90’lı yılların en popüler isimlerinden biri olan şarkıcı Hazal’ı hatırladınız mı? Bir döneme şarkıları, güçlü sesi ve kendine has yorumu ile damgasını vurmuş olan efsane şarkıcı Hazal, şimdilerde nerelerde, neler yapıyor? Hazal, eğitimini, müzik yolculuğunu ve şimdiki hayatını kendi cümleleri ile anlattı… “İstanbul’da doğdum büyüdüm.Başarılı bir öğrencilik hayatım oldu. Çok yönlü bir çocuktum. O yüzden hayatımı hangi yönde devam ettireceğime dair kafam biraz karışıktı. 12 sene voleybol oynadım. Spor akademisi çantada keklik diye düşünüyordum hep. Yabancı dillere merakım vardı. Devlet okulunda okumama rağmen dil puanıyla Arap Dili Edebiyatı’nı kazandım. Fakat şehir dışında olduğu için gidemedim.Resim sanatıyla da oldukça haşır neşirdim. Konservatuvar mı yoksa Güzel Sanatlar Akademisi mi derken sonunda müzik kazandı. Müzik eğitimime ilk olarak Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde, Klasik Türk Musıkisi bölümünü kazanarak başladım. O dönemde sevgili Sertab Erener ve Levent Yüksel okulumuzda öğretmenlik yapıyorlardı. Ben sürekli pop müzik bölümünün misafir öğrencisi pozisyonundaydım. Bu kaynaşma sonucunda pop müzik öğrencilerinin kurduğu orkestrada solist olarak sahneye çıkmaya başladım. Ne heyecandı ama. Öğretmen olmak amacıyla İTÜ Türk Musıkisi Devlet Konservatuvarı’ nı kazanıp eğitimime devam ederken tam Türk filmi senaryosu gibi bir gelişme yaşandı. Allah rahmet eylesin sevgili Süha Özgermi çalıştığım barın müdavimlerindendi. Bir gün sahne bittikten sonra garson yanıma geldi ve Süha Bey sizinle görüşmek istiyor dedi. Elim ayağım buz tuttu, malum Süha Bey’in namı fena. ‘Gitti deyin, gitti deyin’ diyerek kaçtım. İki üç gün sonra tekrar davet gelince ‘aman ne olacak ya bakalım ne istiyormuş’ diyerek gittim yanına. ‘Küçük Hanım ben sizin sesinizi çok beğeniyorum, sizde müthiş bir ışık görüyorum’ dedi. ‘ Raks’ın eski genel müdür Ali Keleş arkadaşımdır ve şimdi Klip Müzik Yapım isminde yeni bir şirketin başında, senin gibi yetenekli, eğitimli gençlere albüm yapmak istiyor’ diye devam etti. Ben ne diyeceğimi şaşırdım bir yandan da içim pır pır oldu. ‘Ailemle görüşüp fikirlerini, almak istiyorum’ dedim, izni kaptım ve olaylar gelişti. O dönemde beni çok seven magazinci abilerimiz tarafından ‘akıllı ol, yazık etme kendine’ dediler. ‘Gel seni uzaktan üstsüz çekelim, sansasyon yaratalım’ şeklinde teklifler olsa da bu hiç bana göre bir şey değildi. Bana göre, ‘ne olursa olsun ünlü olmalıyım, bu uğurda ne gerekiyorsa yaparım’ diyebilen bir insan ne kendine ne de yaptığı işe saygı duyuyordur. 2000’li yıllardan sonra sektörde bir değişim başladı. Ama maalesef bu değişim iyi yönde bir değişim değildi.Yapımcılar kaliteye sırtını döndü. Magazin kendisine malzeme verenleri niteliklerine bakmaksızın starlaştırdı.Zaten 2000’li yıllar magazin programlarının nirvanaya ulaştığı yıllar oldu. Ben bu karmaşa içinde kendimi konumlandıramadım. Tam o dönemde çıkan öğrenci affıyla yarım kalan eğitimimi tamamlamak, elim daha güçlü bir şekilde müziğe devam etmek istedim. Tam dokuz sene sonra ‘Geriye Dönme’ isimli albümümü hazırlayarak kaldığım yerden yola devam etmek istedim fakat işlerin daha da çıkmaza girdiğini gördüm. Sağlam sömürüldüğümü yıllar sonra farkettim. Nihayetinde tecrübesiz öğrenci çocuklar olarak, bir anda girdik bu işin içine. Yurt içinde, yurt dışında çok sayıda konser verdim, özel organizasyonlarda sahneye çıktım; sadece evim var, onu da anneciğime hediye ettim. Çok şükür tabii, hayalim olan öğretmenliği yapıyor olsaydım 15 sene sonra emekli olunca bir evim olacaktı belki de. Sağlam temel atınca, namınız uzun süreler yürüyor sanırım. Bu 9 yıl boyunca da sahne devam ettim. Hala da devam ediyorum. Medyayla yaşanan kopukluk sebebiyle sanki müziği bırakmışım gibi bir algı oluştu. Yeni jenerasyon muhtemelen hiç tanımıyor bizleri. Gerçi küçücük çocukların 90’lar fanı olduğunu da hayretle izliyorum sosyal medyada. İnternet bugünkü kadar yaygın olsaydı bu mesafe çok açılmazdı diye düşünüyorum. O da bizim şanssızlığımız. İnternet sayesinde alttan alttan bir hareket, keşif oldu. Gittiğim konserlerde ‘Görmeseydim’ isimli şarkımı söylediğimde bir bakıyorum şarkıyı biliyor ve eşlik ediyorlar, sonrasında ‘aaaaa sen mi söylüyordun bu şarkıyı’ diyorlar. Ne radyolar ne, müzik kanalları şarkıları çalmadılar. Hakkını yemeyeyim belki 2-3 tanesi yapması gerekeni yaptı. İnsanların haberi bile olmadı neredeyse. Dost’la okula geri döndüğümde tanıştık. 