Son dönemlerin adından en çok söz ettiren isimlerinden olan Cihangir Ceylan geçtiğimiz gün Hakan Gence ile röportaj yaptı. Ünlü oyuncu Cihangir Ceylan’dan samimi açıklamlar geldi. İşte o röportaj;
* Cihangir en baştan başlayalım. Aslen Elazığlısın… Orada mı büyüdün?
Evet, Elazığlıyım ama Adana’da doğup büyüdüm.
* Adanalı olmayı nasıl anlatırsın?
Adanalı insanlar sert görünseler bile merhametlidirler. Öfkeli dururlar ama o öfke saman alevi gibidir. Çok fazla acının yaşandığı topraklar, bunların üzerine bir sürü kitap yazılmış, Filmler çekilmiş. Manevi duyguları yoğundur
ve duygusallar.
* Sen de bir taraftan sert, bir taraftan çok nahif görünüyorsun…
Çoğu zaman daha nahif bir insanım ama sert göründüğümü biliyorum ve bunu değiştirmek için ekstra dikkat ediyorum. Ama dikkat ede ede sonunda pamuk gibi biri oldum (gülüyor). Yoksa şöyle parlarım, ben çok sinirli bir adamım gibi bir şeyim yok. Bunu zaten mantık olarak başka birinde gördüğümde de kabul edemem. Beni sadece manipülatif şeyler kızdırır.
* Baban ne iş yapıyordu?
Emekli diyelim. Babam eskiden hızlı ve güzel bir insandı.
* Hızlı derken, çapkın mıydı?
Çapkınlıktan değil de biraz külhanbeyiydi. Hâlâ da güzel, kendine yakışan şekilde yaşayan bir ihtiyar. Çok saygı duyup seviyorum.
* Annen nasıl bir kadındı?
Onu 1991 yılında 2 yaşımdayken kanserden kaybettik.
* Başın sağ olsun. Küçük yaşta anneyi kaybetmek hayatını nasıl etkiledi?
Çok bilemiyorum. Çünkü rutininde giden bir şeyin sonradan değişmesi gibi değil. Zaten annem yaşarken nasıl olduğunu bilmiyordum. Çok küçüktüm. Ama en başta söylediğin o gergin, hafif sert duruşun sebebi bu kayıp olabilir. Çünkü hep kendimi koruyayım, tetikte olayım duygum vardı. Şunu hatırlıyorum; yaramazlık yaptığım zamanlar babam “İşte anasız çocuk böyle olur” diyordu. Mesela abim titizdir, düzenlidir, tutumludur. Bir tişört alır, yıllarca giyer. Annemden öyle görmüş. Ben öyle değilim. Veya ablam çok entelektüeldir. Ama bende işler karıştı (gülüyor).
Dört kardeştik, bir ablam vefat etti.
* Çok üzüldüm. Neden?
Suda boğuldu.
* O zaman kaç yaşındaydın?
6 yaşımdaydım. Küçüktüm, çok anlayamadım. Abim ve ablam yaşanan olaydan bana kıyasla daha çok etkilendiler, çok kaotikti.
* Zor bir çocukluk o zaman…
Evet, sıkıntılıydı diyebilirim. Ama her şeye rağmen hepimiz en iyi şekilde okuduk.
* Önce Ukrayna’ya gidiyor ve dişçilik okuyorsun…
Bende köksüzlük vardı. Biraz önce sormuştun ya “Anneni küçük yaşta kaybetmek seni nasıl etkiledi” diye… Köksüzlük yarattı bende diyebilirim. Bir yerden sonra “Gideyim, daraldım ben” dedim. Ama sonra okulu bıraktım.
‘Gizemli bir çekiciliği’ olduğu söylenen Cihangir Ceyhan, “Enerjisi yüksek biriyim. İnandığım bir şeyi karşımdakilere anlatıp onlara güven verebilecek enerjiye sahibim” diyor.
İstanbul’a kaçtım
* Sonra Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde reklamcılık okuyorsun ama onu da bırakmışsın…
Onu da bıraktım, dayanamadım yani (gülüyor). Ardından Adana’ya gittim, meslek yüksekokulunda okudum iki yıl. Onu bitirdim.
* Hangi bölümdü?
