İki hafta önce “Arabesk” isimli yeni albümünü müzik severler ile buluşturan Türk Pop Müziğinin güçlü ve başarılı şarkıcısı Funda Arar, bayrama özel yaptığı bir röportajda kendisi hakkında bilinmeyenleri anlattı. Ünlü şarkıcı neden arabesk albümü çıkarttı? Sosyal medya hakkında ne düşünüyor? Bir çocuk annesi olan güzel şarkıcı, başka çocuk yapmayı düşünüyor mu? İşte haberimizin detayları…
Funda Arar eşine sahneden taş attı!
“Arabesk”
Funda Arar: Evlenme, illa evlenmek zorunda değilsin! İki hafta önce “Arabesk” isimli yeni albümünü sevenleri ile buluşturan Funda Arar, bu vesile ile bayrama özel bir röportaj verdi. Gazeteci Onur Baştürk ile yaptıkları boğaz turu esnasında, kendisi hakkında itiraflarda bulunan ünlü şarkıcının işte o röportajı…
Funda Arar, yeni albümden şarkılarını ilk kez seslendirdi
Çok Üzüldüğüm Oldu!
“◊ İlk ne zaman dinledin arabeski?
– Arabeskle tanışmam lise çağlarında oldu. O dönem ortalık İbrahim Tatlıses, Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur’la yıkılıyor. Ama ben uzaylı gibi, hiçbirinden haberim yok! Çünkü bizim evde arabesk hiç dinlenmezdi. Hep sanat müziği dinlenirdi. Hatta ilkokula giderken hayli ağır sanat müziği eserlerini çoktan öğrenmiştim.
◊ O dönemde kulağında kalan favori arabesk şarkın hangisiydi?
– Cengiz Kurtoğlu, “Duvardaki Resim”. Şöyleydi ya sözleri “Dün gece resmini öptüm de yattım”. Aşırı romantik.
◊ 80’lerdeki arabesk anlayışı başkaydı. Şimdi de arabesk başka bir şekilde sürüyor aslında. Ne dersin?
– Evet, arabesk pop müziğin içinde yine var. Sözlerde, müzikal yapıda. Sadece aranjeler değişti. Poplaştırıldı. Birçok şarkı aslında söz ve müzikal olarak gayet arabesk.
◊ Neden arabeskten vazgeçemiyoruz?
– Acı seviyoruz biz çünkü acı! (gülüyor). Onunla besleniyoruz. Istırap, aşk, gözyaşı… Duygusalız. Tamam eğlenmeyi de seviyoruz, hoplamayı zıplamayı. Ama oynadığımız şarkıların sözleri de bazen acıklı oluyor.
◊ Arabesk şarkılarından albüm yapan başka şarkıcılar da oldu. Tekrara düşmekten çekinmedin mi?
– Yok, her yiğidin ayrı bir yoğurt yiyişi var. Bir şarkıyı on kişi okur, on kişiden de farklı lezzet alırsın. Aslında bu gecikmiş bir albüm. Ben her albümde eski bir arabesk şarkıyı yeniden düzenleyip zaten okuyordum. Bunu yaptığımız için dinleyiciler hep soruyordu, “Hepsini topladığınız bir albüm olacak mı?” diye. En sona ben kalmış oldum. “Herkes yaptı, sen de yaptın” diyen de oldu. Ama yapmam gerektiğini düşünüyordum. Sonuç olarak bu bir merhaba albümü. Eğer sevilirse devamı gelir. Çünkü daha ne repertuvar var bizde…
Sanat Acıyla Besleniyor
◊ Çok hüzünlü, duygusal şarkılar söylüyorsun, ama aslında çok matrak, neşeli bir kadınsın.
– Evet gülmeyi, muhabbet etmeyi seven biriyim. Bu duygusal şarkılardan dolayı o yanım pek bilinmiyor. Ama bakma, herkesin hüzünlü, acıdan beslendiği bir yanı var ya…
◊ Öyle zamanların gerçekten oldu mu?
– Evet oldu. Benim de çok üzüldüğüm zamanlar oldu… Hatta bazen orada kalmayı istedim. Çünkü sanat acıyla besleniyor. Çok neşeli, her şey yolundayken bir şeyler üretemiyorsunuz. Dipteyken oluyor o işler. Bu dönemde de üzüldüğüm birçok olay oldu. Özelde yaşadığım şeylerin yanı sıra dünyanın halini zaten görüyoruz. Nelerle karşılaşıyoruz… Bu durumdan çok da çıkartmak istemiyorum kendimi. Bile isteye bunalıma sürüklüyorum kendimi.
◊ Neden?