2004’ten beri sahnede ve müziğin mutfak kısmında birlikte çalışıyoruz. Son albümümde de altı şarkısı var yine. Çok yetenekli ve iyi bir vizyona sahip. Geleceğin en değerli müzik adamlarından biri olma yolunda sakin sakin ilerliyor. Tabii bizler yeteneğe aşık olan insanlarız. 2006’da arkadaşlığımız farklı bir aşamaya geçti. Sonradan aşık olanlardanım ben. Yetenek ve iyi kalbe karşı koyamadım. Yakışıklılık bonus. İnşallah bu sene evlenmeyi planlıyoruz. Albüm zamanı sektörün bir takım insanların tekelinde olduğunu, radyocuların özgürlüğünün bittiğini anladım. Çıkarları çevresinde birleşmiş birkaç yapımcı, medya kuruşulu halkın kimleri dinleyeceğine karar veriyor ve belli isimleri dayatıyorlar. Halkımız, günde 10 kere çalınarak dayatılan isimler arasından bir tercih yaptığını maalesef farkında değil. Artık kimse iyi şarkılar yazamıyor, iyi sesler çıkmıyor sanıyorlar. Halbuki olan biten, pastayı olabildiğince az kişiyle paylaşıp büyük dilimler yemek isteyen, derdi ne müzik ne de dinleyici olan insanların müzik sektörünü ele geçirmiş olmasıdır. İyi ki internet var da bir ihtimal oradan kanatlanıp uçabilir yetenekli arkadaşlar. Hoş orada bile hile hurda gırla. 2014’te çıkan Aşktan Bıçak albümü, gurur duyduğum çalışmalarımdan biri oldu. Bir haftalık bir reklam çalışmasıyla bir anda pek çok kişinin etekleri tutuştu. Kutup Yıldızım isimli şarkım bir günde 200.000 tık aldı. Yalansız dolansız. Birkaç ay sonra Aşktan Bıçak formatında albümler çıkmaya başladı bu da ne kadar doğru bir iş yaptığımızın ispatıydı. Beni tanıyan tanımayan tüm müzik severlerden olumlu tepkiler aldık. Ancak müzik kanalları ve radyolar görmezden gelmeye devam ettiler. Naim Dilmener, Yavuz Hakan Tok gibi değerli müzik eleştirmenleri tarafından da övgüyle bahsedilen arşivlik bir albüm oldu. İyi bir iş yaptığını bilmenin mutluluğu başka oluyor. Yeni bir single hazırlığı vardı fakat ülkemizde yaşanan olaylar malum. Enerjimizi boşa harcamak istemediğimiz için ve sektörün tutumu da ortadayken biraz erteleme kararı aldık. Cuma geceleri Catz Bebek’te “Sevdiğimiz Şarkılar”ı söylüyoruz. Onun dışında ektra sahne çalışmalarına devam. Oğuz Abadan Müzik Okulu’nda yılların hayalini gerçekleştirmek, bilgi ve tecrübelerimi aktarmak gibi bir durum var, görüşüyoruz. Bu arada ben öğrenciliğe hala devam ediyorum. Anadolu Üniversitesi, Açık Öğretim Fakültesi Sosyoloji bölümü 2.sınıf öğrencisiyim. Okumak kadar güzel şey var mı? Çok yetenekli insanlar var. Ama sektör çok azına fırsat tanıyor. Son on yılın kazancı diyebileceğimiz isimler bir elin parmaklarını geçmez. İnternetteki popülaritesiyle tekelin dikkatini çekip albüm yapma imkanı yakalayan bir iki kişi var. Diğerleri albüm ve promosyon için bir milyon lira harcayabilecek imkanı olan çocuklar. 80 milyonluk bir ülkede durum bu olmamalıydı. İyi sesleri seviyorum. Adele ile düet yapmak isterdim. Ne de olsa sikletimiz yakın. Bazılarının sözlerini kendim yazdığım, Dost Bilen Kırım’a ait o kadar güzel şarkılar birikti ki onları söylemek için sabırsızlanıyorum aslında. Televizyonda program teklifi gelse seve seve kabul ederdim, çünkü halka ulaşabilmenin en iyi yolu. Keyifli bir müzik eğlence programı yapmak isterdim. Seni neden göremiyoruz, çok özledik, neden programlarda yoksun, radyolar niye çalmıyor, kliplerin niye yayımlanmıyor diyenlerle bol bol özlem giderirdik.