İklimlendirme ve soğutma, klima teknolojileri üzerineydi. Spor akademisine gitmek istiyordum ama abim “Bırak bu işleri, fantezi peşinde koşma artık” dedi. O yüksek makine mühendisi. “Sen de mühendis olursun, seni bir işe sokarız” falan demişti.
Hayır, İstanbul’a kaçtım.
* Amacın Oyuncu olmak mıydı?
Aslında İstanbul hikâyesi şöyle başladı: Adana’da olduğum dönemde arkadaşlarım kreatif işler yapıyor, oradaki rap’çilere klip çekiyorlardı. Küçük cihazlarımız, kameralarımız vardı. Ben de kamera arkasında çalışıyordum. Sonra o kliplerden biri patladı, çok izlendi. Biz de daha iyi cihazlar aldık ve diğer şehirlerdeki rap’çilere de klip çekmeye başladık.
Mücadeleye devam
* Klip yönetmeni oldun yani…
Evet ama para kazanmak için düğüne gidip fotoğraf ve video da çekiyordum. Bir mağazada satış elemanı olarak erkek kabininde çalışıyordum. Bu arada kliplerin dışında viral videolar da çekiyorduk.
* Tüm bunlar olurken seni kim keşfetti?
Çektiğimiz videolarda birinin oynaması gerekiyordu, o kişi ben oldum. Bu sırada belgesel çeken bir arkadaşım da “Gel İstanbul’a” dedi. İstanbul’da garsonluk yaptım, stantlarda çalıştım. Hatta Avcılar’da bir gazetede haftanın iki günü muhabirlik de yapıyordum. Harbiye’de bir kanepede yatıyordum, soğuk, ısıtmasız… Mücadele hep devam etti. Bu arada benimle İstanbul’a gelen arkadaşlarım için de işler burada istedikleri gibi gitmedi. Son olarak ‘Sıfır Bir’i (internet dizisi) çekelim, dedik. Bu dizi zaten bence İstanbul’a küsenlerin başarısıydı.
* Ve o iş tuttu. İnsanlar seni tanımaya başladı. Hayatının böyle oyunculukla şekilleneceğini tahmin ediyor muydun?
Hayatımın bu enerjide gideceğini tahmin ediyordum. Bunu istiyor ve hayal ediyordum.
* Şu gelinen noktada oyunculuğun sendeki karşılığı ne?
Kendini ucu bucağı olmayan bir sanat diliyle ifade etme ve bunun aracılığıyla kendini daha da tanımak, başkalarıyla da empati kurmak diyebilirim. Ayrıca seni izleyenlerin geri bildirim olarak beğenilerini seninle paylaşmaları, başarılı bulunmak ve kendini mutlu hissetmek de var… Ama bunun yanı sıra bir önceki projenden daha iyi bir yerdeysen bundan sonrasında hep daha iyisini yapma zorunluluğu…
* Bundan sonrası demişken hayallerin neler?
Yapımcılık, kreatif kolektif ekipler kurmak, Türkiye’de dijitalde farklı bir bakış açısıyla bir şeyler yapmak istiyorum.
* Geçen yıl birden senin evli olduğunu duyduk. Ne zaman evlendin?
3.5 yıldır evliyim.
* Evli olduğunu sakladın mı?
Ben evli olduğumu saklamadım, sadece evlendiğimi söylemedim. Yani benim evli olmam bilgisi kimin hayatında neyi değiştirecek?.. Beş senedir Suadiye’de geziyorduk birlikte zaten.
* Bu haberlere kızıyor musun ya da seni üzüyor mu?
Yok, zaten çok güzel karşılandı. Oğlum 1 yaşına geldiğinde, o mutluluğu yaşamak ve paylaşmak istedim. Çünkü benim tek sevincim o. Düzgün haberler, güzel yorumlar yaptılar, sağ olsunlar.
* Eşin kıskanç mıdır?
Hayır, hem kendinden hem benden emin. Zaten eşimle çalışma arkadaşlarımız beraber geziyoruz genelde.
* Yeni baba sayılırsın. Oğlunun adı ne?
İlhan Cihangir. İlhan babamın ismi, eşim yanında benim ismim de olsun istedi.
* Baba olmak hayatında neleri değiştirdi?