– Hatta Febyo geçenlerde dedi, “Neyin var senin ya?” diye (gülüyor). Öyle bir ruh halindeyim. Çünkü önümüzde bir albüm var, ona hazırlık yapıyorum şu an. Şarkı yazıyorum. Uzun zamandır bu üretim dönemini öteledim ben. Şimdi o dönemimin geldiğini hissediyorum. Depresyon demeyelim de bu tatlı hüzünlü ruh halinden çok kurtulmak istemiyorum.
◊ O zaman şunu diyebilir miyiz: Bir sanatçı evli ve çok mutlu bir beraberliği olda da sırf üretmek adına o ruh haline girebilir.
– Tabii ki. Çok mutlu beraberlikle ilgisi yok. İstersen o ruh haline hemen girebilirsin. Zaten etrafta bunun için çok da neden var, ararsan (gülüyor).
◊ 20’li yaşlarına göre şimdi nasıl bir ruh halindesin?
– O yaşlarda o deli kan durumu var ya. Bazı şeyleri çok da fazla düşünmeden yapıp söylüyorsun. Daha cesaretli oluyorsun. Şu an ise teraziyi biraz daha tartarak hareket ediyorum. Bir de 20’lerinde her şeyi kafaya çok takıyorsun. “O bana bunu dedi” filan. Şimdi daha olgunum, “Aman boşver” diyebiliyorum.
◊ Çocuk sahibi olmak da etkiliyor sanırım…
– Evet, çocuk bu dünyadaki en güzel şey. Keşke her insan yaşayabilse o çocuk sevgisini. Bambaşka… Çocuk sahibi olduktan sonra kendimi daha kadın, daha cazibeli hissettim. Çünkü doğurduktan sonra tamamlanmış oluyorsun. Ruhsal ve bedensel olarak.
◊ İkinci çocuğu düşünüyor musun?
– Şu an düşünemiyorum. Keşke daha erken çocuk sahibi olsaydım. O zaman ikinciyi, üçüncüyü düşünebilirdim. Belli bir yaştan sonra çocuk sahibi olmak zor bence. Çünkü genç yaşta sabrın daha fazla, her şeye yetişebilecek enerjin var.
O Eski Değeri Eski Saygıyı Göremiyorum Açıkcası
◊ Kemal Sunal’a olumsuz bir laf edilince herkes ayağa kalktı. Sence artık onun gibi “ortak değer” haline gelmiş ünlüler kaldı mı?
– Ben çok üzüldüm. Kemal Sunal gerçekten de hepimizin önemli bir değeri. Sunal komedi filmi de yapmıştır ama yaptığı filmlerde toplumsal mesajları da vardır.
O yüzden öyle denilmesine üzüldüm. Ona laf edilince çocukluğumuza dokunulmuş gibi olduk. Hâlâ o filmler çıktığı zaman takılıp izliyoruz. Çünkü değeri var. Ama evet zaman değişti. Her şeyi çok çabuk tüketiyoruz. Eskisi gibi değil. Değer bilinmez oldu.
◊ Bir sanatçı olarak bu üzüyor mu seni?
– Bir sanatçı olarak üzüyor tabii. Başka müzisyen arkadaşlarımızla da konuşuyoruz bunu. Değersizleşti her şey. O eski değeri, eski saygıyı çok göremiyorum açıkçası. Çünkü herkes çok çabuk ulaşıyor her şeye. Çabuk elde ettiklerin o kadar değerli değildir. Zor elde ettiklerin daha vazgeçilmezdir. Her şeyin sosyal medya sayesinde bu kadar açık olması da iyi mi kötü mü bilmiyorum. Bu konuda ikilemdeyim. Çünkü gizem kalmadı. Düşünsene, eski dönemlerde insanların ulaşabileceği mecralar belliydi. Sevdiğin sanatçıyı görmek için ya sinemada filmini izlemek zorundaydın ya da gazinoya gidebilirdin. Şimdi öyle değil ki. Her yerde her şey var.
Febyo’nun Direkt Mesajlarına Bakmam
◊ Sosyal medyanın esiri olduk. Artık sosyal medya ilişkileri de çok etkiliyor. Ne düşünüyorsun?
– Aslında sosyal medyaya eğlenceli bir şey olarak bakmak lazım. Bütün hayatı kapsamamalı. Ama düşünsene, fotoğraf için giyinenler var. İnsanların yediğini içtiğini sergilediği bir alana dönüştü. Kadın erkek ilişkisi olarak, evet biraz da sakat…
◊ Mesela Febyo’nun Instagram hesabındaki direkt mesajlara bakmak ister misin?
