Yeşilçay gençlere tavsiyelerde de bulunarak, “Çok konuşmayın ve işinize odaklanın” dedi.
İran yapımı ‘Güzel Cin’ filminin çekimlerini tamamlayarak Türkiye’ye dönen Nurgül Yeşilçay, Fahrelnisa Zeid hayranlığını vurgulayarak İran sinemasını anlattı…
Nurgül Yeşilçay Vatan’a verdiği röportajda, “Resim yaptığınız biliyoruz. Bu yaratım süreci sizi etkiliyor? Yaptığınız resimlerin yanı sıra, bir de koleksiyonerlik yönünüz olduğunu duyduk. Koleksiyonunuzda hangi ressamların eserleri var ve seçimlerinizi neye göre yapıyorsunuz?” sorusuna şöyle yanıt verdi: “Hiçbir şeyi tek başına düşünemeyiz. Hep sorarlar gençlere tavsiyeleriniz ne diye, açıklıyorum: Bir: Dinlemeyi bileceksiniz, çok konuşmayın ve işinize odaklanın.”
“İki: Merakınızı hep canlı tutun, her şey ilginizi çeksin. Sergi, opera, tiyatro hepsine gidin. Başta anlamasanız da devam edin. Dünyada ne oluyor, ne bitiyor. Bakın, izleyin ve gözlemleyin. Benim sanatın, tasarımın ve politikanın her alanına ilgim var. Ayrıca bunların yanında gündüz kuşağı programlarını da takip ederim. Resme ilgim, yeteneğim ve hayranlığımsa apayrı. Küçük bir koleksiyonum da var. Canımın çektiği ve her an görmekten mutlu olacağım eserler bunlar.”
“Mesela Abidin Dino, Bedri Rahmi, Mehmet Güreli, Mehmet Güleryüz, Şeyda Cesur, Kezban Arca, karikatürist Ahmet Aykanat, sonra Bennu Gerede’nin bizim için çektiği siyah beyaz fotoğraflarımız ve kendi tablolarım duvarlarımı süslüyor. Tabii bir Fahrelnisa Zeid tablosu için neler vermezdim…”
41 yaşındaki Yeşilçay, “İran’dan nasıl tecrübelerle döndünüz? Neler anlatabilirsiniz İran sinemasıyla ilgili?” sorusunu ise şu sözlerle yanıtladı: “Hem oyunculuğumu çok beğendikleri için, hem de ayıptır söylemesi ünümün yaygın olmasından dolayı onlardan geldi teklif.”
“Ben de senaryoyu beğendim, yönetmeni çok sevdim. Bu maceraya ortak olmak istedim. Devrimden sonra İran’da film çeken ilk Türk olma özelliğim var, bu benim için de onlar için de çok önemliydi. Bütün izinler baştan alınmıştı. Yoksa apar topar gönderirler zaten.”
“Herkes bir şaşkındı. Günlerce internet, gazete ve televizyonlar bundan bahsetti. Biliyorsunuz her zaman şaşırtmayı severim…Müthiş bir sevgiyle karşılaştım orada, hatta bu işe yansımaya başladı. İnsanlar çekim yaptığımız yerde toplanıyorlardı ve bir süre hiçbir yere çıkamaz oldum.”
“İsfahan harika bir yer, oraya hayran kaldım. Çok misafirperver, setler ise bildiğiniz gibi. Tüm dünyada aynıdır bence. Film çoğunlukla gece geçtiği için vampir dişlerimiz çıkmaya başlamıştı ki film bitti. Sonuç olarak iyi ki gitmişim, iyi ki çekmişim.”