İnsana dinginlik geliyor, mutlu oluyorsun. Daha aydın düşünmen gerekiyor, çocuğunu aydın bir insan olarak yetiştirmek istiyorsun. Ben mesela çocuğumu banyoda yıkarken şunlar için dua ediyorum: Gerçekten merhametli, vicdanlı olsun. Helali, haramı bilsin. İnsanların üstüne basıp geçmesin… İnsanlar onun için ‘iyi bir insan’ diyebilsin, öyle yaşasın. Çünkü oyunun sonu belli, hepimiz ölüyoruz. Sen inceden aradaki kurguya bakacaksın.
* Babalar Günü için bir planınız var mı?
Yurtdışında olacağım. Ama hem babam hem oğlum için oradan elim dolu gelirim. Öyle manevi sahneleri seviyorum.
* Çocuğunun ileride oyunculuk yapmasını ister misin?
Kendisi bilir, nasıl mutlu olacaksa o işi yapsın. Ama ben sporcu olmasını daha çok isterim. Milli bir sporcu olsa…
Bir Fatih Akın filminde oynamayı hayal ediyorum
* Kanal D’de yayımlanan ‘Camdaki Kız’da Hayri karakterini canlandırıyorsun. Bu karakter sana ne öğretti?
İnsan beşer şaşar, her şey bizim için. Bir adam bir yanıyla iyiyken bir yanıyla aslında toplum tarafından kötü gösterilebilecek bir şeyi de yapabilir. Bu onun salt kötü ya da salt iyi olduğunu göstermez. Âdemoğlu işte. Bunları öğretti.
* Kitapta Hayri karakterinin hikâyesi büyüyerek devam ediyor. Yeni sezonda bizi neler bekliyor?
Bazen kitapla orantılı, bazen kurgu olarak ilerliyor hikâye. Ve henüz yeni sezon akış toplantısı da yapmadığımız için nereye gidecek bilmiyorum. Ama Nalan’la Hayri’nin birazcık daha birbirine yakınlaştığı, aralarının daha çok ısındığı bir duruma geçilecektir diye düşünüyorum.
* Hayri, Nalan’a çok âşık. Ama Nalan evli bir kadın. Sence bu ne kadar doğru?
Ben bununla alakalı beylik cümle edebilecek kadar vasıf sahibi, bir şeyi sorgulayacak kadar yetkili bir adam olduğumu düşünmüyorum. Herkes kendi hayatında kendi tasarrufunu yapabilir.
*Bu dizide başka hangi karakteri canlandırmak isterdin?
Rafet Koroğlu’nu canlandırmak isterdim.
* Neden?
Tamer Abi (Leventoğlu) çok iyi oynuyor ve onu da çok seviyorum. Hatta geçenlerde monitör masasında otururken ona “Abi inşallah senin gibi birisi olurum” dedim. “Niye olmayasın” dedi babacan bir tavırla.
* Burcu Biricik’le çalışmak nasıl?
Çok güzel, çok hanımefendi, çok çalışkan, iyi bir insan. Çok gerçek, başarısı biraz da oradan kaynaklı. Burcu’yla sahnelerde iş iyi olsun diye birbirimize destek veriyoruz, “Bak bunu şöyle yapalım, dur böyle yapalım” diye. Sanki usta gibi birlikte bir duvarı örmeye çalışıyoruz.
* Seninle ilgili yorumlarda Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan filmlerinde çok iyi olurdu gibi şeyler okudum. Öyle bir hayalin var mı?
Hayal ettiğim şeylerden biri, Fatih Akın filminde oynamak. Beğendiğim, saygı duyduğum, takdir ettiğim bir yönetmen. Diğer saydığınız isimler de önemli
yönetmenler. Tabii ki onlarla çalışmaktan da mutlu olurum.
‘Çok mu seksiyim acaba’ gibi şeyler düşünmüyorum
* Kadınlar tarafından hep beğenilen bir adam mıydın?
Yıldızım parlaktı.
* Senin için insanlar “Çözemediğimiz bir çekiciliği var” gibi yorumlar yapmış. Sen kendini nasıl buluyorsun?
