! Sinan Çetin’in oğlu Rafael Cemo Çetin, ilk filmi New York in New York vizyona çıkmadan hemen önce Tülay Demir’e özel bir röportaj verdi.
Röportajında samimi itiraflarda bulunan Rafael Cemo Çetin, ülkede babası Sinan Çetin’den daha iyi bir yönetmen olmadığını iddia etti.
İşte Rafael Cemo Çetin’in Tülay Demir’e verdiği çok ses getirecek o röportaj…
Babamla birbirimizi gaza getirdik!
◊ Çetin ailesinde ikinci kuşak yetişti. Öncelikle ilk filmin hayırlı olsun…
– Çok teşekkür ederim.
◊ Babanın “Berlin in Berlin” filminden uyarlanan “New York in New York” ile karşımıza çıktın. Nasıl doğdu proje?
– Ben New York’ta yaşıyordum. Orada sık sık Türklere rastlıyordum. Bazen Türk lokantalarına, dönercilere falan gidiyordum. Kimi zaman Uber şoförleri Türk çıkıyordu. Bu film için ilham veren de onlar oldu. Türk göçmenler Amerika’da, New York’ta nasıl bir hayat yaşıyor diye düşünmeye başladım.
◊ Bu düşünce nasıl olgunlaştı da beyazperdeye taşındı?
– Bir gün babamla muhabbet ediyorduk. Fikrimden bahsettim, “Şöyle bir şey yapsak” dedim. “Çok güzel fikir, yapalım hemen” dedi. Gaza getirdik birbirimizi.
◊ Çekimler nerede yapıldı?
– Bütün film Amerika’da geçiyor aslında ama biz bazı sahneleri İstanbul’da çektik. Çünkü prodüksiyon olarak bu daha kolaydı. Mesela evin içindeyim, o sahne İstanbul’da çekildi. Kapıyı açıp çıkıyorum, bir anda New York’tayım. O kısım tabii ki New York’ta filme alındı. Bir hafta kaldık sadece Amerika’da…
Kendim oynamak istedim karakteri çünkü role uygundum, tam bir yabancıyım
◊ Yapımcı da sensin başrol oyuncusu da…
– Evet, kendim oynamak istedim karakteri çünkü role uygundum, tam bir yabancıyım.
◊ Film Türkiye’den Amerika’ya giden, oraya yerleşen Türklerin hayatını konu alıyor, değil mi?
– Evet, göçmenlerin hayatı. Bir de şunu eklemek istiyorum; “Berlin in Berlin” babamın filmleri arasında favorimdir.
◊ Özel bir sebebi var mı bunun?
– Annem o filmin görüntü yönetmeniydi ve çekim yaparken de bana hamileymiş. Ben Berlin’de doğdum, yarı Almanım, o nedenle o filmle ayrı bir bağım var.
◊ Sinemaya adım atmanda “baba” torpilinin bir etkisi var mı diye soracaktım ama…
– Niye vazgeçtiniz (gülüyor)?
◊ Hem bu işin eğitimini aldığını öğrendim hem de bu işe ne kadar âşık olduğunu gördüm. Sinan Çetin’in oğlu olmasan da durum değişmezmiş gibi…
– Teşekkür ederim. Valla oyunculuk hayattaki en büyük tutkum. Daha doğrusu sinema. Baba torpili diye bir şey yok ama setlerde büyüdüm, bunun etkisi mutlaka vardır.
◊ Bazen çocuklar, anne-babalarının mesleklerinin çok uzağına düşebiliyor.
– Evet, abim ve kardeşim öyle mesela. Onlar da sinemayı seviyor ama benim kadar ilgilenmiyorlar. Ben film izleyerek büyüdüm, elimde küçük dijital kameralarla gezerdim.
◊ Bu tutku ne zaman başladı?
– Çok erken yaşta. 6-7… Bir ara annem benden korkmaya başlamıştı hatta.
◊ O niye?
– Çünkü hayata hep küçük el kameramın vizöründen bakıyordum, elimden düşürmüyordum. Bazen bunalıp “İndir artık şu kamerayı” diyordu o yüzden.
