Aslında Müslüm yılı yaşanmalı! Müslüm Gürses’in Senden Vazgeçmem isimli şarkısına Cover yaparak gönülleri feth eden rock müziğin sevilen ismi Can Gox, verdiği röportajda çok özel açıklamalarda bulundu. “Arabesk geri geldi… Tekrar su yüzüne çıktı. Demek ki insanların söyleyecekleri varmış” diyen Can Gox, bakın başka neler anlattı…
Can Gox’un Yorumuyla ‘Senden Vazgeçmem’ Haberimizde
Aslında Müslüm yılı yaşanmalı!
Aslında Müslüm yılı yaşanmalı! İlk olarak Kaybedenler Kulübü filminin soundtrack albümüyle tanıdığımız Can Gox, seneler içinde yaptığı cover’lara Müslüm Gürses’i de ekledi.
Müzikal kariyeri ve özel hayatı hakkında Sercan Meriç’e çok özel açıklamalar yapan ünlü müzisyen, oldukça samimi itiraflarda bulundu. İşte Can Gox’un o röportajı…
Türkiye’nin en protest adamlarından birisiydi bence
-Senden Vazgeçmem’i cover’lamaya nasıl karar verdiniz?
Bir sene önce karar vermiştik. Şarkının çıkışı zor oldu. Konserler çok yoğundu, evlilik hazırlığı yapıyordum. Her şey çıktıktan sonra, Müslüm filmine denk geldi.
-Ekim ve Kasım “Müslüm Gürses ayı” gibi geçiyor…
Tabii canım… Müslüm yılı yaşanmalı aslında. İtirazım Vardı’yı da cover’lamıştım. Şubat dizisinde yayınlanmıştı.
-Senden Vazgeçmem’deki vokal tarzı Müslüm Gürses’e daha yakın gibi…
Aynen… Girişi, şarkının tonu dolayısıyla öyle. Müslüm gibi tınlıyor. Gönlümüzden süzdük, babaya da bir selam gönderelim dedik. O selam artık borcumuz. O olmasaydı, böyle olmazdı. Türkiye’nin en protest adamlarından birisiydi bence.
Arabesk geri geldi
-Ne ifade ediyor Müslüm Gürses sizin için?
Hem bir kardeş, hem bir ağabey, hem isyankardır… Yeri geldiğinde protestosunu yeri geldiğinde aşkı en iyi şekilde anlatır. Bir kişide bunların toplandığını gördüğün zaman, insanın önünde eğilmekten başka şansı kalmıyor ki…
-Son yıllarda Müslüm Gürses’in bu protest halinin tekrar revaçta olması, toplumun da isyan halinin yansıması mı, yoksa biz Müslüm Gürses’i ehlileştiriyor muyuz sizce?
Arabesk geri geldi… Tekrar su yüzüne çıktı. Demek ki insanların söyleyecekleri, haykıracak şeyleri var ki, şarkılar onlara yol gösteriyor. Çünkü arabesk gerçekten sokaktan, halkın bağrından gelmiş bir müzik. Söz olarak çok önemli bir yeri var. Güfteleri çok önemli arabeskin. Bu aynı durum Türkçe rap müzikte de var. Arabesk olan ya da olmayan rap müzikte bir haykırış var. Demek ki insanların bir şeyleri söylemeye ihtiyacı var. Bunu da bu kulvarlardan yapıyorlar. Biliyorsun, artık çok fazla bir şey söylenemiyor. Arabeskin ve Müslüm Baba’nın anlaşılmasındaki sebep bu… Daha iyi anlaşılıyor.
Bestelere ağırlık vereceğim
-Hep cover mı devam edecek?
Hayır, besteye girdim… Girdim ama bizim çuval biraz büyük. Çuvalı karıştır, karıştır sürekli bir şeyler çıkıyor. Bir de ben çok seçiyorum. Attığım, parçaladığım şarkılarım var. İçime sinmiyor…
-Belki zamanı gelmemiştir?
