Survivor All Star’ı birincilikte tamamlayan Nisa Bölükbaşı geçtiğimiz gün Hakan Gence ile bir söyleşi yaptı. Nisa Bölükbaşı’ndan samimi açıklamalar geldi. İşte o röportaj;
* Öncelikle tebrikler. Geleli kısa süre oldu, alıştın mı İstanbul’a?
İlk ‘Survivor’ıma katılmadan önce Çek Cumhuriyeti’nde yaşıyordum. Ve o zaman Türkiye’ye geldiğimde yeni bir hayata başlamış gibi olmuştum. Şimdi öyle değil, sanki ben adadayken biri ‘pause’ tuşuna basıp hayatı durdurdu ve şimdi yeniden başladı. Sadece insanlarda mont yok. Şortlarla geziyorlar. Ve maskesizler…
* ‘Survivor Türkiye’ tarihinin ikinci kadın şampiyonu ve ‘All Star’ oldun. Bekliyor muydun?
Gitmeden önce de söylemiştim, bir şeyler hissediyordum. Şampiyon olacağımı değil ama farklı bir sene olacağını düşünüyordum.
* Ne gibi?
‘En iyi performansı gösteren şampiyon oluyor’ diye alışılmış bir görüş vardı. Bu kez farklı bir şampiyon çıkacağını hissediyordum.
Kendi gibi olsaydı…
* Sana göre neden sen şampiyon oldun?
Kalbimle hareket eden bir yarışmacıydım. Hatalarını kabul eden, kendisiyle barışık. Herkes daha planlıydı, “Bunu yapsam acaba insanlar nasıl algılar” diye düşünüyorlardı. Aramızda “Bugün iyi konuştum mu” diye soranlar bile oluyordu. Ben akışımdaydım. Zaten yalan söylersen bir yerde patlıyorsun. Bu yüzden zarar görmüş olanlar da vardır.
* Doğallık mı kazandı yani…
Evet, kesinlikle karakter…
* ‘Karakter kazandı’ diyorsun, diğerleri karaktersiz miydi?
Ben kimse için öyle bir şey demedim ve demem. Sadece herkes kendi gibi olsaydı yarışma içinde farklı yerlere gidebilirdi. Mesela Yasin (Obuz), kamera arkasındaki sevdiğimiz Yasin’i ekrana yansıtabilseydi, final koltuğunda otururdu. Bunu diğer insanlar için de
söylüyorum. Yoksa hepimizin hataları var, benim de onların da…
* Sence kamera arkası ve önünde farklı olan kimdi?
Batuhan (Karacakaya) kendine boşuna zarar verdi. Tatlı, zeki bir çocuk. Konseydeki konuşmalarıyla alakası yok. Normalde espri yapan falan biriydi. Eğer öyle davransa final koltuğunda oturabilirdi.
* Bu sene birçok izleyici, kadın birinci istedi ve “Nisa sadece kadın olduğu için kazandı” diyenler de oldu…
Ben de duydum. Bazı kadın yarışmacılar kadın şampiyon istiyorlardı, ama kendileri olsun, başka kadın değil.
Herkes daha planlıydı. Aramızda “Bugün iyi konuştum mu” diye soranlar oluyordu. Ben akışımdaydım.
* Mesela Nagihan Karadere sık sık “Kadın kazansın” diyordu?
Ama kendinden bahsediyordu. Bazıları biz final koltuğunda otururken kendilerine sorulduğunda “Biz kadın şampiyon olmasını isterdik, ama başarılı bir kadın” dediler. Neye göre başarılı? Kime göre? O konuştuğumuz algıya geliyor yine; ‘performans her şeydir’. Bence asıl performans yarışları Exxen’de yayımlanan ‘Survivor Cup Exatlon’ parkurlarında. Oysa biz altı ay boyunca adadaydık. Mesela kimileri örümcek gördüğünde bağırıyordu, ben seviyordum. Bu da ‘Survivor’ın bir parçası değil mi? Sadece performans odaklı olsaydı o zaman Nagihan, Seda (Ocak), Sema (Aydemir) elenmeyecekti… Suçu bana atıyorlar ama SMS var. Bütün dokunulmazlıkları alıp kendini korusan bile bir yere kadar, sonuçta şampiyonu halk seçiyor. Eski yarışmacılardan falan “Nisa yatarak şampiyon oldu” gibisinden laf atanlar oluyor. Bir kere oyuna çıkamadım diye… 52 saat uyumamıştım, 7 saatlik uykuyla artık kaldıramadım. Herkes bir algı ve insanı düşürme peşinde.
