Yasak Elma dizisinin kadrosundan ayrıldıktan kısa bir süre sonra yeni projesi için Kars’a giden Barış Kılıç geçtiğimiz gün röportaj verdi. Barış Kılıç’tan samimi açıklamalar geldi;
2014’te Hürriyet Pazar’da Türkiye’nin en seksi erkeği seçilmiştin. Üzerinden 7 sene geçti. Değişti mi bir şeyler?
7 sene önceki halimden başka bir kafaya geçtim. O dönem böyle bir teveccüh aldım. Ama geçen bu süre her anlamda bana çok şey kattı. Başka yönlerimi de keşfettim. Şimdi daha olgunum ve bu olgunluğun bana iyi geldiğini düşünüyorum.
Kendini hala seksi hissediyor musun?
Yaş alma, tecrübe edinme, hayatla harmanlanma, fanlar, projeler… Hayallerim daha büyüdü. Başka şeylerin peşinden koşmaya başladım.
Birçok paylaşımının altında sana “Seni yerim” demişler…
İnsan insanı beğenebilir, bunda bir sorun yok. Ama sosyal medyayla geldiğimiz nokta çok tedirgin edici. Herkes kendini herkesin sahibi gibi görüyor. “O mecraya girmişsen sana istediğim yorumu yaparım” diyorlar. Bizim zamanımızda bu işler daha zor ve kıymetliydi.
Bir yandan evli, mutlu, çocuklu, bir yandan istenen bir adamsın. O dengeyi nasıl sağlıyorsun?
Neyin içinde olursam olayım, hayatla ilgili bir dengem hep olmuştur.
Sosyal medyanın çirkin taraflarına maruz kalıyor musun?
Sosyal medya sınırları olmayan bir yer haline geldi. Toplumsal bir travma oldu. Göz önünde olan biri için “Ne yaparım da bu insanı mutsuz ederim” diye düşünenler var. Dizilerdeki farklı öpüşme sahnelerimi uğraşıp montajlayıp eşime attıkları, onun moralini bozmaya çalıştıkları bile oldu.
Ahlaksız teklifler geliyor mu?
Yaptığım işten dolayı almama olasılığın var mı? Ama inan, bakmıyorum, baksam mutlaka vardır. Görmüyorum. Bu gibi şeylere karşı değilim. İnsana zarar veren, yapmak isteyip de yapamamak. Karşılıklı alışveriş varsa, iki taraf da memnunsa, buyursun yapsın.
Bu kadar talebe rağmen eşine sadık kalabiliyor musun?
Biz eşimle birleştikten sonra ne ben onun hayatına müdahale ettim, özeline girdim ne de o benim… Bunun dozu artarsa birbirimizi kaybedeceğimizi biliyorduk. Dolayısıyla birlikte istediğimiz, mutlu olduğumuz ve birbirimize iyi geldiğimiz sürece hayatımıza devam edelim dedik. Yolda inişler çıkışlar oldu, hepimiz insanız; şöhretin verdiği bir miktar travmatik durumlar insanı zorlayabiliyor. Ama burada da devreye hayata karşı duruşumuz ve olağan akışı bozma korkusu giriyor. Evlilikte sadakat, eşini sadece bir başka insanla aldatma refleksi de değil bence, onun hakkında kötü düşünmek daha çirkin bir aldatma hali. Ben dürüstlüğü tercih ettim.
Bekar da olsam hayatım böyle olacaktı; arkadaşlarımla görüşüyorum, istediğim işi yapıyorum, seyahate gidiyorum, birbirimizi bunaltmadan bir evlilik ritmimiz oluştu.
Fox’ta yayımlanacak ‘Uzak Şehrin Masalı’nın çekimleri başladı. Janti adam rollerinden çıkıp bu kez ters köşe yapıyorsun…
Bu senaryo bana gece yarısı geldi. Kars’ta çekileceğini biliyordum, 2 bin kilometre ötede. ‘Eğer senaryoyu seversem yandım’ diye düşündüm. Ama okumaya başladım, bir dakika sonra Kars biletlerine baktım.
Neydi seni çarpan?
Öncelikle yaşım itibariyle karakterle ilgili olarak bu riski almak istedim. Karakter çok çarpıcı, acılı bir hayat yaşamış, hayata karşı büyük bir kin güdüyor. Geçmişte yaşadıkları yüzünden ülkeyi terk etmiş. 15 yıl sonra, hesaplaşmaları sebebiyle dönüyor. Aşka küsmüşken öyle bir aşkın içinde kalıyor ki Kars’ta hiç beklemediği bir hayatın içine giriyor.
Saçın sakalın birbirine karışmış…
Evet, karakter kaçak olduğu için böyle. İlk kez sakallarım bu kadar uzadı. Yaşadıkları aslında ona şekil veriyor. Bu tipimi sevdim de…
28 yaşında, ‘Adını Feriha Koydum’la hayatımıza girdin…
Aslında Feriha’ya kadar istediğim ivmeyi yakalayamamıştım. Oynadığım karakterler beni parlatmıyordu. Yorgundum ve oyunculuğa küsmeye başlamıştım. Teklif gelince “Kaybedecek bir şeyim yok” dedim. Ayrıca iyi bir şey çıkacağını hissettim. Bir bölüm oynadım ve ertesi gün benim için hayat değişti.
Yıllar önce bir röportajında “Yalandan öpüşme yok” demişsin. Gerçekten etkilenilebiliyor mu öyle bir sahnede?