Evet, biraz da demlenmesi gerekiyor. Demlenen şarkılar da var. Şimdi kontra bir şarkı yapmayı düşünüyorum. Türkü yaptık, arabeske girdik, blues, jazz yapıyorduk biliyorsun. Şimdi farklı bir sound’da bir şarkı yapmayı düşünüyorum. Allah bir ses vermiş. O yönde de kullanmayı düşünüyorum. İnsanlarla en dürüst ve en mesafesiz paylaşmam gerekiyor bu sesi. Bu ay stüdyoya giriyorum. 45 güne kadar da o şarkıyı çıkaracağız. Daha değişik projeler de var… Bestelere çok ağırlık vereceğim. Bizim gönül gözü biraz detaycı olduğu için süzmesi zor oluyor.
Baktım müzik ağır basıyor, işi bıraktım!
-Cem Karaca’ya, Hayko Cepkin’e benzetiyorlar sizi ama, kendi tarzınızda çok güçlüsün. 2010’lardan sonra böyle yeni ekoller, sizin gibi nev-i şahsına münhasır isimler ortaya çıktı gibi. Bu nasıl mümkün oldu?
Ben müzisyenliği bırakmıştım biliyorsun. 12 sene bir şirkette çalıştım. Kaybedenler Kulübü müziklerini Kaan Çaydamlı ve Mehmet Ada Öztekin bize ihale ettiğinde biz bir grup toplandık. Filmin müziklerini yaptık, sonra işe devam ettim. Bakım müzik ağır basıyor, işi bıraktım. Burada herhangi bir planlanmış bir şey yoktu. “Piyasada bir boşluk var, şuradan girelim de yatlar-katlar peşinde koşalım” demedik.
-Kurgulayınca böyle olmuyor zaten…
Asla hayatla uğraşmıyorum. Hayat, ne yaparsan yap seni istediği yere koyuyor.
-Tevekküle inanır mısınız?
Tekamülcüyüm. 12 sene boyunca uğraştım, müdürlüğe kadar geldim. Eleman olarak başladım. Hiçbir derdim yoktu. Cebimde param vardı. Hayat sigortam vardı. Ee? Hayat bir koyuyor tokadı, “Sen müzisyen olacaksın” diyor. Diretsen de karşı gelemezsin.
Sahneyi kucaklaşma olarak görüyorum
-Sizin konserleriniz çok coşkulu geçiyor. Dinlemeye gelenler, yüksek sesle size eşlik ediyorlar…
Sahneyi kucaklaşmak olarak görüyorum. Orada dürüst oluyorum. O gün moralim bozuksa da paylaşıyorum, canım sıkkınsa da… Mezarlıktan sahneye çıktığımda, ağlaya ağlaya şarkı söylediğimi de hatırlıyorum. Dostlarıma bu şekilde yaklaşınca, onlar da kendi tedirginliklerini üstlerinden atıyorlar. Geçen gün sokakta yürüyorum, çocuk yanındaki arkadaşına diyor ki, “Can Gox konseri varmış Kadıköy’de, gidelim.” Arkadaşı da, “Gidelim, gitmezsek ayıp olur” diye cevapladı. Bu bağı kurabildiysem, bu benim için en büyük kâr. Başka da kâr istemiyorum zaten.
Evlilik çok güzel ve özel
-Yakın zamanda evlendiniz. Dışarıdan bakınca sanki evliliğe uzakmışsınız gibi gözüküyor…
Evlilik gerçekten özel ve güzel bir durum. Yaş 42… Evliliğin anlamını çok daha iyi biliyorsun. Bazı şeylerin hayatta kesmediğini anlıyorsun. Bir kişiyle birlikte olmaktan ziyade, bir de hayatı paylaşmak diye bir şey var. Biz şimdi hayat dostu, yoldaş olduk Güler’le (Turhan) ve bir ömrü paylaşacağız. Bir ömrü paylaşabilmek için de 3-4 sene birbirimizi tanıdık. Allah herkese böyle bir şeyi nasip etsin. Mutlu olduğumu hissediyorum. İnşallah bir problem olmaz, olacağını da tahmin etmiyorum. Çünkü sevgiye inanan insanlar sevgi yolundan vazgeçmez.
-Aileyi genişletme planı var mı?