Elif (Yıldırım Gören) mesela tarihin en hızlı kadın yarışmacısı, onunla başa baş gelebilmem beni inanılmaz mutlu ediyordu. Tek eksiğim atışlardı. Atışlar normal sezondaki gibi iki dakika değil, iki saniye sürüyordu.
Ayakkabımda bir şey hissettim. Çıkarıp baktım…
* Adaya dair en çok özleyeceğin şey ne?
Oradaki doğayı özleyeceğim.
* Hiç korkmuyor muydun böceklerden falan?
Yok, hatta bir gün oyun sırasında ayakkabımda bir şey hissettim. Çıkarıp baktım, kocaman bir hamam böceği. Tarantulalar, fareler geceleri üstümüzden geçiyordu. Hiç sıkıntı yoktu.
* Açlık zorlamadı mı?
İlk 1.5 ay açlık zorladı. Hepimiz zombi gibi yürüyorduk. Sonra ödüller büyüdükçe kendimize gelmeye başladık. Üç- dört ay geçtikten sonra en zor olan özlemdi. Aileyle iletişimimizin olmaması çok etkiliyordu.
* Tuvalet ve duşu nasıl çözüyorsunuz?
Tuvalet için hangi ağacı seçiyorsanız onun arkasına gidiyordunuz. Duş da deniz ya da nehirdi. Oyunlardan sonra nehre atlıyorduk.
* Bu kadar süre ter, yıkanmamak… Birbirinize kokmuyor muydunuz?
Aslında etrafımızdaki insanlara üzülüyorduk. Biz kokuya alışmış oluyorduk ama kamera arkasındakiler temizler, duşlarını almışlar (gülüyor). Uzaktan selamlaşıyorduk.
* ‘Survivor’ sana ne öğretti?
İnsanlara güvenmemeyi, kendime güvenmeyi.
* Seni çok üzmüşler anladığım…
Çoook. İlk katıldığımda daha fazlaydı aslında bu durum. Bu sene bunun yanında inanılmaz güzel bir dostluk da kurdum.
* Kiminle?
Evrim’le.
* Siz anlaşamıyordunuz aslında başlarda?
Evet, hiç anlaşamadığım Evrim, gerçekten hiç bırakmayacağım biri oldu. Aslında ilk zamanlarda bizi hiç ilgilendirmeyen konulardan dolayı aramız açıldı. Bu sene de başlarda kötüydük. Onun ayak bileği, benim bacağım sakatlanmıştı. Birbirimize destek olduk. Sonra baktık, bazı konularda aynı düşüncelere sahibiz. Şimdi köyünde beni bekliyor.
* Bir daha gider misin adaya?
Yok, hem kariyerime hem okuluma odaklanmak istiyorum. ‘Survivor’ı zirvede bıraktığımı düşünüyorum (gülüyor).
Babam ‘survıvor senin bildiğin gibi değil’ demişti
* Hikâyen nerede başlıyor?
Çek Cumhuriyeti, Prag’da doğdum.
* Anne ve baban oralı mı?
Annem Çek, babam Türk. Babam Boşnak, kökenimiz Bosna.
* Peki nasıl tanışıyorlar?
Babam tekstil işiyle ilgileniyor. İşi yüzünden Çek Cumhuriyeti’ne gidiyormuş. Annem de orada bir restoranda çalışıyormuş. Birbirlerini görüp âşık olmuşlar. Babam Çekya’ya taşınmış. Bir kızkardeşim var, 15 yaşında.
* Ne zaman Türkiye’ye geldin?
İlk ‘Survivor’ıma katıldığımda, 21 yaşındaydım.
* Türkçe biliyor muydun?
Babamın ailesi Türkiye’de, yazları bir-iki hafta geliyordum, o şekilde biraz çözdüm. Evde de Türk dizileri dönüyordu. Ama geldiğimde kendimi ifade edemiyordum. Çevrilen kulisleri anlamıyordum.
* ‘Survivor’ gibi bir yarışmaya katılmaya nasıl karar verdin?
Babam ‘Survivor’ fanı. ‘Survivor’ın ilk zamanlarındaki yarışmalara bakınca, oradakilerden daha iyi koşarım diyordum. Sonra atletler başvurmaya başladı. Performanslar arttı. Keşke ben de onlarla yarışabilsem diye düşünürdüm. TV8’de bir ilan gördüm ve başvurdum.
* Annen ve baban ne dedi bu duruma?