Dünyanın oyunculuğumu görmesini istiyorum
◊ Kaç yaşındasın?
– 26…
◊ Ve ilk profesyonel çalışman 26 yaşında geldi. Ne bekliyorsun bu filmden?
– Valla yurtdışında yayınlanmasını istiyorum öncelikle. Festivallerde mesela. Zaten görüşmelerimiz de var bunun için. Dünyanın benim oyunculuğumu görmesini istiyorum.
◊ Bu filmi çekmenin asıl amacı neydi?
– Oyunculuğumu göstermek için yaptım, itiraf ediyorum (gülüyor). Gerçi bu filmin Türk piyasası anlamında bana çok yararı olmayacak.
◊ O niye?
– Türkçe konuşmuyorum bile filmde
(gülüyor).
Modellik benim için kolay para demek!
◊ En başından beri hedefin oyuncu olmak mıydı?
– Hayır, yönetmenlik okudum aslında. İlk başlarda yönetmen olmak istiyordum. Sonra bir anda kameranın önüne geçmeye karar verdim, o daha çok hoşuma gitti.
◊ Bu geçiş nasıl oldu?
– Yavaş yavaş. Birisi dedi ki “Oyunculuk yapman lazım”. Denedim, güzel oldu, yavaş yavaş gelişti, benim de hoşuma gitmeye başladı.
◊ Yönetmenlik sevdası maziye mi karıştı bu durumda?
– Yok canım, ileride kesinlikle yönetmenlik de yapmayı düşünüyorum. Asıl o noktada başladı benim sinema tutkum çünkü.
◊ Bir de modellik serüveni var.
– Evet, işin içine modellik de girdi ve onunla epey meşgul oldum.
◊ Hangi ülkelerde modellik yaptın? Bildiğim kadarıyla o alanda da uluslararası bir kariyer durumu söz konusu…
– Evet. Paris’te, New York’ta ve burada. Benim için kolay para, oradan geçiniyorum.
◊ Devam ediyor musun o işe hâlâ?
– Evet, yapıyorum hâlâ. Ama artık zamanımı, enerjimi ona vermek istemiyorum, daha çok oyunculuğa eğilmek niyetindeyim.
Ayıptır söylemesi Türk piyasasını takip etmiyorum
◊ Oyunculuk dilinden düşmüyor madem, sorayım. En sevdiğin oyuncular?
– Türk mü, yabancı mı?
◊ Önce dünyadan, sonra Türkiye’den alalım…
– Joaquin Phoenix’i çok severim. Daniel Day-Lewis inanılmaz bir oyuncu,
- Murray Abraham, Woody Harrelson, Al Pacino, Jude Law, Dustin Hoffman, Jared Leto… Çok var yani.
◊ Ya Türkiye’den?
– Türkiye’de Kıvanç’ı (Tatlıtuğ) severim. Türk piyasasını o kadar takip etmiyorum aslında ayıptır söylemesi.
◊ Bu kadarla kalmayacak herhalde liste…
– Haluk Bilginer çok iyidir. Eskiden Meltem Cumbul’u seviyordum. Cem Yılmaz komik bayağı. Aklıma gelmiyor başka şu an.
◊ Peki Türkiye’deki oyuncular neden yurtdışında isim yapamıyor?
– İngilizce bilmiyorlar ki. Başka bir cevabı yok bunun. İngilizce bilmeden nasıl girsinler piyasaya… Haluk Bilginer yurtdışında biliniyor mesela. Çünkü İngilizcesi şahane. Geçenlerde “Halloween” diye bir filmde izledim, çok iyiydi. “Kış Uykusu”nda görmüştüm ondan önce, orada da çok beğenmiştim.
Kıvanç’ın tarzı efsane ama İngilizce bilmiyor
◊ Yani yabancı film piyasasında olmak için İngilizce bilen oyunculara ihtiyacımız var.
– Evet. Kerem Bürsin var. Yurtdışında birkaç iş de yaptı galiba. Ama o da Amerikalı… Yani benim gibi Türkçe konuşurken aksan sıkıntısı yaşıyor.
◊ Yurtdışında ne kadar kaldın?
– 5 sene.
