Ana SayfaÜnlülerÇapkın Olduğunu Biliyorum, Sevgilinle Gelebilirsin!

İlgili Postlar

Çapkın Olduğunu Biliyorum, Sevgilinle Gelebilirsin!

Çapkın olduğunu biliyorum, sevgilinle gelebilirsin! Türk Müziğinin en önemli seslerinden ve söz yazarlarından birisi olan Selami Şahin, 30 Eylül’de vereceği Harbiye konseri öncesi çarpıcı açıklamalarda bulundu. İşte haberimiz hakkında merak ettiğiniz tüm detaylar…

Selami Şahin’den yeni albüm müjdesi

Çapkın olduğunu biliyorum, sevgilinle gelebilirsin!

Çapkın olduğunu biliyorum, sevgilinle gelebilirsin! Müzik dünyasının yaşayan efsanelerinden birisi olan usta sanatçı Selami Şahin, iki heyecanı aynı anda yaşıyor. 30 Eylül’de Harbiye Açıkhava Sahnesi’nde sevenleri ile buluşacak olan usta sanatçı, 12 yeni şarkısının olduğu yeni albümünü de yayınlamak üzere.

Vereceği büyük konser öncesi heyecanını Hürriyet Gazetesinden Tülay demir ile paylaşan Selami Şahin, çok çarpıcı bir röportaj yaptı. İşte Selami Şahin’in çok ses getirecek o röportajı…

Bu kadarcık çocuklar nasıl tanıyor beni?

“◊ Selami Bey, çok iddialı olduğunuz bir albüm geliyor, ondan haberdarım. Ama onun öncesinde 30 Eylül’de Harbiye’de vereceğiniz konseri konuşalım isterim… “Eskimeyen Şarkılar”la sevenlerinizin karşısına çıkacaksınız. Nasıl gidiyor hazırlıklar?

– Çok iyi… Biliyorsunuz bu konseptteki ilk konseri Bostancı Gösteri Merkezi’nde düzenlemiştik. O inanılmaz ilgi gördü. Salon fuldü. İçeri giremeyenler, kapıda kalanlar bile gitmemiş, dışarıda oturup dinlemişlerdi. 70’lerde yaptığım şarkıları okuyorum sahnede… İnanır mısınız 15 yaşındaki çocuklar dahi benimle beraber marş gibi baştan sona söylüyor. Bu öyle gurur verici bir durum ki, tarifi yok.

◊ Biraz konserin detaylarından söz etseniz… Sürprizler var mı mesela bizi bekleyen?

– Var. Tiyatro-sinema dünyasından çok ünlü bir sunucumuz olacak. Adını daha kararlaştırmadık ama… Ayrıca benim eski görüntülerim ve kayıtlarım olacak.

◊ Sizin hiçbir şarkınız eskimiyor ki, aralarından nasıl seçim yapabildiniz?

– Zor oldu tabii… Allah’a şükür 200’e yakın hit çıkarmışım. Bazen 10 yaşında çocuklar yanıma geliyor, “Selami baba fotoğraf çektirelim mi?” diye soruyor. İnanamıyorum, “Allah’ım, bu kadarcık çocuklar nasıl tanıyor beni?” diyorum.

Selami Şahin kimdir?

Aslolan eser bırakabilmektir

◊ O yaştakiler de biliyorlar mı şarkılarınızı?

– Biliyorlar ya… “Bir şarkın var, çok seviyoruz” diyorlar. “Hangisi?” diye soruyorum. “E işte ben sevdalı sen belalı, o” diye cevap veriyorlar.

◊ Sadece o mu?

– Değil… Denedim bir keresinde, “Bildiğin başka bir şarkım daha var mı?” diye sordum.

◊ Hemen yanıt verebildi mi?

– Yanıt ne demek, başladı “Seninle başım dertte” diye okumaya… Kalıcı eserler yapmak önemli işte.

◊ Kalıcı eserin bir formülü var mı? Yeni isimler nasıl başaracaklar bunu?

– Var… Yazılmamışı yazmak, işlenmemiş konuları işlemek, yapılmamış melodileri bulmak… Şu çok önemli; taklitler aslını yaşatır. Kimi çıkıp “2 bin 500 eserim var” diyor, saysan 10 tane ancak çıkar. Benim 370 eserimin 200’ü hit. Yani çok beste yapmak hüner değil, çok iyi beste yapabiliyorsan tamam. “Eser” sözcüğü “kalıcı” demektir. Aslolan eser bırakabilmektir.

Ben her türlü beste yapıyorum!

◊ Sizin eserlerinizi okumayan büyük sanatçı kalmadı, o da apayrı bir hikaye… Nasıl oluyor da her müzik türünden sanatçı gözünü sizin şarkılarınıza dikiyor?