Evet, sonuçta orada bir öpüşme oluyor. İnsanların bunu merak etmesini de anlayabiliyorum. 200 çalışma arkadaşımız etrafımızda, bir sahneyi, maksimum verimle yapmaya çalışıyoruz işte. Soruna gelirsek, bundan etkilenen insanlar da olabilir ama benim önceliğim sahnenin doğru olması.
Seni çok iyi tanıyanlar dışında kimsenin bilmediği bir alışkanlığın nedir?
Her yaştan arkadaşım vardır. 70 yaşın üstü de, 18 yaşında da… Hayatı herkesten bir şey almak adına yaşıyorum.
En karakteristik özelliğin?
Kimseyi kırmamak için ekstra bir mücadelem var, bu da bana zarar veriyor.
En son ne için içten güldün?
Bizim ev çocuklarla birlikte tiyatro sahnesi gibi… Beni, rollerimi taklit ediyorlar, her gün onlara gülüyorum. Ben gülen de, ağlayan da bir adamım. Gözümün ıslanmasından çekinmem.
Sevmek mi sevilmek mi önemli?
Çok sevilme merakı olan biri değilim. Evimdeki özel insanların ruhumu okşaması hoşuma gidiyor ve iyileştirici geliyor.
29’unda evlendin. Sonra şöhret oldun…
Evlilik bana şans getirdi. Evlendikten sonra kariyerim yukarıya doğru gitti. Eskiden “Evlenirsen kariyerin biter” derlerdi, bende tam tersi oldu.
Bu ilgi sana zorluk yaşattı mı?
Bu herkes için kaçınılmaz bir süreç. Eşine karşı çok ilgi olması başlarda eşimi tedirgin etmiş olabilir ama bizim sağlam bir temelimiz vardı ve birbirimizi iyi tanıyorduk. Başlarda ufak tefek kıskançlıklar yaşadık ama biz hayatımızı oyunculuğa borçluyuz, bu bir iş, bunun farkındaydık. Eşim beni hep destekledi.
Eşinle nereden tanışıyorsunuz?
Üniversite arkadaşım. 22 yaşında tanışmıştık. Evliliğe karar verene kadar gel-gitlerimiz oldu. Ben bir ara dil eğitimi için yurtdışına falan gittim. Ama döndüğümüzde temel duygularımız değişmemişti.
21 yıl süren birliktelik. Aşk bunca zaman içinde nasıl değişimler yaşıyor?
Her şey kılık değiştiriyor. Her yaşadığın iyi ya da kötü olaydan sonra başka bir şeye dönüşüyorsun. Sevgi ve birlikte olma hissiyatına bambaşka şeyler ekleniyor.
13 ve 11 yaşında iki erkek çocuğun var. Babalık seni nasıl biri yaptı?
Hep erken yaşta çocuk sahibi olmak, hayatı kaçırmadan, enerjim varken onlarla hayatı paylaşmak istiyordum. Hayatımda sevdiğim insan da olunca evlendikten bir sene sonra büyük oğlum oldu. Çocukla birlikte her şey bir daha değişti. Evin içinde başka şeyler konuşulmaya başladı. Hayata karşı amaçlarımız, korkularımız değişti.
Barış Kılıç Ailesiyle Zirvenin Keyfini Çıkardı…
Seni yıllardır janti, takım elbiseli, salon erkeği, iş insanı olarak izliyoruz. Gerçek hikayen nerede başlıyor?
Arguvan, Malatya’da, bir köyde…
Nasıl bir hayatın vardı?
Babam emekli öğretmen, annem ev hanımı. Üç kardeşiz. Elektriğin bile yeni hayatımıza girdiği yıllardı. Kerpiç bir evde hayvanlarımızla yaşardık. Yokluk gördük, evde bir ekmeği bölüşürdük. Ama mutluyduk. O saf, hafızama kazınan duygular dün gibi taze.
Ne zaman İstanbul’a geldin?
Babamın tayini çıkınca 6 yaşımdayken İstanbul’a göç ettik. Hayatım bambaşka bir şekilde değişti. Şehir hayatına alışma süreci zordu.
Marmara Üniversitesi’nde iktisat okuyup işletme yüksek lisansı yapmışsın. Oyunculuk ne alaka?
İnsanın bir yönünü açık etmesi için ona bir şans gelmesi lazım. Reklam filmlerinde oynayan bir arkadaşım vardı.
O bir sabah, reklam için deneme çekimine gidiyordu. Okul öncesi birlikte gittik. Bir odada herkes sırasını bekliyordu. Arkadaşım odadan çıktı, cast direktörü “Sıra sizde” dedi. Ben öyle bir şey için gitmediğimi söyledim ama arkadaşım “Şansını dene” deyince girdim çekime. Birkaç gün sonra aradılar. Yönetmen gülüşümü beğenmiş ve ben seçildim.
O reklam filminde, o dönem Kanal D Dramalar Müdürü olan Pelin Diştaş beni görüyor ve bulduruyor. Kadir İnanır’ın ‘Bütün Çocuklarım’ dizisinde bir role başladım.
Köydeki çocuk bugünleri hayal eder miydi?
Oyunculuğu değil belki. Ama küçüklüğümden beri çok duyguluydum. ve bu duygumu hep birileriyle paylaşma hissim vardı. Çok utangaç olduğum halde kendime yetememe, daha fazla sorumluluk alma, daha fazla kalabalık isteme duygum vardı. Bu, sanatla ortaya çıktı.