Zamanı gelince hepsi olacak. Çocuk zamanlamayla ilgili… Mutlu büyütülmesi gereken bir birey. Ben anne-baba hasreti çok çektim çocukken, çünkü annem de babam da çalışıyordu. Biz zengin bir aile değildik. Orta direk bir aileydik. 1980’leri dibine kadar yaşamış bir çocuğum. O yoksunluğu hissettirmek istemem, çocuğumla yüzde 100 zaman harcamak isterim. Konserlerimi daha planlı hale getirmeyi başarabildiğim, çocuğuma da vakit ayırabildiğim zaman zaten çocuk olur.
-Sizin için “Rock müziğin ağır ağabeyi” tanımı da yapılıyor. Siz kendinizi böyle hissediyor musunuz?
Aileden gördüğümüz şey; saygıda, sevgide kimseye kusur etmemek… Her şeyi müdahale etme, hayat akışında kalsın. Her yerde olma, saklan… Ben Cihangir’de fotoğraf çektiren bir adam değilim. Kadıköy’de geldiğim yer burası, Neva’da otururum. Ali’ler zaten dostum olur. Gittiğim başka yer yoktur, bulamazsın. (Tam bu sırada yan masada oturan bir kişi, yeni evlendiği için Can Gox’u tebrik etti) Bizim dostluğumuz böyle işte… Hiç tanımasan da bu sıcaklığı yaratmak önemli. Bu eli sıkmak için ağırbaşlı olmak, gereği geldiği yerde müdahale etmek gerekiyor hayata. Bir de kardeşe kardeş gibi, ağabeye ağabey gibi davranacaksın. Bunlar eskide kalmış şeyler. Biz mahalleden geldiğimiz için orada böyle bir kültür yaşanıyordu. Bu yüzden bana ağırbaşlı diyorlar. Bu ağırbaşlılık değil aslında, insanlığa yeltenmek… İnsan olmaya çalışıyoruz.
Devrimi kendimde yapmaya çalışıyorum
-Bunun yanında bazı şeylere dair itirazınız olduğu da ortada…
Var tabii ki… Sistem hiçbir zaman bizim istediğimiz yöne doğru çarkları çevirmiyor. Bizim duruşumuz da böyle. Saçı başı oynatmadan hayatta bir yerde durmaya çalışıyoruz. Felsefemiz, görüşümüz belli… Çok sert olmamaya dikkat ediyorum. Müzikle siyaseti birbirine karıştırmamaya çalışıyorum. Benim hiçbir parti bayrağı sallamışlığım yoktur. Ama ben bireysel olarak devrimi kendimde yapmaya çalışıyorum. Filozof Wittgenstein da öyle söyler; “Sen devrim yapacaksan, ilk başta kendine bak, kendinde beceremediğin zaman başkasıyla da beceremezsin.” Öncelikle kendimizi eğitmeye, kendimizi ıslah etmeye, elimize, belimize, dilimize hakim olduktan sonra, “Şimdi zamanıdır” deyip insanlarla fikrimizi paylaşıyoruz. Tabii ki meyhane masasında konuştuğumuzla, sahnede konuştuğumuz farklı. En korktuğum şey de insanların kafasını karıştırmak. Şu günde bilgi kirliliği nedeniyle insanların kafası o kadar karışıyor ki, ona çok üzülüyorum. Fırsatı geldiğinde de, senin vasıtanla insanlara fikrimizi anlatıyoruz.
Gözlük artistlikten değil!
-Gözlüksüz görebilecek miyiz sizi?
Gözlük olayı şöyle: Benim gözlerim bozuk, 6,5 numara. Bir de büyüteç görevi görüyor gözlükler. Millet, artistlikten sanıyor ama, o yüzden yapmadım. Gözlerim sürekli sulanıyor ve sahnede abuk subuk haller oluşuyor. Doktor tavsiyesiyle degrade yaptırdım. Rahatsızlıktan dolayı böyle. Yoksa, gündüzün köründe güneş gözlüğüyle dolaşacak kadar manyak değiliz (Gülüyor).
-Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Can olsunlar, barışçıl olsunlar, hak yemesinler… Başka hayattan alınacak kâr yok.