◊ O süre boyunca hep New York’ta mıydın?
– Evet.
◊ Ondan önce de Berlin…
– Yok, ondan önce buradaydım.
◊ Bu aksan 5 yılda mı yerleşti diline?
– Ama burada da yabancı bir okula gittim ben. Bütün arkadaşlarım yabancıydı. Onun için aksanım var.
◊ Konumuza dönelim. Şimdi sen bir Kerem Bürsin bir de Haluk Bilginer’e mi şans tanıyorsun yurtdışı anlamında?
– Aslında çok yetenekli adamlar var. Bir Kıvanç Tatlıtuğ. Onun suratı, tarzı efsane. Ama İngilizce bilmediği için yapacak bir şey yok işte.
◊ İngilizce bilmiyor mu?
– Biliyordur ama azdır. Aksan sıkıntısı yaşar.
◊ Sonradan öğrenilen dile anadil gibi hakim olunamaz mı diyorsun?
– Öyle de değil. Mesela Almanya’dan, Yunanistan’dan geliyor oyuncular Amerika’ya, kendilerini gösteriyorlar. “Bohemian Rhapsody”de Freddie Mercury’yi oynayan Rami Malek mesela… Mısır asıllı.
Babam dışında iyi bir yönetmen yok bu ülkede
◊ Bugüne kadar Oscar, Golden Globe gibi ödül törenlerinde hiç varlık gösteremememizi siyasete bağlayanlar var. Hakkımızın yendiğini iddia edenler oluyor. O konuda ne düşünüyorsun?
– O da olur, neden olmasın… Her şeyden önce iyi bir film yapmak gerek. Çok da iyi bir sanatçı ve yönetmen lazım. Türkiye’de o kadar iyi yönetmen kalmadı ki.
◊ Eleştiri bombardımanına, sosyal medya lincine hazır mısın Cemo!
– İyi de samimi fikrim, bana göre babam dışında iyi bir yönetmen yok bu ülkede. Nuri Bilge Ceylan, tamam, onu ayrı tutuyorum. Yani bunu söylemem doğru mu bilmiyorum, dediğin gibi kızan olacak ama kimse yok yani.
◊ Baban olduğu için böyle konuşuyor olabilir misin?
– Babam olmasa da aynı şeyi söylerdim, emin olun.
◊ Yabancı yönetmenler desem…
– Alejandro Gonzalez Inarritu… Martin Scorsese… Brian De Palma yine en sevdiğim yönetmenlerden biri. Stanley Kubrick ve Danny Boyle. Çok var ya.
Kıvanç’ı geçmem çok zor!
◊ Ciddi bir hayran kitlen var Türkiye’de, çoğu genç kızlardan oluşuyor…
– (Gülüyor) Var biraz. Instagram’da çok yazan oluyor, bazen sokakta tanıyanlar çıkıyor.
◊ Kıvanç Tatlıtuğ’un tahtını sarsar mısın ileride, ne dersin?
– Yaa o çok zor. İnşallah diyeyim ama yok, çok zor gerçekten. Bir de Türkiye’de o kadar popüler olmam zor benim zaten.
◊ Niye ki?
– Bende aksan sıkıntısı olduğu için sürekli ret geliyor. Gidiyorum deneme çekimlerine, aksan var diye rolü vermiyorlar. Ama olursa bir sonraki dizide yabancıyı oynayacağım, aksanım da avantaja dönüşecek
Mücevher tasarımı yapıyorum, spor yapıyorum
◊ Dünyada oyuncu olarak adını duyurmak istediğini söyledin az önce. Bir yandan yapımcılık da devam edecek mi peki?
– Evet. Zaten bir sonraki filmin hazırlıkları başladı. Bir yol filmi. Biraz Amerikan kafasında ama yüzde 100 Türk bir film. İstanbul-Kapadokya arasında geçiyor. Eski bir Chevrolet ile İstanbul’dan kaçış öyküsü, aslında bir özgürlük filmi.
◊ Sinemadan başka neler var hayatında?
– Mücevher tasarımı yapıyorum, spor yapıyorum. Birkaç dizi projesi var ama kesinleşmedikleri için haklarında konuşamam.