Enerjisi yüksek biriyim. İnandığım bir şeyi karşımdakilere anlatıp onlara güven verebilecek enerjiye sahibim. Bu sayede de hayat beni buralara getirdi aslında. Ama bunun dışında ‘Çok mu seksiyim acaba’ gibi şeyler hiç düşünmüyorum.
* Düşünmüyorsun ama kas çalışmaya da devam ediyorsun…
Bu benim işimle alakalı bir şey. Gerçekten uzun zamandır simit ya da kalorili, ‘pis’ şeyler Yemek istiyorum ama yapamıyorum. Çok güzel bir ekiple şahane bir işin parçasıyım. Oğlum İlhan Cihangir’im ve eşim var. Diğer şeyler boş geliyor bana. Önemli olan işin, iş yapamazsan para kazanamazsın, hayatını geçirmeni sağlayan parametreleri tek tek kaybetmeye başlarsın.
* Günde kaç saatini spora ayırıyorsun?
O haftalık antrenman programımla alakalı. Bazen kardiyo, bazen boks… Üç saat falan kafamı boşaltıyorum. Spor benim için aslında belirli bir zaman diliminde bana bazı şeyleri unutturup ruhumu iyi etmekle birlikte bedensel fonksiyonlarımı geliştiren bir aktivite.
* Altı baklavan var mı?
Var ama vücut genetiğimle alakalı ikisi daha üstte. İlk bakışta dört görüyorsun ama hayır, diğer ikisi yukarıda (gülüyor).
* Sosyal medyada kaslı fotoğraflarını paylaşıyorsun. Bu, ahlaksız tekliflere sebep oluyor mu?
Açıkçası işimle ilgili yorumlar haricindekilere bakmamaya çalışıyorum.
* Aklın mı kayar?
Hayır, ama sen oraya fotoğrafını koymuşsun, ne yaptığın, medeni durumun, her şeyin ortada… Ona rağmen sıkıntılı bir şey yazan, yapan insan zaten kötü birisidir. O yüzden.
TikTok hesabım yok ama girip bakıyorum
* Kendin için edindiğin bir düstur var mı?
Kemal Sunal bir röportajında “İnsanların kalbini kırmadan yaşamam lazım. Çünkü beni çok severek bugüne getirdiler” diyor. Ben de onlara karşı usturuplu, düsturlu davranmam lazım diye düşünüyorum.
* Senin için mutluluk nedir?
Güzel geçirdiğim üç-beş gün işte.
* Şu an mutlu musun?
Şükürler olsun iyiyim.
* Hayatta en çok sahip olmak istediğin şey ne?
Sonsuz huzur.
* Zor bir şey istiyorsun…
Evet, onu başarmak ve biraz kafanı rahatlatmak önemli.
* Hakkında bilinen en büyük yanlış ne?
Acaba bu çocukla işbirliği yaparsak gelip sete kavga mı eder? İşi ortasında bırakır mı? Şöyle toplumsal bir algı var ya; kavgacı çocuk, sinirli çocuk… Çünkü vaktiyle böyle bir karakteri oynamışım diye.
* Yapmaya başlayınca duramadığın bir şey söyler misin?
Birincisi spor. İkincisi, hep tetikte ve otokontrollü olmak.
* Telefonda en çok kullandığın uygulama hangisi?
YouTube. WhatsApp’ı o kadar kullanmıyorum. TikTok hesabım yok ama girip bakıyorum.
* Neden?
Bence şu an dünyanın ve Türkiye’nin en büyük sosyal gerçekliği. Biz yeni karakterler yaratmak üzerine bir şeyler yapıyoruz ve orada büyük bir gerçeklik var.
* Aşk senin için ne demek?
Güzel şeydir, insana canlılık, hareket ve mücadele enerjisi verir. Onun yanı sıra biraz dengeni bozar. İyi tarafa çekersen güzel bir motivasyon sağlar ama kendini çok dramatize eden biriysen mutluluğun kendisini bile dramatize edebilirsin.
* Romantik misin, realist mi?
Maneviyimdir, daha babacanımdır. Romantizm gerekiyorsa romantizm yapmasını da biliyorum.
* Kendinde en ayrıcalıklı bulduğun yer?
Beynim.
* Gördüğünde gözünü alamadan baktığın bir şey söyle…
Deniz, kumsal, sonsuzluk, alan derinliği…