– Ben her türlü beste yapıyorum, ondan… Evet şarkılarımı, bestelerimi okumayan kalmadı. Düşünün bir; rahmetli Yıldıray Çınar, Ahmet Sezgin, Gönül Akkor, Şükran Ay, Behiye Aksoy. Eminim şu an unuttuğum daha çok isim vardır.

◊ Bence de çok isim atlıyorsunuz…

– Değil mi? Zeki Müren 30 şarkımı okudu mesela, Bülent Ersoy 20, İbrahim Tatlıses 15… Bir gün Günay’da program yapıyorum. Şarkıya gireceğim. Dedim ki “Şimdi okuyacağım şarkının sözü ve müziği bana ait”… Önde de holding sahiplerinden oluşan bir grup var. Baktım içlerinden biri bana sesleniyor: “Selami Bey sesinize, müziğinize hayranım ama Coşkun Sabah’ın bestesi ne zamandan beri sizin?” Bu arada Coşkun da benim çok sevdiğim arkadaşım. Durdum bir an, sonra dedim ki “Albümü alın, bakın. Üzerinde söz-müzik Selami Şahin yazar.”

◊ Hangi şarkı o?

– “Ayrılmayalım”…

Selami bu da mı senin?

◊ Sonra ne oldu, özür geldi mi?

– Şaşırdı tabii, “Aaaa o da mı sizin?” dedi. Sonra baktım bana çiçek, şampanya göndermiş. Çiçeğin üzerinde de şöyle bir not: “Sayın Selami Şahin, bundan sonra adınız Selami Şahin değil, ‘Selami bu da mı senin’…”

◊ Şarkılardan söz açılmışken söylemeden geçmeyeyim, yeni albümünüz beni gerçekten çok heyecanlandırıyor.

– Neden?

◊ “Bugüne kadarki en iyi şarkılarım geliyor” demişsiniz. Öncekileri düşünüyorum, dahası ne olabilir ki?

– Bakın ben 3 senedir albüm yapmıyorum. Neden?

◊ Neden?

– Çok iyi şarkı olmadan albüm yapmanın bir anlamı yok da ondan. Gönül rahatlığıyla diyebilirim ki hayatımın en güzel 12 parçası geliyor.

Yeni şarkılarımı dinleyen herkes çıldırdı

◊ Bu sadece sizin fikriniz olabilir mi? Ya başkaları aynı şeyi düşünmezse…

– Değil. Aileme, arkadaşlarıma bir-iki şarkımın sözlerini gösterdim. “Selami ne yaptın sen, bunu nasıl yazdın? Bu ne ya?” dediler, çıldırdılar.

◊ Peki ne zaman dinleyebileceğiz o şarkıları?

– Çok az bir zaman kaldı, ay falan değil yani o kadar kısa. Albüm hazır da istedim ki tatil bitsin, okullar açılsın, herkes evine dönsün, alsınlar albümü rahat rahat dinlesinler.

◊ Albüm satışları malum, “Satmıyor” diye ağlayan ağlayana ama… Olay dijitale döndü artık.

– Yok, ben CD’mi alsınlar istiyorum, onun yeri başka. Alsınlar ellerine CD’yi, şarkıların isimlerine baksınlar, sözlerini hatta bazılarının hikayelerini okusunlar. “Şarkıları dinle geç”, sevmiyorum öyle ben…

◊ Harbiye konserine dönersek… Repertuvarı nasıl belirlediniz, kaç şarkı söyleyeceksiniz?

– Takriben 23-24 parça. Daha fazla da olabilir, bakacağız. Şarkıları nasıl seçtiğime gelince, ben asla “Tek başıma her şeyi yaparım” demem. İki oğlum, kızım, menajerim, eşim bakarız bir. Sonra çok sevdiğim dostlarımla paylaşırız, hep beraber seçeriz şarkıları, yola öyle çıkarız.

◊ Şarkı seçimi yaparken belli bir kriteriniz var mı?

– Şöyle var; oraya gelen gençler de çok mutlu olsun, orta yaşlı ve yaşlı insanlar da diye düşünüyorum. Yani seçilen şarkılar herkese hitap etmeli. Mesela “Özledim mutlaka olsun” diyorlar, “Ben Sevdalı” keza öyle. 74 yılında yaptığım “Senin Olmaya Geldim” de çok istek alır hep.

◊ “Senin Olmaya Geldim” de mi sizin besteniz?

– O da benim… “Bu da mı senin Selami” durumu (gülüyor)…

Benden kim şarkı alırsa onunla stüdyoya girerim!