– Yoo, hiç işim olmaz öyle şeylerle (kahkahalarla gülüyor). Hiç bakmam. Bana da bakanın gözünü oyarım!
◊ Güvendiğin için mi yoksa “Beni ilgilendirmez” mi diyorsun?
– Tabii ki güvendiğim için. Ama ben kendime yediremem. Şüphelensem bile bakmam. O muhakkak ki bir açık verecektir, DM’ye gerek yok! Mutlaka bir yerden kokusu çıkar.
◊ Bu gurur mu yoksa karakterinden dolayı mı?
– Benim karakterim böyle. Gurur da var biraz. Elbette güven de var. Ama evet çevremde şunu çok duyuyorum, “Onu beğenmişsin, neden takip ediyorsun, o kim?” filan….
Evlenme, İlla Evlenmek Zorunda Değilsin
◊ Ünlüler dünyasında peş peşe boşanmaların yanı sıra birbirinin ardından söylemediğini bırakmayan çiftler de görüyoruz. Siz Febyo’yla istikrarlı bir ilişkinin içindesiniz. Bu açıdan Arzum Onan-Mehmet Aslantuğ çiftine de benzetiyorum ikinizi. Bir sırrınız, formülünüz var mı?
– Formül, sır değil de bence şöyle bir şey var: Bir ilişkide ya da evlilikte anlaşamadığın, kavga ettiğin zamanlar olmuyor mu? Elbette oluyor. Herkesin oluyordur. Hayat bu. Hiçbir şey güllük gülistanlık değil. “Aman çok neşeliyiz, çok güzeliz” demek de sıkıcı bir yaşam yani. Böyle bir hayat yok. Hayatın siyahı, beyazı, grisi var. İdare ediyorsun. Ayrıca karşılıklı saygı da önemli. Bir de kişilerin karakterleri.
Mesela bence bazı karakterler uzun ömürlü ilişkiye müsait değil. O tarz kişilerin evlenmemeleri gerekiyor. Yapıyorlar, deniyorlar, yine olmuyor. Şaşırıyorum. Bırak, evlenme. İlla evlenmek zorunda değilsin. Mutsuz olacaksan, ardından bir de çocuk dünyaya getireceksin… İyi düşünmek lazım…
◊ Sırf çocuk sahibi olayım, olmadı sonra boşanırım diyen kadınlar biliyorum…
– O biraz bencillik bence. Çocuk, anne ve babasıyla beraber büyürse daha sağlıklı olur diye düşünüyorum. Bir de sevdiğin insandan çocuğun olsun istersin. Âşık olduğun birinden. Diğer türlüsü bana tuhaf geliyor. Ya da çok mu duygusal bakıyorum acaba?
“Yedik, İçtik Adam Ödesin”ci Değilimdir
◊ Bir erkekte en sevmediğin şey nedir?
– Yalan diyeceğim, ama çok klasik olacak.
◊ Mesela yemekte hesabı ödemeyen erkeğe takılır mısın?
– Ben “Yedik içtik, adam ödesin”ci değilimdir. Hiç buna takılmam. Esas şuna takılırım. Kendini başka türlü gösteren erkeklere. Mesela adam çulsuzdur, ama başka gösterir kendini. Böyle adamlar var.
◊ Erkeklerle ilgili son soru: Febyo slip mayo giysin ister misin?
– İstemem. Hoş durmuyor ya. Çok iç çamaşırı gibi!
◊ Peki Febyo sana karışır mı giyim konusunda?
– Yok, hiç karışmaz. Fikrini söyler ama. Dekolte konularında hiçbir şey demez. “Şu kısa değil mi?” diye söylenir ya bazı erkekler. O da beni biliyor sonuçta. Sahne sanatçısıyım. Karışmaz hiç.
Taciz Olayı Başıma Gelmedi, Şanslıyım
◊ Müzik sektöründe hiç taciz olayı duydun mu? Ya da senin başına hiç geldi mi?
– Allah’a çok şükür öyle bir şey başıma gelmedi. Belki de şanslıyım. Benim karşıma çıkan insanlar hep iyi insanlardı. Birinin başına gelen taciz olayına ise hiç şahit olmadım. Ama böyle şehir efsaneleri vardır ya. Hep söylenilir…
Bir yandan da iş ortamında özellikle kadınlar tacizi sezgileriyle anlar. Bakışlardan anlar. İlla tensel bir temasa gerek yok. Erkeğin yaklaşımından anlayabilir ve bunu görüp set çekebilirsin. Sonuçta her yerde mesafe önemli. Hele ki iş ortamında daha fazla. Çünkü senin samimiyetini yanlış anlayan insanlar olabilir.”