Babam “Survivor senin bildiğin gibi değil. Sen parkur yarışmalarını izliyorsun ama ‘Survivor’ sadece ondan ibaret değil. Asıl ‘Survivor’ sonra başlıyor” demişti. “Yaparım” dedim.
* Üniversitede ne okuyordun?
Mimarlık okuyordum, dondurdum. Bu sene ekimde Yıldız Teknik Üniversitesi’ne denklik götürüp burada devam edeceğim.
Bazı şeyleri duyunca ‘bu insanlara nasıl güvenebilmişim’ diyorum
* Seni adada en çok ne zorladı?
Adada beni en çok insanlar zorladı. Arkadaşlarını korumak için iş çevirenler, kenara çekilip “Onu yaz, bunu yaz” diyenler. Oysa gideceksen gideceksin.
* En anlaştığın ve en anlaşamadığın isimler?
En anlaştığım Yasin (Obuz) ve Evrim (Keklik). En üzüldüğüm Mert’ti (Öcal). Ona güvenmiştim.
* Cemal Can’la (Canseven) iki sezon önce birlikte yarışmıştınız ve kankaydınız. Sonra küstüğünüzü duyduk. Ne oldu?
Yanlış anlaşılmalar, dedikodular… Bu sene ‘Survivor’a geldiğinde sohbet etmek için zamanımız oldu. “Neler olmuş” derken aslında baktık ki hiçbir şey olmamış. 1.5 sene boşuna konuşmamışız. Şimdi arkadaşlığımız devam ediyor. Şampiyon olunca da aradı, “Kızım biz neler başarmışız, buradaki bütün algıları kırmışız, helal olsun bize” dedi. O da alışılagelmemiş, sporcu olmayan biriydi. Şampiyon algılarını yıkan ilk o olmuştu.
* Bu sene de algıları sen mi yıktın?
Evet, kesinlikle.
* Bir daha o adadan görüşmem dediğin kim var?
Herkesle görüşebilirim diye düşünüyordum. Ama üç gündür telefon elimde. Bazı şeyleri duyunca bu insanlara nasıl güvenebilmişim diyorum. Mesela Adem (Kılıççı) ya da başka yarışmacılar; elime telefonu aldım, bir baktım birbirimizi takip etmiyoruz. Takipleşiyorduk, ne oldu? Ne yaptım? Sonra ben onu takip ediyordum onu da çıkarmış. Şaşırdım. Finale kadar hep beraber oturup konuşuyorduk.
Orayı bir aşk programına çevirmek istemedik
*Ogeday’la adada ilişkinizi ne reddettiniz ne de kabul ettiniz… Neden?
İlişkimiz geçen yaz sonu başladı. ‘All Star’ teklifi geldi, “Ne yapacağız” dedik. Ve orayı bir aşk programına çevirmek istemedik. Birey olarak yarışalım istedik. Karar verdik; biri sorarsa inkâr etmeyeceğiz çünkü sakladığımız bir şey değil, ama önplana da çıkarmayacağız.
* Zor olmuyor muydu?
Bazen. Canın sıkkın, konuşmak istiyorsun ama kameralar çekiyor.
* Siz nasıl tanıştınız?
‘Sihirli Annem’ dizisinde ben Venüs’ü, o da Yavuz’u canlandırıyordu. Orada tanıştık. Ama ikimizin de başka ilişkileri vardı. Sonra ‘All Star’ sayesinde daha fazla konuşmaya başladık.
* Aynı adada eski sevgilin Barış Murat Yağcı da vardı. Hiç tereddüt ettin mi?
Ogeday her şeyi bildiği için bir sıkıntı yoktu. Sadece “İnşallah sana bir şey demez ki, ben müdahale etmek zorunda kalmayayım. Bir şey olursa da biliyorum sen kendini savunabilecek durumdasın” dedi.
* Ada şartlarında, bakımsız halde erkek arkadaşının karşısındaydın… Ne hissettin?
Normalde de makyaj yapmam. Kendime fazla özen göstermem. Elime ne gelirse onu giyerim. İnsanlar “Cildin ne güzel, ne yapıyorsun” diyor. Suyla yıkıyorum. O yüzden normal halimle oradaki halim fazla değişmedi.
* İki ‘Survivor’ın ilişkisi aksiyon dolu mu?
Aslında biz ilişkimizi çok yaşayamadık. Hayatımız ‘Survivor’a hazırlık gibiydi. Öncesinde haberler çıkmasın diye fazla gezmedik. Artık kampa, kayağa, nereye gideriz diye düşünüyoruz. Doğum günümde bana kaykay aldı. Şimdi beraber Caddebostan’da kaykayla gezmece.