◊ “Benim şarkımı benden güzel okuyor” dediğiniz kimse var mı?

– Bahçeye bir bakın, çiçeklere bakın… Beyazı da, sarısı da, kırmızı da hepsi güzel.

◊ Kimseye ayıp olmasın diye uğraşıyorsunuz…

– Kimseyi incitmemek için diyelim… Ama ille de isim istiyorsanız, mesela bir Zeki Müren’in yeri dolmaz. Bir Bülent Ersoy, bir Gönül Akkor, Behiye Aksoy, İbrahim Tatlıses, Tanju Okan. Onların yeri asla dolmaz.

◊ İbrahim Tatlıses de çok güzel okuyordu sizin bestelerinizi…

– En meşhur 15 şarkısının 8’i benimdir. Şu da var, kim benden şarkımı alıyorsa, gidiyorum stüdyoya, bizzat ilgileniyorum. Okumasında bulunuyorum, “Şu nağmeleri yapın” diye tavsiyelerde bulunuyorum. Çünkü yazdığım eserler benim evladım gibi.

Dolu başak eğik durur

◊ Sizde sanatçı kompleksinden eser yok gördüğüm kadarıyla… Nasıl yendiniz egonuzu?

– Yolda yürürken yanıma gelip de “Selami Bey fotoğraf çektirebilir miyiz?” diyen hiç kimseye “Olmaz, şu an uygun değilim” demedim ben, diyemem. Bugün Selami Şahin varsa onların sevgisi sayesinde var, onun bilincindeyim. Her zaman onlara kul köle olurum. Hasat zamanında tarlaya bakın, dolu başakların başı eğik olur, boş başakların başı dik. Anlatabildim mi? Kimse havalara girmesin, hangi dalda olursa olsun hiçbir sanatçı…

8 yaşıma kadar Türkçe bilmiyordum

◊ Kaç yaşında şöhreti yakaladınız?

– 16 yaşımı bitirmek üzereyken ünlendim. 45’lik zamanları… Daha long play yoktu düşünün.

70’li yılların başında, ilk bestemle Altın Kelebek kazandım; “Sen mevsimler gibisin değişirsin sevgilim”…

Üstelik notayı kitapların yardımıyla, kendi kendine öğrenmiş biriyim, kimseden ders almadım.

◊ Var mı ailede sesi sizinki kadar güzel olan başka kimse?

– Rahmetli annemin sesi 10 puandı… Ben ondan olsa olsa 3 puan almışımdır, öyle söyleyeyim.

◊ Nasıl bir ailede büyüdünüz?

– Antakya’nın köylerindeniz biz. Suriye hududuna yakın bir köy. Annem hiç Türkçe bilmezdi. Mısırlı çünkü. İskenderiye şehrinden. Ben de Türkçeyi 8 yaşında, ilkokulda öğrendim.

◊ Ya baba tarafı?

– Rahmetli dedem, yani babamın babası, Atatürk’ün silah arkadaşıymış.

Bana Atatürk’ü fanatiklik derecesinde sevdiren de odur.

Çapkın olduğunu biliyorum!

◊ Çok temiz bir diksiyonunuz var.

– Çünkü 5 yaşındaki çocuk bile ne dediğimi anlasın istiyorum. Birçok kişi kelimeleri yutarcasına okuyor, olmaz.

◊ Bu sözünüz aklıma Zeki Müren’i getirdi.

– Onunla da bir anımız var zaten. Bir gün Taksim-Sıraselviler’deki bir kafede arkadaşımla buluşacağım, girdim içeri. Şef geldi, dedi “Selami Bey, Zeki Müren içeride arkadaşlarıyla oturuyor, sizi bekliyor”.

◊ Eyvah dediniz mi?

– Demedim de heyecan büyük tabii… Gittim yanına.“Helal olsun sana. İlkokul mezunusun, notayı kendi kendine öğrenmişsin. Buna rağmen Türkçen ve diksiyonun çok iyi. Benim taklidimi yapıyorsun. Eminim günün birinde çok daha iyi yerlere geleceksin. Yakında albüme giriyorum, sen yönet, bana beste ver” dedi.

◊ Ne büyük gurur…

– O kadarla kalmadı. “Bu akşam Maksim’de misafirimsin. Çapkın olduğunu biliyorum, sevgilinle gelebilirsin” dedi. Gittim. Bir ara “Çok sevdiğim arkadaşım, eskimeyen dostum” gibi bir cümlesi çalındı kulağıma. Kağıda “Eskimeyen Dost” diye not aldım, sonra oturduk Ülkü Aker’le beraber yazdık. Albümünün adı da o oldu. ”

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son Haberler